05 Kasım 2019 00:28

Meğer Öcalan 'ajan', Kürt sorunu 'oyun'muş!

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Öcalan 1972’den beri MİT ajanıymış. Öcalan’ın ‘manevi oğlum’ dediği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Kobani de örgütün başına ABD tarafından atanmış biriymiş. Bunları "Öcalan’dan Mazlum Kobani’ye" başlıklı yazısında Abdurrahman Dilipak söylüyor. Aslında Dilipak’ın Öcalan ile ilgili gündeme getirdiği iddialar daha önce farklı çevreler tarafından defalarca gündeme getirilmişti. Ancak ciddiye alınır bir tarafı bulunmadığı için her defasında unutulan bu iddiaları Dilipak’ın yeniden ısıtıp önümüze koyma zamanı da amacı da oldukça manidar!

Bir soruyla başlayalım: Bugün içeride her türlü demokratik hakkın yok edilmesi ve dışarıda yayılmacı emeller üzerine inşa edilen ‘tek adam yönetimi’nin elindeki mızrağın sivri ucu kimleri hedef alıyor?

Kürtler ve her türlü kazanımları uzunca bir süredir tek adam iktidarının saldırı politikalarının merkezinde yer alıyor-ki, MHP/Bahçeli’yi bu rejimin inşası ve devamı konusunda böylesine istekli hale getiren de budur.

Tek adam yönetiminin inşası için dayanak yapılan 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra içeride Kürt siyasetinin tasfiyesine ve kazanımlarına el konulmasına yönelik bir politika geliştirdi. Parti eş başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları ve binlerce siyasetçi tutuklandı; Kürt siyasetinin yönettiği belediyelere el konuldu. Dışarıda darbe girişiminin hemen ardından ağustos ayında Suriye’deki Kürt kantonlarının birleşmesini engelleme amaçlı ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu başlatıldı. Bu operasyonu Afrin operasyonu takip etti ve en son bilindiği gibi ‘Barış Pınarı’ operasyonu yapıldı.

İçeride HDP’nin seçim çalışması yapması bile engellendiği halde başta Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyeleri olmak üzere kayyum atanan belediyelerin büyük çoğunluğu 31 Mart yerel seçimlerinde yine kazanıldı. Tek adam iktidarı çareyi bu belediyelerde tekrar kayyum atamakta arıyor-ki bu yazı yazılırken Kızıltepe Belediyesine de kayyum atandığı haberi geldi.

Dışarıda bunca operasyona rağmen Kürtlerin Suriye’deki kazanımları ortadan kaldırılamadı. Aksine bu müdahaleler Kürt sorununun giderek daha fazla bölgesel/uluslararası bir sorun haline gelmesine yol açtı. Dahası Türkiye’deki iktidarın son operasyonu, bu operasyonun hedefindeki SDG’nin IŞİD’e karşı mücadelede oynadığı rol nedeniyle dünyanın birçok ülkesinden tepki almakla kalmadı, SDG komutanı Mazlum Kobani’nin de birçok ülke tarafından tanınıp muhatap alınmasının önünü açtı. Ayrıca bu operasyon, Suriye Kürtleri (SDG) ile Suriye yönetimi arasında Rusya’nın garantörlüğünde yeni bir diyalog sürecinin başlamasını da sağladı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un deyimiyle Kürt sorunu sadece Suriye’nin değil; Irak, İran ve Türkiye’nin de kaçamayacağı bir sorun haline geldi.

Peki, Erdoğan iktidarının hem içeride ve hem de dışarıda Kürt sorunu konusunda uyguladığı/uygulamaya çalıştığı politikanın çıkmaz bir yol olduğunun daha fazla görülmeye başladığı bir dönemde Öcalan’ın gizli servis elemanı ve ‘manevi oğlu’ Kobani’nin de ABD ‘kuklası’ olduğu iddiasını gündeme getiren Dilipak, sizce bize nasıl bir mesaj vermek istiyor?

Kürt sorununda muhatap olarak öne çıkan isimler (Öcalan ve Kobani) aslında birer ‘maşa’ ve bu durumda Kürt sorunu da aslında dış güçlerin bize karşı kullandığı bir ‘oyun’dan başka bir şey değil! Haliyle Erdoğan iktidarının Kürt sorunu konusunda içeride ve dışarıda uyguladığı politika ‘meşru’ ve doğru bir politika olmakla kalmıyor aynı zamanda dış güçlere karşı bir ‘beka’ meselesi haline de geliyor!

Dilipak’ın iddiasına göre, Öcalan’ın MİT ajanı olduğunu bilenler arasında kimler yokmuş ki: Hasan Celal Güzel, Muhsin Yazıcıoğlu, Avni Özgürel, Bülent Arınç, Durmuş Yılmaz’dan Özal, Erbakan, Türkeş ve Bahçeli’ye kadar birçok isim bunu biliyor da susuyormuş. Meğer bu gerçeği bir tek garibim Erdoğan bilmiyormuş!

Böylece dış güçlerle işbirliği yapan ‘derin devletin adamları’ da oyuna eklenince senaryo tamamlanmış oluyor. Dilipak’ın bu iddialar üzerine kurduğu senaryo Erdoğan’ı ve politikalarını aklamakla kalmıyor; onu dış güçlerin ve işbirlikçilerinin kirli oyunlarına karşı mücadele eden bir ‘kahraman’ haline de getiriyor.

Varsayalım ki Dilipak’ın iddia ettiği gibi Öcalan ‘MİT ajanı’ olsun. Bu durum Kürt sorununu, Kürtlerin ulusal demokratik istemlerinin haklılığını ortadan kaldırır mı? Devletin Kürtlere yanlış yaptığını söyleyip Dersim Katliamı için özür dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan değil miydi? Peki, o zaman Erdoğan, Kürtlerin anadilinde eğitim talebini gerçekleştirip Kürt yerel yönetimlerin yetkilerini arttırdı da “MİT ajanı” Öcalan mı engelledi?

Gerçek şu ki; bu ülkeye en büyük zararı yüz yıldır Kürt sorununu dış güçlerin kışkırttığı bir sorun ve bu ülkenin asli unsuru olan Kürtleri ve siyasi temsilcilerini dış güçlerin maşası olarak gören/gösteren bu zihniyet veriyor.

İşte Allah ve ahiret korkusundan, vicdandan söz edip aklamaya çalıştığı iktidarın çıkarları için gerçekleri karartmakta tereddüt etmeyen Dilipak da bu yüz yıllık senaryoyu yeni döneme uyarlayıp önümüze koyuyor.

Oysa bugün Kürt sorunundaki çözümsüzlük derinleşmiş ve ülke yapılan anlaşmalarla emperyalistlere daha fazla bağımlı hale getirilmişse bunun sorumlusunu bulmak için öyle ucuz senaryolara gerek yok. Artık iktidarının çıkarlarına hizmet etmediğini gördüğü yerde Kürt sorununda ‘çözüm masası’nı kim devirmiş ve yayılmacı emeller ile Kürt karşıtı politikalar nedeniyle kim Suriye’de müdahale peşinde koşmuşsa bugün ülkenin sürüklendiği çıkmazın sorumlusu da odur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...