23 Kasım 2019 23:10

Fuşya, galibarda ve magenta vs Maria, Minerva ve Patria

Büşra Nur Çalar

Ekran görüntüsü Youtube'dan alınmıştır.

PAZAR
Paylaş

Bir kadın geçtiğimiz hafta bebeğine yaptığı mevlit töreni ile gündeme oturdu.

Sonrasında Instagram fenomeni annenin kına gecesinden, düğününden yine lüks görüntüler sosyal medyaya düştü. Aslında düştü demek hatalı. Bunlar zaten zamanında o eğlenceden yapılan sosyal medya paylaşımlarıydı.

Buradaki lükse, şatafata gelen eleştiri aslında kültürel yozlaşmaya karşıydı. Parası olanın bunu harcama şekline karşı eleştiri, ekonomik krizden bahsedilirken aniden ortaya çıkan, bu döneme has zenginlerin bunu saklama ihtiyacı hissetmemesineydi. Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz atasözü geçerliliğini yitirdi. Şovun ana göstergesi oldu.

Öte yandan, sair bir insanın sosyal medyada aldığı eleştirilere karşı merkez medyada, ana haber bülteninde aklanmaya çalışılması en rahatsız edeni.

Atv’de başörtülü olduğunun da altı çizilerek kimsenin parasını nasıl harcayacağına karışılmaması mesajı içeren haber yapıldı. “Üstelik de genç bir anne” vurgusuyla bir kadını kıyafeti yüzünden eleştirerek kutuplaştırma yaratılmasından bahsedildi. Bu kadar ince düşünceli bir savunma nasıl oldu da merkez medyanın gündemine girdi?

Daha bu hafta toplu taşımada bir adam, karşısına oturan genç kadına “gözüm kayıyor, oturma karşıma” dedi. Kadının yanıt vermesi üzerine şoför de olaya dahil olarak kadını susturmaya çalıştı. Olay büyümedi, büyüyemedi. Merkez medyanın da pek umurunda olmadı.

Bu ülkede şort giydi diye genç bir kadını dolmuşta darbettiler, Şule Çet’in dövmesi dava dosyasına girdi, her tecavüz vakasında kadının ne giydiği, saatin kaç olduğu ve alkol alınıp alınmadığı tartışıldı.

Çocukları üşümesin diye saç kurutma makinasını açıp sonra intihar eden Emine Akçay da 26 yaşında genç bir anneydi. Ama detaya girmeyelim yeniden, zira ekonomi kötü demek bir suçun kapsamı.

Bu ülkede muhafazakar kesime yapılan herhangi bir eleştirinin mağduriyet yaratmasından ya da suç unsuru sayılmasından da savunma önceliğinin ve dokunulmazlığın bir kesimin elinde olmasından da çoktan gına geldi.

“Bizim başörtülü bacılarımız” derlerken buradaki “bizim” kelimesinin vurgusuna pek takılmamıştık ancak TAYAD eyleminde gözaltına alınırken tacize uğrayan Merve Demirel için “proje kadın” denildiğinde sadece onların “başörtülü bacıları”ndan bahsedildiğini bir kez daha anladık. Başörtüsü, seküler kesim kullandığında bir kutuplaştırma kelimesiydi. Oysa iktidar kendi içinde bile başörtülü bacıları ayrıştırabiliyordu.

Bu ülkede neyi ve kimi siyasete alet edebileceğimiz iktidarın onayına mı bağlı?

Başörtüsü onlara dairse siyasete alet edilemez, kutuplaştırma sayılır, muhalefetin giydiği pabuçtan ödediği kebap faturasına kadar sorundur da konu muhafazakar kesim olunca kimsenin parasını nasıl harcadığına karışılamaz, iktidara yakın annelik kutsaldır, muhalefetin anneleri meydanlarda yuhalanabilir, kıyafetinize birinin gözü kayıyorsa sorun kıyafeti giyendedir, zevksizlik ve lüks bir türbana aitse genç bir kadının giyim zevkidir, tartışılamaz. Kabataş olayında kadının beyanı esastır, taciz ya da tecavüzde ise mahkemeye bunu ispatlamak için DNA raporlarından MOBESE kayıtlarına, tırnak içinden doku örneğine kadar kim bilir neleri düşünmeniz ve sunmanız gerekir.

Yarın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü.

Bunu biz uydurmadık, Birleşmiş Milletler 1999’da ilan etti Mirabel Kardeşler anısına.

Dominik Cumhuriyeti’nin diktatörü Trujillo tarafından, eşit insan hakları ve demokrasi için mücadele ettikleri için defalarca terörist ilan edilen, mal varlıklarına el konulan ve sonunda cinsel saldırıyla öldürülen 3 kadın: Maria, Minerva ve Patria anısına...

Bu şatafatlı törenleri düzenleyenler de işte, dekorasyonda fuşya, galibarda, magenta renklerini biliyor da Mirabel’leri bilmiyor ya, insanın gücüne gidiyor. Kadınsan daha da ağırına gidiyor.

Instagram’da partileriyle fenomen oluyor da Türkiye’de kaç siyasi parti var sayamıyor ya aklım almıyor. Bu fenomen kendisine gelen eleştirilere karşı savunma yapmak için katıldığı yayında “Peygamberimizin dediği gibi ilk taşı en masum olanınız atsın” diyor. Bilmiyor ki bu cümle Barnabas İncili’nde geçiyor ve İsa’nın dilinden dökülüyor. İnsan sormadan edemiyor, ilk emri oku olan bir kitabı bile okumadan geldiğin bu noktada iman göstergesi giyim kuşam nasıl oluyor da ana akımda aklanacak kadar lütuf buluyor?

Eğitimsizlik ile cehalet arasında pek de ince olmayan bir çizgi var. Cahil, eğitimsizliği bir tercih olarak seçiyor.

Bir mikrofona konuşmadan önce söyleyeceği şeyi, gelir kapısı diye beyan ettiği internete sorup öğrenmeye bile gerek görmüyor.

Bu ülkede bir kız çocuk yetiştirmek cesaret işi. Başına geleceklere karşı milyonlarca uyarı gerekiyor. Gözü açık olacak. Hem özgürlüğüne sahip çıkacak hem canını koruyacak. Hayattaki duruşunu, tercihlerini mahalle baskısına kurban etmeyecek ama mahallenin şiddet eğilimini de göz önünde tutacak. Hiçbir fırsatta eşit olmadığı için hayat boyu mücadele edecek. Fıtrata karşı tetikte olacak.

Berra bebek yüzde 100 organik pamuklu battaniyesi ve ilk tektaşı ile beşiğinde yatarken güveneceği şey ailesinin planladığı yeni bir doğum günü kutlaması değil 25 Kasım’da alanları dolduran kadınların çığlığı olacak.

Uzun ve güzel bir ömür dilerim sana Berra bebek, dilerim boynuz kulağı geçer.

Dilerim seni ve kendi kızımı, kadınların yaşam hakkı için sokakta yürümesine gerek kalmayacak bir hayat bekler.

Tüm kutuplaştırma laflarını unut, yarın kadınlar senin için de yürüyecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...