İnsanın hayvanlaştırılması, hayvanın insanlaştırılması: Ahval
Fotoğraf: Envato
Nice zamandır kimi hayvanları insanlaştırıp insanları hayvanlaştırıyor, bir o kadar da hayatı tıbbileştiriyoruz.
Argo kulvarında, hayvan isimlerinin ‘küfür’ bağlamında ödünç alınması insanlık tarihi kadar eski. Yeni olan, son yüzyılda giderek insanların adeta ‘hayvanlaştırılması’. Yok, bugün bir halka “kuyruk takılmasından” bahsetmeyeceğim.
Her dilin gelişiminde insanın doğa ile iç içe olduğu zamanlardan bakiyedir hayvanlar aleminin dile katkısı. O yüzden insan adından yıldız kümesine, güreşteki bir oyundan yemek adlarına, bitki adlarından halı desenlerine hayvan adları kullanılageldi. Doğa ile hemhal oluş zayıfladıkça, bir o kadar da televizyondan internete iletişim kaynakları geliştikçe giderek bu öz kurumaya başladı. Dünün dil dostu hayvanlardan birkaçı dışında ziyadesi ile küfür üretmeye başladık. Köpek, kedi, kafes kuşlarını ise giderek “insanlaştırdık”. Bu hayvanları adeta kendi özlerinden uzaklaştıran bir zehir ürettik: “Sınırsız insan sevgisi”. Nicedir kendi çocuğumuzcasına şımartıyoruz onları, kah kışın giydiriyor, kah aynı yatağı paylaşıyor, kah insan misali davranış bekliyoruz. Hayvanları kendilerine yabancılaştırarak onlara zarar veriyoruz.
Diğer hayvanlara gelince: Salt tilki, sazan, çakal, eşeği değil ‘bit yavrusu yavşağı’, ayıyı, hatta arıyı ve kelebeği argolaştırdık. Yetmedi, ‘Eşi öldüğü zaman onun yanına gidip, kendisi de ölene kadar ondan gözlerini ayırmadan bakmasıyla’ bilinen ‘angut kuşunu’ küfür eyledik.
Bizim coğrafyada sadece insanlara mecaz yüklemek için değil, bitkilerin adlandırmasında da hayvan adları mihenk taşı.
“Türkiye’de yaklaşık 600 bitki, ismini hayvanlardan veya organlarından almakta.” Bu adlandırmada yaklaşık 90 hayvan adı yer alıyor ve eşek, karga ve keçi ilk sırada”.
Elbette, hayvanların ‘sembol, simge’ kılınması salt bize özgü değil. Hayvanlar “kavram, çağrışım, isimlendirme, küfür” için etimolojik bir kaynakça.
“Akrepkuyruğu, aslanağzı, horoz fasulye, keçiboynuzu, kırmızı kedi otu, ayıkulağı, devedili, kuzukulağı’ sanırım tanıdık geldi.
Hayvanların sadece etinden, sütünden yararlanmıyoruz. Simgeleştirilme kolaylığı nedeni ile her dilin gelişiminde rolü büyük. Kah araç gereç adı olarak karşımıza çıkar hayvanlar; misal halka için ‘balıkgözü’ deriz, pençenin bir tipine kargaburnu, ya da lambaya kedigözü deriz. Kah yemek adı olur, özellikle de tatlılarda: Kedidili, tavukgöğsü, bülbülyuvası.
En bilindik yıldız kümelerinde Büyükayı, Küçükayı, renk adlarında ‘Devetüyü, fildişi’ olmasa Türkçe nasıl anlaşacaktık.
Hayvanlara çok şey borçlu insanlık. Özellikle de dil ve kültürel gelişimimizde rolleri büyük.
Öyle ise onlara borcumuzu ödeyelim. Misal, argodan hayvan adlarını çıkartmak, severken insanlaştırmamakla başlayalım işe...
Sağlıcakla kalın.
- Askeri vesayetten toplumcu hekimliğe 25 Mart 2024 04:45
- 14 Mart halkın da Tıp Bayramı 18 Mart 2024 04:25
- Mahcup eğilimler, insan hakları ve hekimlik 11 Mart 2024 04:40
- Penisilin kokan sokaklar 04 Mart 2024 04:20
- Üvey dilin panzehri çokdillilik 26 Şubat 2024 04:45
- “İnsan dünyadır” 19 Şubat 2024 04:35
- Tabip odalarını ‘güvercinin ruh tedirginliği’ ile sınamak 14 Şubat 2024 04:24
- Her şehir atığı ile malul 07 Şubat 2024 04:10
- Ne sağcılar ne solcu: Sağlık ideolojisi 31 Ocak 2024 04:40
- Eş değer ilaç, doğala özdeş gıda ve algı yönetimi 24 Ocak 2024 04:36
- Bedene, ülkeye, aydınlanmaya biraz daha ışık 17 Ocak 2024 04:10
- Kızamık yine yeniden 10 Ocak 2024 04:33