26 Aralık 2019 00:10

İşkencede ispat külfeti

İşkencede ispat külfeti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ankara Tabip Odası, İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Ankara Şubesi, Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi, Hak İnisiyatifi Derneği, Devrimci ’78’liler Federasyonu, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Ses Ankara Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı 23 Aralık 2019 günü Ankara’da Mülkiyeliler Birliği salonunda işkence konulu bir basın toplantısı düzenlediler. Sivil toplum kuruluşları (STK), “İşkence İstisnası olmayan, İnsanlığa Karşı bir Suçtur ve Mutlak Olarak Yasaktır!” başlıklı yazılı basın açıklamasının girişinde,

“Özellikle OHAL süreci ile başlayan ve son yıllarda artarak devam eden; kişiler üzerinde baskı kurma, cezalandırma, yıldırma ve itirafçılığa zorlama amaçlı, kaçırma, gözaltında işkence ve kötü muamele uygulamalarında artışlar meydana gelmiştir. Ankara özelinde ise bu uygulamalar maalesef sistematik bir hal almıştır.” demektedir. Son işkence feryatları ise, Ankara Emniyetinden gelmiştir. Feryatlar, Adalet Bakanlığı eski çalışanı olan 46 kişiye yönelik olarak fiziksel, psikolojik, cinsel şiddet ve işkence iddialarıdır. Anlatımlara göre, bu kişiler, Ankara Emniyetinde karanlık bir odaya götürülmekte, burada çırılçıplak soyulup dövülmekte ve cinsel tacizlere maruz kalmaktadırlar.

2019 yılının ilk 11 ayında, Türkiye genelinde İHD ve TİHV verilerine göre 800’ün üzerinde insan işkenceye uğramıştır. STK’lerin açıklamalarında,

“Tüm bu işkence kötü muamele ile ilgili başvurular; cezasızlık politikası ile sonuçsuz bırakılmakta ve etkin bir soruşturma yürütülmemekte, sorumlular cezalandırılmamaktadır.” demektedirler. Açıklamada, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (m.5), BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (m.7), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (m.3), BM İşkenceye Karşı Sözleşme, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü (m.7) ve Anayasa (m.17), Türk Ceza Kanunu (m.94) hatırlatılmaktadır.

İşkence, savaş dönemi barış dönemi ayrımı olmaksızın her durumda ve dönemde mutlak yasaktır. İşkence yasağında istisna bulunmamaktadır. İnsancıl Hukuk’un (Savaş Hukuku) en önemli belgeleri olan 12 Ağustos 1949 tarihli dört Cenevre Sözleşmesi’nin dördünün de ortak 3. maddesinde, işkence yasak eylemler arasında sayılmaktadır.”

STK açıklaması Sonuç olarak; İşkence uygulamaları derhal sonlandırılmalıdır. İşkence vakalarında cezasızlık politikasına son verilmeli ve sorumlular cezalandırılmalıdır. Türkiye imza attığı ve işkenceyi yasaklayan sözleşmelere mutlak surette uymalıdır ve işkenceyi önlemelidir. Muayeneler Türkiye’nin de taraf olduğu İstanbul Protokolüne uygun olarak yapılmalıdır. İşkencenin önlenmesinde etkili ve önemli bir araç olan ‘Ulusal Önleme Mekanizmasının işlevlerini yerine getirmek üzere yetkilendirilmiş olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna bu işkence iddialarına karşı görevini yerine getirmelidir.” şeklindeki taleple sona ermektedir.

Türkiye’de genellikle işkence inkar edilmekte ve “İddia sahipleri ispatlasınlar” denmektedir. Oysa işkence suçunda ispat külfeti, iddia edende (müddei) değil devlettedir. O nedenledir ki, hem gözaltı öncesi hem de gözaltı sonrası adli muayene yapılmaktadır. Devlet bu suretle, negatif yükümlülüğünü yerine getirmiş (İhlal etmeme yükümlülüğü) ve pozitif yükümlülüğünü (Önlem alma yükümlülüğü) aynı anda yerine getirmiş olacaktır. Gözaltı öncesi ve sonrası İstanbul Protokolüne uygun muayene uygulaması hem işkencenin önlenmesi açısından önemlidir hem de ispat yükümlülüğü açısından…

İşkence iddiaları karşısında soyut ret ve inkar geçerli bir savunma tarzı değildir. Bu tür iddia sahiplerini “terörle”, “terör örgütleriyle” iş birliği içinde ve hedef alan/gösteren açıklamalar da kabul edilemez.

STK açıklamasının “sonuç olarak” diye başlayan paragrafındaki talebe, kamu otoriteleri olumlu yanıt vermelidir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa