24 Ağustos 2019 23:54

Aliş kayyumlar diyarında...

Aliş kayyumlar diyarında...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aliş yeni uyanmış, uykulu gözlerle sessiz sokağı izliyordu. Birden bembeyaz bir tavşanın zıpladığını gördü. Tavşan o kadar hızla zıplıyordu ki, Aliş bir an düş gördüğünü sandı. Merakla ayağa kalktığında tavşan uzaklaşmıştı. Hızla tavşanın peşinden koşmaya başladı. Tam köşeyi döndüğünde tavşanın bir deliğe girdiğini gördü. Peşini bırakmadı, o da girdi ve yuvarlanmaya başladı. Sonunda kendini karanlık, nemli bir oyukta buldu. Karanlığa gözleri alışınca, oyuğun ucunda hafif bir ışık gördü. Işığın geldiği yerde dar bir aralık vardı. Oradan geçmesi zor olmadı. Geçer geçmez gözleri kamaştı. Daha önce hiç görmediği kadar büyük bir banyodaydı. Banyoda kimsecikler yoktu. Aliş seramiklerden, musluklardan, aynalardan yansıyan beyaz ışıklardan çok rahatsız oldu. Sanki ışıklar gözlerini kör edecekti. Gözlerini kıstı; banyoyu koşarak geçti. Banyonun kapısını hızla açtı; kendini kocaman, garip bir canlı ile karşı karşıya buldu. Bu canlı daha önce gördüğü hiçbir şeye benzemiyordu. Kocaman gözleri, kocaman dişleri vardı. Kocaman bir masada oturmuş, o koca gözlerini kendine dikmişti. Aliş ne yapacağını bilemedi. Odada başka kimse yoktu. Tavşan ortalıkta görünmüyordu.

Birden dişler çalışmaya başladı. Fındık, fıstık, ceviz, badem, leblebi, kuru üzüm, her çeşit kuruyemiş dişlerin arasından geçiyor, yok oluyordu. Aliş dişlerin kuruyemişleri öğütmesini hayretle izledi. Dişler giderek büyüyordu. Birden korkuya kapıldı. Kuruyemişler bittiğinde büyük dişlerin kendisini kemirmeyeceğini kim söyleyebilirdi ki? Tam kaçmak için adımını atacaktı ki, o kocaman dişler durdu. Garip ince bir ses duyuldu: “Küçük şapşal, nereye kaçacaksın?”

Aliş kendisine kötü sözler söylenmesine izin verecek değildi. Kötü sözler söyleyenlere karşı çıkılması gerektiğini biliyordu. “Bana hiç kimse şapşal diyemez!” dedi. Garip canlı çığlık atar gibi konuşmaya başladı. “Şapşal kız, ben istediğime istediğimi söylerim! Ben kayyumum, kayyum! Ben buranın belediye başkanıyım!”

Aliş belediye nedir biliyordu ama bu ne olduğu belli olmayan canlıyı neden belediye başkanı yapsınlardı ki? Kayyum diye bir canlı hiç duymamıştı. Çılgın gibi kuruyemiş yiyen bu canlı ile belediyenin ne ilişkisi olabilir diye düşünürken, tam arkasından bir fısıltı duydu: “Kayyum cami hademesi, demek.” Beyaz tavşan arkasındaydı; korktuğu hemen anlaşılıyordu. Yine fısıldar gibi konuştu: “Onu belediyeye müdür yaptılar. Tek yaptığı kuruyemiş yemek. Bir de parkların, sokakların adlarını değiştirmek. Ne kadar kuruyemiş varsa, yedi bitirdi. Her yere borç yaptı.”

Aliş ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu ama kayyum çığlıklar atmaya başladı. “Ancak şapşal bir kız, şapşal bir tavşana inanır. Ben hademe değilim; bu belediye benim! İstediğimi yerim, istediğim gibi borç yaparım! Benden iyisi mi var! Başka kayyumlar 1-2 ton fıstıklı kadayıf yer. Spor salonu kadar büyük banyo yaptırır.”

Aliş daha fazla dayanamadı. Kayyumun çığlıkları kulaklarını delecekti sanki. Hızla koşmaya başladı. Beyaz tavşan bir sıçrayışta banyonun kapısını açmıştı. Aliş banyoya girince daha önce hiç görmediği birileri ile karşılaştı. Tavşan her birinin yanına sıçrıyor ve bağırıyordu. “Bu süslü, düşes. Bu çirkin ve sinirli kadın, zalim kraliçe. Bu çılgın şapkacı...”

Aliş bunlara kulak verecek durumda değildi. Bir an önce evine dönmek istiyordu. Birden sol ayağından bir ses duydu. Bir tırtıl ayağına tırmanmış, sesleniyordu: “Aliş, tek başına kaçamazsın! Ancak birlikte kurtulabiliriz.” Aliş bir tırtıl ile daha önce hiç konuşmamıştı. Bir tırtılın ne kadar aklı olabilirdi ki? Zalim kraliçe birden konuşmaya başladı: “Tırtıla kulak ver, şapşal kız! Bu kayyum çok zalim biri! Benden bile zalim!” Aliş kurtulamayacağını anlayınca ağlamaya başladı. O kadar çok ağladı ki, banyo bir göle dönüştü. Zalim kraliçeden bile zalim birinden nasıl kurtulacaktı?

Tam o sırada yine tırtılın sesini duydu. “Bak Aliş, ben senin sel gibi akan gözyaşlarından kurtuldum. Ben ne zalim kral ve kraliçeler gördüm. Sen beni dinle. Bir tırtıl, on bin tırtıl, milyonlarca tırtıl olalım. Bir olalım, yeter!”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa