04 Eylül 2019 19:30

Ekonomide dibe doğru

Ekonomide dibe doğru

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tarihinin en ağır ekonomik kriziyle karşı karşıya olan Türkiye’de başta ücretli emekçiler olmak üzere, geniş halk kesimleri açısından uzun süredir fiilen bir ‘kemer sıkma’ süreci yaşanıyor. 2018’in ikinci yarısından itibaren etkisini hissettiren, 2019 başından itibaren derinleşerek ilerleyen kriz sürecinde halkın günlük yaşamı ile ilgili hemen her şey, neredeyse bütün ekonomik göstergeler adeta alarm veriyor.

Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) hafta başında 2019 yılı ikinci çeyrek (nisan, mayıs, haziran) büyüme rakamlarını açıkladı. 2018’in son üç ayından itibaren küçülen Türkiye ekonomisi, 2019 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 1.5 küçülme kaydetti. 2018’in son çeyreğinde yüzde 2.8; 2019’un ilk çeyreğinde yüzde 2.4 daralan Türkiye ekonomisinde dibe doğru gidişin devam etmesi bekleniyor.

Türkiye’de yatırımların 2009 yılının birinci çeyreğinden bu yana en büyük düşüşünü yaşadığı görülüyor. Geçen yılın aynı çeyreğine göre yatırımlar 2019 yılı birinci çeyrekte yüzde 12.4, ikinci çeyrekte ise yüzde 22.8 azalmış. Yatırımlardaki azalma yıllık büyüme oranı üzerinde eksi 7.3 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmiş. Bu durumun en somut sonucu işsizlik oranları üzerinde görülecek.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2018 yılının sonunda açıkladığı yeni ekonomi program (YEP) ile 2019 büyüme hedefini yüzde 2.3 olarak açıklamıştı. Bütün göstergeler aksini göstermesine rağmen şaşkın bir şekilde yıl sonu hedefini tutturacağını iddia ediyor. Türkiye’nin 2019’daki büyüme performansı bu şekilde devam ederse, IMF, Dünya Bankası ve OECD’nin tahminlerine paralel olarak Türkiye ekonomisinin 2019’da yüzde 2’ye yakın bir oranda küçülmesi bekleniyor.

TÜİK’in hafta başında açıkladığı enflasyon oranları da tartışma yarattı. Ağustos ayında çaydan sigaraya, elektrikten doğal gaza kadar pek çok kalemde yüksek oranlı zamlar yapılmasına rağmen, aylık enflasyonun yüzde 0.86 arttığına, yıllık enflasyonun yüzde 15 olduğuna aklı başında olan kimse inanmıyor. Yıllık gıda enflasyonunu İstanbul Ticaret Odası yüzde 22.55; Türk-İş yüzde 22.19 açıklamasına rağmen TÜİK gıda enflasyonunu yüzde 17.22 ilan ederken, bu rakama nasıl ulaştıklarını benimsedikleri ‘istatistiksel yöntem’ üzerinden bile izah etmek mümkün değil.

2002 yılında hane halkının borcunun gelirine oranı sadece yüzde 4 iken, bugün itibariyle bu oran hâlâ yüzde 50’nin üzerinde. Halkın giderek belirginleşen yoksullaşma sorunu, temel tüketim ürünlerine yapılan ve devamı beklenen yüksek oranlı zamların yanı sıra KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerde yaşanması muhtemel yeni artışlar ile daha da derinleşecek.

Ekonomide yaşanan/yaşanacak olumsuzluklara neden olanları korumak için çeşitli kredi ve borçlanma kolaylıkları getirilirken, krizde hiçbir sorumluluğu olmayan işçi ve emekçiler peş peşe gelen zamlar ve düşük oranlı ücret/maaş artışları üzerinden krizin bedelini en ağır şekilde ödemeye başladılar. 

Krizin etkisini belirgin bir şekilde hissettirdiği bugünlerde ekonomide yaşanan olumsuzlukların bu noktaya gelmesinde kimlerin sorumlu olduğunu söylemeye gerek yok. Bu durumun bugüne kadar iktidara gözü kapalı destek veren geniş kesimler tarafından görülmeye ve sorgulanmaya başlanması önemli.  

Türkiye’de son birkaç ay içinde yapılan zamlar dünyanın başka bir yerinde yapılsaydı yer yerinden oynardı. Ancak bugüne kadar ne genel olarak ekonomik krizin sonuçlarına, ne de halkı derinden etkileyen zamlara yönelik güçlü, etkin ve yaygın bir tepkinin gösterildiğini söyleyemeyiz.

Ekonomik krizin gidişatı ile ilgili tespitler yapmak ve krizin sorumlularını teşhir etmek elbette tek başına bir anlam taşımıyor. Ekonomik krizin somut sonuçlarına karşı örgütlü ve güçlü tepkiler gösterilmediği sürece, krizin giderek artan maliyetinin tamamının halkın sırtına yıkılması kaçınılmaz görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...