08 Ocak 2020 00:08

Sağlıkta olumsuzlukları bebeklerde sınamak

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Bir ülkenin gelişmişlik endeksi yeni doğan bebeklerin emdiği ilk anne sütünde neyin var neyin yok olduğu ile yakından ilintilidir. Protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineralden zengin bir anne sütü ekonomik gelişmişliğin kabaca göstergesidir. Aynı ülkede bu içerikler arasındaki uçurum ise farklı sosyoekonomik çevreler arasındaki eşitsizlikleri ele verir. Ama bu 'yaşama merhaba' sütünde ağır metallerin, toksik maddelerin saptanması ise 'insanı gelişmişlik' endeksindeki defektin en değerli göstergelerindendir. Havasını, suyunu kâr için kirleten bir ülkede ilk anne sütü kadar bebeğin ilk kakası da "zehir" içerir.

Bebek ve çocukların doğumda yaşam beklentisi o ülkenin sağlık ve sosyal güvenlik sistemine dair önemli ipuçları sunar. Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) paylaştığı "21 Yüzyılın Üçüncü On Yılına Girerken Türkiye'nin Sağlığı, 2019" raporu bu bağlamda da önemli veriler sunmakta:

Raporda da belirtildiği üzere "Türkiye’de 2018 yılında 11 bin 629 bebek, 14 bin 240 beş yaş altında çocuk yaşamını kaybetmiştir. Başka bir ifadeyle, her bin canlı doğuma karşılık 9.3 bebeğimiz birinci doğum gününü göremeden, 11.4 beş yaş altı çocuğumuz da beş yaşından önce ölmüştür." Bebek ölümleri hüzün verir, hele eşitsizlikler onların üzerinde sınanıyorsa. 2019 yılında da bir bebeğin doğduğu şehir onun ömrünü, erken ölümünü belirlemeye devam etti.

"Bebek ölüm hızı (BÖH) en düşük (iyi) olduğu ilimizde binde 5.0, en yüksek (kötü) olduğu ilimizde ise binde 15.3’tür". Yani kimi şehirlerde doğmak bebeğin ölüm ihtimalini 3 katından daha fazla artırdı.  Beş yaş altı ölümlerde ise bu oran daha da artmakta: Bu kez fark 3,8 kat...

 TTB'nin de ifade ettiği üzere;

"Türkiye’de iller arasındaki sosyoekonomik eşitsizlikler giderilebilseydi, 2018 yılında yaşamını kaybeden 11 bin 629 bebeğimizden 5 bin 373’ünün, 14 bin 240 beş yaş altı çocuğumuzdan da 7 bin 989’unun ölümünü engellemek mümkün olabilecekti."  Bu "kara tablo" belediyelerine kayyum atanan illerde daha bir kara. Demokrasi ve insan haklarına dair yaşanmış olumsuzluklar, 'sosyal ve siyasal iyilik halindeki' yetersizlikler tartışmasız daha sağlıksız bir ülke ve toplum üretir.

Eşitsizlikleri bebekler üzerinde sınadığımız bir ahvalde ülke nüfusunun tamamını kapsaması öngörülen Genel Sağlık Sigortası (GSS) 2019'da da ciddi defektler vermeye devam etti.

TTB raporunda da belirtildiği üzere, "Türkiye nüfusu, 2018 yılında 82 milyon 3 bin 882 olarak hesaplanmışken, bu nüfusun sadece 70 milyon 196 bin 504’ü GSS kapsamında olabilmişti. Bir başka ifadeyle, nüfusun yüzde 14.4’ü yani, 11 milyon 807 bin 378 yurttaşımız GSS kapsamı dışında kalmıştır." 2019 yılına geldiğimizde ise; "83milyon 209 bin 339 olacağı tahmin edilen Türkiye nüfusundan, Eylül 2019 verilerine göre, 70 milyon 49 bin 236 kişi GSS kapsamında olabildi. Yurttaşlarımızdan 13 milyon 160 bin 103 kişi diğer bir ifadeyle, yüzde 15.8’i GSS kapsamı dışında kalmıştır." 2018 yılına kıyasla geçtiğimiz yıl GSS kapsamı dışında olan yurttaşlarımızın payında yüzde 10’luk bir artış bulunmaktadır. Bilindiği üzere sağlık sigortası prim borcu olanlar GSS hizmetlerinden yararlanamamaktadır.

Ahvalimiz bu iken Türkiye’de, sağlık için yapılan harcamaların GSYİH’deki payı son üç yıldır düzenli olarak azaltılmaya devam etmekte. 2019 sağlık açısından iç karartıcı. 2020'de daha sağlıklı bir ülke için sıkıntılar olsa da toplumsal taleplerin yoğunlaşması bu riski az da olsa sınırlayabilir.

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...