07 Aralık 2019 23:40

Adaletin bu mu dünya?

Fotoğraf: Mesut Karaduman/AA

PAZAR
Paylaş

Bu hafta yine onlarca şey oldu.

Bir kırıntı gibi arada ezildi gitti şu haber:

Alman Bertelsmann Vakfı'nın Avrupa Birliği (AB) ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği (OECD) ülkeleri arasında yaptığı araştırmaya göre hazırlanan Sosyal Adalet Endeksi'nde Türkiye 41 ülke arasında 40'ıncı oldu. 

Ne diyordu peki haberin detayında?

Yoksulluğu önlemede 31. sıradasınız, istihdam piyasasına erişimde 37, sosyal hayata dahil olma ve ayrımcılığa uğramamada 39, sağlıkta 36, adil eğitim fırsatlarında ise son sıradasınız.

Aynı vakfın yine aynı ülkeler arasında yaptığı ve ekim ayında sonuçlarını açıkladığı “Demokrasi ve Hukuk Devleti Standartları” araştırmasında yine 41. yani son sıradaydık.

Öte yandan iktidarın en tepesinden gelen açıklamalara bakınca “Demokrasi ve ekonomide Türkiye'ye sınıf atlattık”dı. O halde bu vakıf kendini ne sanmaktadır da böyle bir algı operasyonuna kalkışmaktadır ve kendisini basın olarak adlandıran bazı kuruluşlar ne hakla bu ankete prim vermektedir(!)

Kimse sabrımızı sınamasındır ve herkes haddini bilecektir(!)

Bu şekilde konuyu kapatmak mümkün tabii de Ajans Press'in Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa 2’ncisi.

Ben demiyorum TÜİK diyor: En zengin yüzde 20’lik kesim gelirin yüzde 47.6’sını alırken en düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesim ülkede toplam gelirin sadece yüzde 6.1’ini aldı.

Matrix'te bir kurşun savuşturma sahnesi vardı, gözümün önünde o sahne geliyor çünkü PISA 2018 sonuçları da açıklandı:

Türkiye tüm branşlarda OECD ülkeleri ortalamasının altında kaldı.

15 yaş grubundaki öğrencilerin sadece yüzde 3'ü yüksek başarı seviyesinde (5 ve 6. seviye) okuma becerilerine sahip. OECD ortalamasına göre okuma alanında yüksek başarı gösteren öğrencilerin oranı ise yüzde 9.

Türkiye’de öğrencilerin yalnızca yüzde 5’i matematikte seviye 5 ve üzerine çıkabilirken, OECD ortalamalarında bu oran yüzde 11.

Şimdi tabii öyle üç beş puanlık bir yüzde için çok da ş'aapmayın denilip geçilebilir de.

Ama insan içinde yaşarken acısını çok çekiyor be!

Sosyal adaletin durumunu bize içler dışlar yapıp matematikle ispatlamaya gerek bile yok, emeğe yazık.

O sosyal adaletsizlik aha şuramızda mıh gibi duruyor.

Parasızlıktan ölsen ilgi çekmek için ölüyorlar diyorlar, fırsat eşitliği diyecek gibi oluyorsun daha konu oraya gelemeden 2 kadın daha öldürülüyor. Kadına şiddete hayır diyorsun burnunun dibine gaz fişeği düşüyor, işçiler greve gidiyor, inşaat işçileri İstanbul'da metal işçileri Ankara'da aynı gün saldırıya maruz kalıyor, eğitim her sene habire değiştiğinden bu sene liselere giriş sınavına, geçmiş senelerin iki katı çocuk giriyor. Parası olan özel ders alıp iyi okullara gidecek, olmayanları imam hatipler bekliyor. Geçen sene 100 bin boş kontenjanı kalan imam hatiplere bu sene gün doğuyor. Her bir kişiye bir imam düşene kadar sürer mi bu böyle, insan şaşıyor.

Mülteci krizi büyüyor, merdiven altında 10 yaşında sigortasız ve hatta kimliksiz çocuk çalıştıran insanlar çıkıp bir de utanmadan nefret tohumu ekiyor. ‘Suriyeliler gitsin İstanbul’da denize giremiyoruz’muş, lan bizim denize koli basili yüzünden 20 yıldır zaten girilemiyor.

Bizde adaletin ne sosyali var ne ekonomiği ne de sıfatsız haliyle yalın bir adalet.

Sosyal medyaya yazdığın 7 kelime seni yıllarca içeride tutabiliyor. Bir çocuk katili ise firar ediyor ama yeni bir cinayete kadar kimsenin ruhu duymuyor. Eşkali dağıtılmamış mı, peşine düşülmemiş mi, bu MOBESE’ler ne işe yarar sorulamıyor.

Parti eş başkanları, belediye başkanları içeride, onlarca belediyede halkın oy hakkı gasbedilmiş, kayyımlar almış belediyedeki odasını iç mimarla kadifeler, güpürler, ipek halılar seçiyor, bağırsan ne hacet, sesin yankı odasında çınlayıp sönüyor.

Akademisyenler yargılanıyor, Gezi'deki milyonlarca insanı üç beş kişinin lafı sokağa dökebilirmiş gibi foruma masa verdi diye Kavala yargılanıyor, kentsel hafızayı korumak isteyen mimarları, şehir plancıları ve avukatları yargılanıyor.

Ama öte yandan aynı adalet, kendisine 23 kere dilekçe yazıp “öldürüleceğim” diyen kadını koruyabilmek için, tehdit eden adamı içeride tutmaya gerekli maddeyi bir türlü bulamıyor.

Kadın ölüyor, ismi Twitter’da bir günlük etiket bile olamıyor.

Bize sosyal adaleti endekslemeye gerek yok, gözümüz her gün görüyor, kulağımız her gün duyuyor, canımız her gün yanıyor.

Asıl duyması gerekenler, kendi verdikleri yasa önerisini kendi parti başkanları veto etti diye büyük kutlamalardaydılar en son, bilmiyorum haberleri oldu mu, nasıl çevrilecek bu kaz diye düşünüyorlar mı?

PISA sonuçlarına dönelim:

Sonuçlar sosyoekonomik olarak avantajlı öğrencilerin dezavantajlı olanlara göre okuma alanında 76 puan daha fazla yaptığını ortaya koyuyor. Buyurun sosyal adaletsizliği bir de buradan yakın. Gerçi avantajlı öğrencilerin yüzde 9'u, dezavantajlılarınsa yüzde 1'i okuma branşında yüksek başarı gösterebilmiş, yani öyle kamyonla para döksen de bizim çocuklar okuduğunu tam anlayamıyor.

Türkiye'de 15 yaş grubundaki öğrencilerin sadece yüzde 3'ü yüksek başarı seviyesinde (5 ve 6. seviye) okuma becerilerine sahipmiş.

Bu okuma becerisi bir metni sesli ya da sessiz okuyabilmek değil, okuduğu metindeki bilgileri eleştirel biçimde değerlendirmek, yazarın ana fikrini irdeleyebilmek...

Hiç ana akımdan bir gazete okudunuz mu? Bu ülkede kim okuduğunu anlayabiliyor ki artık? Ya da kim söylemek istediklerini özgürce yazabiliyor?

Okuyan yetişkin sayısı kaç ki? 

Türkiye’de okuma oranı yüzde 0.1 yazıyla binde bir. Binde bir ihtimal birileri okuyor, onların da acaba yüzde kaçı fikri irdeleyebiliyor?   

Bu ülke, daha geçenlerde yaşayan en büyük şairlerinden birini “Müfredatınızda beni okutuyorsunuz da bir okulda vereceğim semineri hayattaki duruşumu sebep göstererek nasıl iptal edebiliyorsunuz?” diyebilmek için yazdığı bir metin yüzünden diline doladı. Yazarın ana fikrini irdeleyebilmek bize çok uzak bir liman mı?

Zaten yazarken artık parantez içi ünlemlere sığınılıyor, sarkazmdan medet ummak icap edebiliyor. Zira bazı yazıları yazmak Rus ruleti oynamak gibi. Ya patlar ya yırtarsın.

Yazanı adalet pişman etmese ana fikri anlamayanlar pişman edebiliyor.

Bu ülkede kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor denildi bir maliye bakanı tarafından, 2018 kadın istihdam oranı yüzde 29.4

PISA'ya göre kız çocukları erkeklere göre okuma alanında 25, fende ise 7 puan önde.

Aslında çocuk yaşta evlendirmekten, büyüyünce katletmekten vazgeçseniz ve özgür bıraksanız harbiden dünya yerinden oynayacak demek ki.

Bunca istatistiği ne yapacağız peki?

Bu sosyal adaletsizliği yıkmak için bizi hizaya getirebilecek, omuzları dikleştirebileceğimiz, moralimizi yükseltebileceğimiz ve havluyu atmamayı sağlayacak şey ne?

Türkiye’nin PISA’da OECD ortalamasını geçtiği tek bir konu var:

OECD ortalaması yüzde 64 iken Türkiye'de öğrencilerin yüzde 86'sı zor durumlardan bir çıkış yolu bulabilecekleri fikrine inanıyor.

Bir çıkış yolu bulacağımıza inanmakla başlayacak her şey, bu çocukların hatırına bir çıkış yolu bulacağız.

Dibe doğru hızla inerken istatistikler, dibin tek iyi yanını hatırlayacağız: Çıkıştan başka çözüm yok, daha fazla düşecek yer yok.

Okumak, okutmak ve okuduklarımızı anlamaya çalışmakla başlayalım.

Umutlu pazarlar dilerim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...