Soderbergh tane tane anlatıyor
Fotoğraf: Envato
ABD’de 2008’de patlak veren ve bütün dünyayı etkisi altına alan finansal krizin nasıl ortaya çıktığı netleştikçe kafalarımız aydınlanmak yerine daha da karışmıştı. Birbiri ardına dizilmiş paravan şirketler arkasında dönen dolaplar, insanların yıllardır ödedikleri sigorta primlerinin onlarca kez el değiştirip nihayetinde konuşacak bir muhatap bulamayacak duruma gelmeleri gibi ‘şeytan işi’ buluşlarıyla finans dünyası dudaklarımızı uçuklatmıştı.
Michael Lewis’in kitabından uyarlanıp Adam McKay tarafından sinemaya aktarılan “Büyük Açık” (The Big Short) meseleyi dramatik bir yapı içine oturtarak anlatmayı başarmıştı 2015 yılında. Ki bu başarı filmi, Oscar adaylıklarına ve uyarlama senaryo ödülüne kadar taşıdı.
2016 yılında Panama’da bulunan Mossack Fonseca firmasından sızdırılan belgelerle ortaya saçılan ve “Panama Papers Skandalı” olarak adlandırılan gelişmeler karşısında bir kez daha bildiğimizi unuttuk. İş dünyasından futbola, siyasetçilerden kanaat önderlerine kadar yüzlerce kişi ve kurumun paravan şirketler aracılığıyla vergi kaçırdığını ve gerçek gelirlerini sakladığını öğrenmiştik. Ama meseleye uzak olanlar için yine karma karışık bir süreçmiş gibi algılanan uygulamalar ortaya saçılıyor ve kafalar iyice karışıyordu.
Bu kafa karışıklığını giderme görevini ise sinemanın en üretken isimlerinden Steven Soderbergh üstlenmiş görünüyor. Başka bir yazı vesilesiyle dile getirmiştim ama tekrarlamakta yarar var. Steven Soderbergh yönetmenler içerisinde en özgür isim olabilir. Bir yandan “Ocean’s” serisi gibi büyük Hollywood yapımlarına imza atarken, diğer yandan cep telefonuyla (Saplantı, 2018) film çekmekte bir beis görmüyor. Canı istiyor dizi yapıyor canı istiyor kısa videolara imza atıyor. Yönetmenin yeni durağı ise Netflix gibi görünüyor şimdilik.
Bu yılın başında “High Flying Bird” ile seyircinin karşısına çıkan yönetmen dünyanın en popüler basketbol ligi NBA’da dönen yolsuzlukları bir manejerin gözünden anlatıyordu. Birkaç gün önce yine Netflix’te gösterilmeye başlanan yeni filmi “The Laundromat” ise Panama Papers Skandalı’nda aslında neler olduğunu tane tane anlatıyor seyirciye. Soderbergh seyirciyi görsel bir evrenle, şok edici bir hikaye ile sarsmak yerine bir televizyon programı gibi kurguladığı evreniyle durumu kafalarda netleştirmek istiyor sanki.
Jake Bernstein’in kitabından yönetmenin “İspiyoncu”, “Salgın” ve “Acı Recete” filmlerinde de imzası bulunan Scott Z. Burns’un kaleme aldığı senaryonun en parlak noktası büyük vurgunun nasıl yapıldığını anlatması için seçtiği karakterler. Filmin anlatıcıları 2016’daki skandalda şirketleri batan ve bir süre hapis yattıktan sonra hayatlarına devam eden Jürgen Mossack (Gary Oldman) ve Ramón Fonseca (Antonio Banderas). Meryl Streep tarafından canlandırılan Ellen Martin karakteri ise bu ikilinin yöntemleri sayesinde dolandırılan mağdur olan ama mazlum olmayan bir kadın. Film bir yandan Ellen’in içine düştüğü durumu anlamak için gösterdiği çabaya odaklanırken, diğer ikisinin ağzından vergi kaçırmanın inceliklerini ve aslında bunun dünyadaki zenginlerin büyük çoğunluğu tarafından nasıl normal bir işlem olarak görüldüğünü dinliyoruz.
Soderbergh ikiliyi sempatik göstermemekle birlikte onların buz dağının görünen yüzü bile olmadığını, bütün bu işlemi yapan binlerce şirketin varlığını hatırlatmayı tercih ediyor. Bu işlemlerin bizzat ABD’deki yasalardan ilhamını ve güvenini aldığını, bunun önüne geçmek için hiçbir şey yapılmadığını ve muhtemelen şirket içinden birileri bu bilgileri sızdırmasa kimsenin haberinin olmayacağını görüyoruz.
Yukarıda da bahsettiğim gibi, Soderbergh oyunculardan yüksek verim alsa, paranın görkemini gösteren sahneleri ustalıkla kursa da asıl olarak meselenin seyirci tarafından net bir şekilde anlaşılmasına odaklanmış gibi. Nihayetinde finalde, karakterinin kimliğinden parça sıyrılıp kendisine dönüşen Meryl Streep tarafından okunuyor filmin siyasal bildirisi.
THE LAUNDROMAT
Yönetmen: Steven Soderbergh
Oyuncular: Meryl Streep, Garry Oldman, Antonio Banderas
Yapım: 2019 ABD
Süre: 95 dk.
- Bir burjuva hasleti: Uzayın istilası 13 Nisan 2024 04:44
- Aynı suda ikinci kez yıkanılır! 30 Mart 2024 04:25
- Dizi sektörü dünya lideri mi? 23 Mart 2024 05:20
- Bir sektör analizi: Filmin sonunda seyirci kaybediyor 16 Mart 2024 04:22
- Hatırlamak mı zor, unutmak mı? 09 Mart 2024 05:08
- ‘Kral’ın hükmü altında! 02 Mart 2024 04:20
- Sıkı bir 'Düğüm' gibi 24 Şubat 2024 04:03
- Sorry 'Madame!' 17 Şubat 2024 04:32
- Reha Erdem, Ken Loach çizgisinde! 10 Şubat 2024 04:15
- Kaurismaki’nin renkli proleterleri 03 Şubat 2024 04:50
- Amerikan kabusu 27 Ocak 2024 04:15
- 'Futbol sadece futboldur' 06 Ocak 2024 04:22