21 Aralık 2019 23:33

Türk şiir kralı Florinalı Nâzım

Kâinatça Tanınmış Türk Şiir Kralı Florinalı Nâzım ve Şaşaalı Edebî Hayatı kitabı

Fotoğraf: Beşir Ayvazoğlu'nun "Kâinatça Tanınmış Türk Şiir Kralı Florinalı Nâzım ve Şaşaalı Edebî Hayatı" kitabının görseli

PAZAR
Paylaş

“Bugünden itibaren neşredeceğim yazılarımdan her istediğimin altına şu imzayı koyacağım: Türk Şiir Kralı Floroinalı Nazım.”

Mizah dergileri onun hakkında yıllarca yazı ve karikatürler yayınlarken gazeteler ve edebiyat dergileri yaşadığı sürece kendisiyle uğraştı. Büyük hayranlık beslediği Aldülhak Hâmid ayarında şöhret sahibi olmaktı Florinalı Nâzım’ın tek derdi. Bunun için yıllarca çalışıp çabaladı ama basının makaraya sardığı bir isim olarak varlığını sürdürdü.

Kendisine sorsanız bir dehaydı, dönemin edebiyatçıları tarafından elbette okunup inceleniyor ve hatta yazdıkları hakkında yazılar kaleme alınıyordu. Kolay değil Abdülhak Hâmid eşi öldüğünde Makber’i yazmıştı, evet. Florinalı Nâzım da eşi öldüğünde Zeyl-i Makber’i yazdı. Bu kadar net ve anlaşılır. “Hayru’l-halef-i Şâir-i Âzam bana derler” meşhur bir dizesi var ki, Hamid öldükten sonra onun yerine geçeceğinin ilanıdır, hatta imzasının üzerine “Hayrülhalef” sıfatını eklediği de bilinmektedir.

Dönemin şair ve yazarları etrafında dolaşırdı Florinalı Nâzım; onlara yardım eder, zor zamanlarında yanlarında olur, kendisine minnet ve şükran duymalarını sağlardı. Bu arada bir punduna getirip şiirlerini okutur, kitaplarını taktim eder, onlardan ithaflı ve imzalı fotoğraflarını alır, kendisi için övgü dolu cümleler yazdırırdı. Dönem şairleri, başlarından savmak ve Florinalı Nâzım’dan kurtulmak için kitapları hakkında övücü sözler yazmak zorunda kalırlardı. Bu nedenle de lakaplarından biri “Tıraşçı”ydı. Şâir-i Azam’a bir gönderme yaparak Berber-i Âzam diye anılırdı kendisi.

Beşir Ayvazoğlu “Kâinatça Tanınmış Türk Şiir Kralı Florinalı Nâzım ve Şaşaalı Edebî Hayatı” kitabında diyor ki, “Edebiyat tarihimizde en fazla takriz yazılan kitaplar belki de onun kitaplarıdır. Bilindiği gibi, bir kitap için o kitabın yazıldığı alanda üstad kabul edilen kişilere yazdırılan ve kitabın baş tarafında yer alan, genellikle övücü yazılara ‘takriz’ denilmektedir. Bu geleneği ilk kitabından başlayarak fazlaca istismar eden Florinalı’nın kitaplarında takrizler, çok zaman, kitabın asıl metni kadar yer tutmaktadır.”

Florinalı bu, tutana aşk olsun. Kulağının üstüne yatıp ilginin kendisine gelmesini beklemez, ilgiye kendisi gider, kendisi oluşturur, deneyim ve tecrübeleri ona gündemde kalmanın bütün yollarını açar. Ama elbette onunla ilgili oluşturulan gündem tamamıyla alaydan ibarettir. Gazetelerde çıkan methiyeler hariç değil.

Örneğin Tevfik Fikret’in ölüm yıl dönümlerinde etrafında topladığı gençlerle merhumun mezarı başına gider orada anma törenleri düzenlerdi. Kendisiyle de kalmaz, annesini erken yaşta kaybetmiş olan kızını da yanına alır, ona da bu anma günlerinde şiirler okutarak gündem olurdu.

Zaman çırpınmasın beyhude gelmez gayrı dünyaya

Senin ka’bında bir Gâzî, benim ka’bımda bir şair

Bir nedenle Gülhane Hastanesi’ne giden Florinalı genç doktorların da ilgisinden kendisini alamaz elbette. Doktorlar onu muayene etmekle beraber beyin röntgenini de çeker ve ona üstün zekâlı olduğuna dair bir rapor hazırlar. Tıraşçı, Berber-i Azam Florinalı bunu da fırsata çevirmek için elinden geleni yapar ama iş düşündüğünden hızlı çıkar çığırından. Memleketin gazetelerinde haber olmanın ötesine geçer bu defa, İngiltere’de Daily Mail gazetesi, Fransa’da Commedia dergisi Florinalı’nın üstün zekâlı raporuna ilişkin dalga geçen haberler yapar. Nurullah Ataç bu beynelmilel işlere iyiden iyiye bozulup bir yazı kaleme alarak Milliyet gazetesindeki köşesinde soruyor: “Bu gülünç adamın zekâsı Türk tabipleri, edebî iktidarı da büyük Türk Tabipleri tarafından tasdik ediliyor.’ Evet böyle bir cümle ilave etselerdi ne diyebilirdik?”

“…mazhariyet-i edebiyemi çekemeyenlerden henüz kendini tanımadığım genç ve hasetkâr bir kalem sahibinin ‘hatâ’ veznindeki imlasıyla…” diye yanıt verir bu yazıya Florinalı Nâzım. Onun hakkında atıp tutanlar, zekâsı ve şiir dehasıyla baş edemeyen, onu çekemeyen kişilerden oluşuyor nihayetinde, böyle düşünüyor şair.

Şiir kralı olmak kolay değil, şiir ve yazılarını kimse basmadığı için gazetelerin ilan sayfasına parasını bastırıp ürün yayınlatmak da kolay değil. Florinalı bu işler için var.

Hakkında çıkan yazılar ve yazdıklarını bir araya getirdiği külliyet bile 17 çuval tutuyor kolay mı? Bir talihsizlik sonucu çıkan yangında kül oluyor hepsi o da ayrı bir mesele.

Güzel Sanatlar’da heykeli yapılan bir şair olduğunun altını da çizip bu meseleyi uzatmadan noktalayalım. Hakkında yazılan her yazı, neredeyse her cümle onu alaya almak, dalga geçmek içindi, Florinalı bunu hayatı boyunca fark etmedi ya da işine gelmedi öyle yorumlamak. Bir şiir kralı ilan etti kendisini ve umursamadı kimseyi.

6 Haziran 1939’da öldüğünde kimi kimsesi yoktu etrafında. Tabutunu omuzlayacak dostları da olmamış hiç, aile yakınları da yoktu cenazede. Dört asker, üç de polis sırtlanıp onu toprağa verdi.

Google translate’e sorsak da bunları anlatmaz elbet. Ben yazının tamamını Beşir Ayvazoğlu’nun yukarıda adı geçen ve Kapı Yayınları’ndan çıkan kitabından araklayarak aktardım. Florinalı’nın hikâyesi burada bitmiyor, merak edenler kitabı okuyabilir elbette.

Kendinden başı dönen şiir kralına selam olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...