30 Ocak 2020 00:08

Tehlikedeki avukatlar günü ve hasta mahpuslara özgürlük eylemleri

Tehlikedeki avukatlar günü ve hasta mahpuslara özgürlük eylemleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta, açık alanda yapılan iki basın açıklaması etkinliğine katıldım.

Biliyoruz, toplanma özgürlüğü herkesin insan hakkıdır. Anayasal açıdan da böyledir.

Anayasa’nın 34. maddesi şöyle bir hüküm taşır: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”

Bu hak ile bağlantılı olarak ana özgürlüğü hatırlamak lazım: İfade özgürlüğü.

Bir basın açıklaması ifade özgürlüğü hakkının kullanımı ile ilgilidir. Tek tek ya da başkalarıyla birlikte, yazılı ya da görsel yollarla… Nitekim bu ana özgürlükle ilgili olarak da Anayasa’nın 26. maddesinde şöyle bir hüküm var:

Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”

Her iki özgürlükle ilgili, Türkiye’nin taraf olduğu ulusal üstü insan hakları belgelerinde hükümler var.

Bu belgelerin bağlayıcılığı konusunda Anayasa’nın 90. maddesini de hatırlayalım.

Devletin insan haklarına saygı yükümlülüğünü de…

Geçen hafta katıldığım etkinliklerden ilki, Ankara Adliyesi önünde ÇHD ve ÖHD’nin” 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü” vesilesiyle Pakistanlı avukatlarla dayanışma etkinliği olarak basın açıklaması etkinliği; diğeri de Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifinin 281 haftadır gerçekleştirdiği İHD Ankara Şubesi önünde 25 Ocak Cumartesi günü gerçekleştirdiği basın açıklaması eylemi.

ÇHD’li avukatların Ankara Adliyesi önündeki eylemine polis müdahalesi oldu. Polis, kalkanlarla ve biber gazıyla müdahale etti. Kalkanların altından avukatlara tekmeler savurdular. Polis amiri ile görüşmeler sonuçsuz kaldı. Polis amirinin söylediğine göre Valilik emri ile avukatların adliye önünde düşüncelerini açıklamalarına müsaade edilmedi. Türkiye’nin pek çok yerinde yapıldı ama Ankara’da yapılamadı. Kalkanların sürüklediği avukatlar, hazırladıkları basın açıklamasını arka tarafta hızla ve yüksek sesle okudular. Ben de okuyan arkadaşın yanındaydım. Evet, slogan vardı: “Savunma susmadı, susmayacak!”

Ertesi gün -25 Ocak 2020 Cumartesi günü- Bolu F Tipi Kapalı Cezaevinde hasta tutuklu Deniz Şahin’in durumuna dikkat çekmek için Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, eylemlerinin 281’inci haftasında İHD Ankara Şube önünde bir araya geldi. İnisiyatif bu haftaki eylemlerinde Bolu F Tipi Kapalı Cezaevinde kalan Deniz Şahin’in durumuna dikkat çekti. İnisiyatif adına açıklama yapan İHD Ankara Şube Başkanı Fatin Kanat, Şahin’in kendilerine gönderdiği mektupla hastalıklarını anlattığını söyledi.

Şahin’in, karaciğerinde 4 cm büyüklüğünde kist bulunduğunu ve bunun büyümekte olduğunu, ayrıca sağ böbreğinde de 2 cm kist bulunduğunu 6 ayda bir kontrol gerekirken son bir yılda kontrole götürülmediğini açıkladı.

Bu iki açıklama da Ankara’da yapıldı. Biri adliye önünde diğeri de Sakarya Caddesi’nde, İHD Ankara Şube önünde. İki eylem de ifade ve toplanma özgürlüğü hakkı ile ilgili ve önceden izne tabi olmayan iki etkinlik. Birinde polis müdahalesi var, diğerinde yok. Anayasal hak kamu görevlilerinin keyfine göre kullanılabiliyor ya da kullanılamıyor.

Bir standart yok!

Ankara’da, Yüksel Caddesi’nde Nuriye Gülmen’in kasım 2016 tarihinde başlattığı, ardından Acun Karadağ’la devam ettirilen tek ya da üç-dört kişinin KHK ihraçlarıyla ilgili eylemleri de, Mahmut Konuk ve Cemal Yıldırım’ın tek kişilik eylemleri de ifade özgürlüğü ve, toplanma özgürlüğü ile ilgilidir ve önceden izne tabi olmayan ve insanların ana sütleri gibi hakları olan eylem/ etkinliklerdir. Ortada Anayasa’ya ve yasalara aykırı bir eylem / etkinlik yokken yasaklamaya, gözaltına, para cezasına tabi kılınıyor.

Çağrımız şudur:

Devlet, insan haklarına saygı yükümlülüğü taahhüdüne bağlı kalmalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa