24 Ağustos 2019 23:46

Kara Sevdalı Bulut dosyası -2

Kara Sevdalı Bulut dosyası -2

Kara Sevdalı Bulut film afişi

PAZAR
Paylaş

12 Eylül 1980... Stockholm’e Türkiye’de darbe olduğu haberi geliyor... 10 yıl öncesini, 20 yıl öncesini anımsıyorum. Anam babam kardeşlerim, tüm yakınlarım orada. Darbeyi içimde yaşıyorum.” (Muammer Özer-Kara Sevdalı Bulut Dosyası)

Geçen hafta Yönetmen Muammer Özer’in 12 Eylül darbesini, sonrasını cesurca ele alıp eleştirdiği, sonrasında da başına gelmeyenin kalmadığı yasaklı filmi Kara Sevdalı Bulut’u, filmin ve Muammer Özer’in yaşadıklarını, süreci yazmıştım. Süreci ve yaşananları Muammer Özer’in hazırladığı Kara Sevdalı Bulut Dosyasından, kaldığımız yerden anlatmayı sürdürüyoruz.

“İlk başvurduğumuz solcu davaların tanınmış kadın avukatı yeğenimin oturuşunu beğenmediği için davayı almıyor. Çetin Özek’le anlaşıyoruz ama o da çürük çıkıyor. Filmi kurtaracak avukat arayışı sürecinde Adnan Menderes’in avukatlığını yapmış avukat Burhan Apaydın’ı buluyorum ve Burhan Apaydın davayı içtenlikle sahipleniyor.  Filmin yargılaması İstanbul Beyoğlu Sulh Ceza Mahkemesinde başlıyor. Savcı Sedat Muslu iddianameyi okuyor ve filmin yakılarak imhasını talep ediyor. Yargılanma sürecinde filmler adliyenin çatı arasında tutukluluğunu sürdürürken yaz sıcağından etkilenerek bozulma tehlikesi var. Avukat Burhan Apaydın’ın başarılı savunmasıyla ve Ankara ile kurduğu ilişkiler sayesinde filmi beraat ettirip yakılmaktan kurtarıyor ve filmin negatifi Türk Film Arşivi’ne teslim ediliyor.

Film denetleme kuruluna (sansür kurulu) başvuruyoruz. Kültür bakanlığı alt ve üst denetleme kurulları aynı gün filmimizi süper hızla seyredip filmin yasaklamasına karar veriyor. İki yüksek rütbeli subayın da bulunduğu filmi yasaklayan kurul üyeleriyle yaptığım görüşmede, filmi yasakladıklarını ama beğendiklerini de açıkça söylediler. Yasaklanan KSB, 1988 yılında Antalya film festivali ön jürisine sunulan filmlerin en iyisi (ön jüri üyelerinin görüşü) olmasına rağmen ön jürinin oylarıyla Antalya film festivaline girmesi engelleniyor. Kültür Bakanlığının, filmlerin festivallerde sansürsüz ve denetimden geçmeden gösterilebilir kararı olmasına rağmen engelleniyor. Filmi alıp Antalya’ya gidiyorum ve Antalya Film Festivali büyük jürisinin filmi festivale kabul etmesi için jüri üyeleriyle ve Belediye Başkanı Yener Ulusoy’la yüz yüze görüşüyorum. Oğuz Makal ve Abdurrahman Keskiner gibi kişilerin bulunduğu ana jüri üyeleri filmi festivale kabul etmiyor. Berlin film festivalinden İstanbul’a festivale Türk filmi seçmek için gelen Beki Probst’a Sesam Yetkilisi Meltem Savcı kasıtlı olarak benim filmi göstermiyor ve bir çelme de o takıyor filme.”

Muammer Özer’in filmiyle ilgili mücadele bitmez. Sansür kararının kaldırılması için dava açar. Mahkeme bilirkişi raporuyla sansür kararını geçici olarak üç ay süreli olarak bozar. 1990 yılında filmin işletme belgesini alırlar, bu kez de başka engeller ve sorunlar çıkar karşısına. O süreci de şöyle anlatır Muammer Özer: “Filmi tekrar denetime sokma çabamız da sonuç vermiyor. Polis tarafından tutuklanıp, iki yıl yargılanan Kara Sevdalı Bulut halen yasaklı durumda. Filmi yakılıp, yok edilmekten kurtarmak için verilen mücadelede, filmin yapımı için harcanan para kadar masraf oldu. Bütün bu gelişmeler beni ekonomik ve psikolojik olarak çökertti. Bu olay Kültür Bakanlığının, Türk adaletinin, Türk sinemasının, olaylar süresince gelişmelere kayıtsız kalan ve filmi yok sayan kültür ve sanat çevrelerinin, kısacası Türkiye’nin yüz karasıdır.”

YALNIZ BIRAKILAN YÖNETMEN

Özellikle Yeşilçam, genelde sanat-sinema yalnız bırakmaya, bırakılmaya alışkındır. Düşenin ya da kavga verenin pek dostu olmaz. Muammer Özer de bu süreçte yalnız bırakılır. Kendisinden dinleyelim: “Film eleştirmeni Atilla Dorsay’ın utancı Kara Sevdalı Bulut
Bilindiği gibi erkekler tanrıça kültürünün yerine erkek tanrı kültürünü getirdiler. Benim filmlerimin iyi karakterleri Kara Sevdalı Bulut’ta olduğu gibi hep kadınlardır. Erkekler filmlerimin ‘kötü adamıdır’. Film eleştirmeni Atilla Dorsay’a Kara Sevdalı Bulut’un videosunu gösterdim ve kahve sohbeti sırasında filmle ilgili görüşünü sordum. Atilla Dorsay ‘Filmi beğendim ama ben şahsen Türk erkeğini böylesine kötüleyen bu filmin yurt dışında festivallerde falan gösterilmesinden utanç duyarım’ dedi. Atilla Dorsay’ın görüşü filmi yasaklayanların sanata bakış açısını çok iyi açıklıyor aslında. Aynada kendilerini çirkin görenler aynaya kızıp, azgın boğa gibi saldırarak aynayı parçalamaya çalıştılar. KSB’yi Türk Yeşilçam sinema oyuncusunun, film yapımcısının, film laboratuvarının, polisin, yargının, SESAM’ın, Antalya festival jürisinin, film denetleme kurulunun, Kültür Bakanlığının ve de Danıştayın engellemeye, yakıp yok etmeye çalıştıkları ülkede, şimdi sanatı ucube olarak gören, ucube bir sultan ve ucube hacı, hoca iktidarda. Faşizm cirit atıyor. Demokrasi, özgürlükler, insan hakları, kültür ve sanat can çekişiyor. Buyurun cenaze namazına. Sokrates yargılanırken karısı Sokrates’e; Bu insafsız savcılar seni haksız yere öldürecekler. Sokrates karısına; Haklı yere öldürseler daha mı iyi olurdu. Sonuç olarak Sokrates’i öldüremediler ve hâlâ yaşıyor. Darbeciler, polisler, politikacılar, savcılar, hakimler ve muhbirler çoktan öldüler ve tarihin çöplüğüne atıldılar.”

DOSYADA YER ALAN BİLGİLERDEN

Yönetmen Muammer Özer’e göre Kara Sevdalı Bulut (KSB) filminde yaşanan ilkler:

  • Haluk Bilginer’in Türkiye’deki ilk filmi.
    KSB Türk sinemasında yapılmış askeri darbe filmlerinin ilki ve öncüsü.
  • KSB ihbar üzerine laboratuvar çıkışı, denetime girmeden negatif ve pozitif MİT tarafından tutuklanan, negatif ve kopyası adalet sarayının deposunda suç aleti olarak hapsedilen ilk film.
  • Sineray Laboratuvarının Sahibi Erol Ağakay ve Film Yapımcısı Kadri Yurdatap tarafından ‘Gece yarısı Expresi gibi film, yurt dışına kaçıracaklar’ diyerek MİT’e ihbar edilen ilk film. Film laboratuvarı Sineray’ın ses teknikeri Erkan Esenboğa tarafından filmin ses bandı sabote edilen ve bütün sesleri yeniden yapılan ilk film. Lale film stüdyosunda ses negatif sabote edilen ilk film.  
  • Antalya Film Festivali ön jürisi, Tanju Gürsu (SESAM Temsilcisi), Nejat Saydam, Bülent Oran, Sungu Çapan, Hayri Caner ve Oğuz Makal, Abdurrahman Keskiner’in olduğu Antalya’daki festival ana jürisinin, KSB’nin festivale alınmamasında ilk defa darbecilere suç ortaklığı yapmaları.
  • KSB, sinema yazarlarının çoğu tarafından, Türk sinemasında günümüze kadar askeri darbeler üzerine yapılmış filmler arasında yok sayılan ilk film.
    KSB’nin tutuklanmasının ardından aydınların, sanatçıların, filmcilerin, demokratların, ilerici geçinenlerin dayanılmaz sessizliği.
  • KSB’nin negatifleri yönetmeninin kucağında, herkesin üç maymunu oynadığı ülkesinden trenle Avrupa’ya yaptığı beş günlük zorlu bir yolculuktan sonra İsveç’e kaçırılarak ölümden kurtulmuş ve kendi ülkesinde bulamadığı özgürlüğe İsveç’te kavuşan ilk Türk filmi olmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...