03 Ocak 2020 00:51

Dış politikaya "Kurtlar Vadisi" motivasyonu mu yön veriyor?

Fotoğraf: İbrahim Maşe/DHA

Paylaş

Siz bu satırları okuduğunuzda Cumhurbaşkanına Libya’ya asker (kara, deniz, hava gücü) gönderme yetkisi veren “tezkere” TBMM’den çoktan geçmiş olacak.

“Tezkere” ile Cumhurbaşkanına Libya’ya TSK mensubu birliklerin gönderilmesi yetkisi verilmektedir.

Kimi çok iyi niyetli kişi ve çevreler bu tezkereyle Hükümetin asker gönderme yetkisini kullanmayabileceğini, ama Halife Hafter‘in Trablus Hükümetine yönelik saldırılarını caydırmak için “tezkere”yi koz olarak kullanacağını öne sürüyorlar. Çünkü Libya’daki iç savaşa asker göndererek müdahil olmanın çok tehlikeli, sonucu belirsiz tehditler içerdiğini öne sürüyorlar.

FUAT OKTAY HÜKÜMETİN TUTUMUNU İFADE EDİYOR

Ancak, son aylarda Suriye’de, Doğu Akdeniz’deki girişimlerde, AKP dış politikasının doğrudan bir aracı olarak TSK güçlerini kullanarak sonuç alma tutumuna, yanı sıra Libya iç savaşına müdahil olmakta gösterdiği acele ve hevese bakıldığında; Hükümetin “belirsizlik”, “maceracılık”, “tehdit” diye ifade edilen riskleri umursamadığı anlaşılıyor.

Bunu en açık biçimde “tezkere”nin TBMM’ye gelmesinden sonra konuşan     

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, AA’nın haberleştirdiği sözlerinde gördük. Çünkü Oktay’ın, Türkiye’nin dış politikasını anlatırken olayları birbirine bağlayışı ve kullandığı sözcükler herkesin aklına “Kurtlar Vadisi” dizisindeki “politik analizleri” getirdi. Tabii Oktay orada da kalmıyor, Libya ile ilgili muhtemel risklere karşı tutumlarını Kurtlar Vadisi”nin alameti farikası olan “Zaten sonunu çok düşünen kahraman olamaz” sloganıyla dile getiriyor.

Eğer bu açıklamaları ve Kurtlar Vadisi sloganını, Reis’e bağlılığını ispat etmek isteyen “devşirme” bir AKP’li ya da “yeni yetme” bir fanatik kullansa gülünüp geçilebilirdi.

Ama bu sözleri, ömrünü devlet bürokrasisi içinde geçirmiş, yaşını başını almış bir Cumhurbaşkanı yardımcısı söyleyince elbette politikayı izleyen herkesin aklına, “Türkiye’nin dış politikası Kurtlar Vadisi motivasyonuyla mı yürütülüyor” sorusu geliyor!

HÜKÜMETTE ‘SONUNU DÜŞÜNEN KAHRAMAN OLMAZ’ MOTİVASYONU

Çünkü Cumhurbaşkanını bu kadar yakınındaki bir kişinin, böyle çok bilinen bir klişeyi insiyaki olarak kullanması söz konusu olamaz.

Cumhurbaşkanının çevresinin, ne söylenip söylenmeyeceği konusunda titizliği yanı sıra, dış ve iç politikada en küçük sorunları bile “beka”, “dava” sorunu olarak görüp muhataplarını hain, terörist,... ilan ettikleri dikkate alındığında; “Sonunu düşünen kahraman olmaz” tutumunun Türkiye’nin iç ve dış politikasında da her gün daha egemen bir tutum haline geldiğini söylemek yanlış olmaz.

Tersine; Erdoğan, Kalın, Oktay, Çavuşoğlu, Akar, Soylu ve Fidan’dan oluşan ve “savaş hükümeti” intibahı veren “ekibin” kavgacı ve belirsizliğe oynayan politika tarzı bu sloganla fazlasıyla uyumlu görünüyor. Bu yüzden de Fuat Oktay’ın tutum ve sözlerinin kişisel olanın ötesinde “ekibin” motivasyonuyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

HEDEF, ‘ANTARKTİKA’NIN GELECEĞİNDE SÖZ SAHİBİ OLMAK’MIŞ!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara’da düzenlenen TÜBA-TÜBİTAK Bilim Ödülleri töreninde konuşurken yine bu motivasyonla konuştu.

Konuşmasında pek çok ülkenin benzer, hatta çok daha ileri ve eski girişimlere sahip olduğu Antarktika’ya değinen Erdoğan, burada bir “bilimsel araştırma kampını kurulması”nı istedi. Erdoğan, bilimsel araştırma girişimini “Kutupta Türk Bayrağı’nın dalgalanması” olarak ifade ederken; sözü “Türkiye’nin Antarktika’nın geleceğinde söz sahibi olmak isteğine” bağladı.

Hatırlarsak; Türkiye’nin, “ulusal güvenlik” sınırlarını kendi sınırlarının ötesinde gördüğü dış politikası, Türkiye’nin güvenlik sınırını Türkiye-Suriye sınırının 40 kilometre güneyine kadar itmişti. Birkaç aydan beri ise “ulusal güvenlik” sınırı Kıbrıs’ın güneyine kadar indirildi. Son bir aydan beri ise Türkiye’nin ulusal güvenliği Libya’da kadar götürüldü!

Erdoğan’ın Antarktika ile ilgili konuşmasına bakınca; bir süre sonra, bu bölgedeki en küçük sorunda, “Türkiye’nin ulusal güvenliğinin Antarktika’dan başladığı”nı duymak herhalde abartı olmaz.

MACERACI DIŞ POLİTİKAYI ANCAK HALKLARIN MÜCADELESİ ENGELLER

Dün Meclisten geçirilen “tezkere” Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme tezkeresidir. İçeride halkın “Savaşa Hayır” demesi ve Libya’da iç savaşa müdahil güçlerle, özellikle de Rusya ile yapılacak pazarlıklarda bir sorun çıkmazsa, Erdoğan ve Hükümetinin bu yetkiyi hızla, TSK mensuplarını her biçimde Libya iç savaşına katılmak üzere kullanacağını söylemek yanlış olmaz.

Bunu Erdoğan ve Akar son haftalarda, her vesileyle açıkça ifade ediyorlar. Fuat Oktay’ın yukarda sözünü ettiğimiz açıklamasında Doğu Akdeniz’le ilgili, “(Doğu Akdeniz ülkelerinin) Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs’ın çıkarlarını yok sayacak şekildeki harekatını Fatih, Yavuz ve Barbaros’u göndererek, o planı yırttık. Ama bunu yaparken şunu söylüyoruz, ‘Bunun riskleri varsa biz bu riskleri alırız!” şeklindeki demecinden de anlıyoruz ki, Hükümet dış politikasındaki başarısını, riskli, sonucunu hesaplamadan “kahramanca” alınacak kararlara ve bu kararları uygulamak üzere yapacağı girişimlere bağlamıştır!

Libya’ya asker gönderme kararını her aklı başında vatandaş sonu belirsiz bir macera olarak görürken; Erdoğan ve ekibi “beka”, ”dava”, “ulusal güvenlik” için yapılan “kahramanca” bir atılım olarak göstermektedir. Bu ve benzeri girişimlere karşı, Türkiye halkları, “hayır” diyen bir mücadeleye girişmeden; “kahramanlıklar”dan başka çaresi kalmamış Hükümetin ülkenin başını beladan belaya sokan dış politikasının önüne geçmek olanaklı olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...