30 Temmuz 2019 00:18

Fırat'ın doğusu, soğanın kilosu!

Fırat'ın doğusu, soğanın kilosu!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçim yenilgisinden sonra partisinde çözülmeler başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve  partisini iktidarın fiili ortağı haline getiren ‘cumhur ittifakı’nın devamı için kendini siper eden MHP lideri Bahçeli, çareyi yeniden ‘beka’ söylemine sarılmakta buldular. Fırat’ın doğusunda ‘güvenli bölge’ konusunda ABD ile yapılan pazarlıklar tıkanınca Erdoğan ve Bahçeli’den yeniden “operasyon” ve “beka” sesleri yükselmeye başladı.

Fırat’ın doğusuna operasyonu yeniden bir ‘milli beka’ sorunu olarak gösteren ve “Fırat’ın doğusu ateşe verilmelidir” diyen Bahçeli, iktidarın ekonomi politikalarını eleştiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu da beka söylemi üzerinden vurmaya çalışıyor.  “Milli bekanın soğan kadar değeri yok mu” diyen Bahçeli, Kılıçdaroğlu’na “Bebek bezinin yüzde 40 zamlanmasını söyledin de bombaya, mermiye, askeri operasyonlara harcanan parayı hiç hesap ettiniz mi?” diye soruyor.

Bahçeli, bu açıklamaları ile yaşanan ekonomik krizin nedenini beka adına yapılan silahlanma ve savaş harcamalarına bağlarken, işçi sınıfı ve emekçi halk kesimlerini de yaşamlarına işsizlik, hayat pahalılığı ve yoksulluk olarak yansıyan krizin faturasına razı olmaya çağırıyor.

Bahçeli, Fırat’ın doğusuna operasyonun gerekçesi için Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) denetimindeki bölgeden bir roket atılmasını gösteriyor. İktidarın Suriye’ye müdahale politikası nedeniyle sınır bölgelerinin birçok provokatif saldırıya açık hale getirildiği bir dönemde SDG’nin ‘provokasyon’ olarak açıklayıp sorumlularını yakaladığı bir roket atılması olayının arkasına sığınmaya çalışmanın hiçbir inandırıcılığı bulunmuyor. Çünkü bugün bütün tersi iddialara rağmen SDG’nin elinde bulunan bölgeden Türkiye’ye yönelik fiili bir saldırı ya da tehdit bulunmuyor.

Peki, iktidar ve ortağı Bahçeli Fırat’ın doğusunu niye beka sorunu olarak gösteriyor?

En başından söyledik, Fırat’ın doğusunun bir beka sorunu olarak gösterilmesinin nedeni iktidarın içeride Kürt sorununda uyguladığı politikadır. Çünkü iktidar ve destekçileri, Suriye’de Kürtlerin elde edeceği bir kazanımın ülke içinde Kürt sorununda uyguladıkları politikanın devamı bakımından bir tehdit oluşturacağını düşünmektedir. Yoksa Öcalan’ın son avukat görüşmelerinde Suriye konusunda söylediği şey, Kürtlerin Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde demokratik bir Suriye’nin parçası olması yönündedir. Yani ortada ne bir Kürt devleti, ne de Türkiye’ye karşı bir saldırı planı vardır.

Burada sorulması gereken soru şudur: Eğer sorunun kaynağı içeride ise, iktidar neden kendi sorununu çözmek yerine bekayı daha fazla silahlanma, emperyalistlerle pazarlık ve başka bir ülkenin topraklarına müdahalede aramaktadır?

Çünkü beka denilen şey, Türk burjuvazisinin en saldırgan ve yayılmacı kesimlerinin çıkarlarından başka bir şey değildir.

Kürtlerin yaşadıkları topraklarda demokratik bir temelde söz sahibi olabilmesi, Türk halkı ve her milliyetten işçi sınıfı için bir tehdit değildir.

Kürtlerin ne ana dillerini kullanmaları ülkeyi böler, ne de yerel meclisler üzerinden kendilerini yönetmeleri. Ancak Batman’daki petrol rafinerisinde Batmanlıların, GAP’taki tarım işletmelerinde bölgenin yoksul köylülerinin, Şırnak’taki kömür işletmelerinde Şırnaklıların, bölgenin birçok kentinde kurulan çimento fabrikaları ve barajlarda yerel halkın hak sahibi olması Koçları, Cinerleri, Limak’ın sahibi Özdemir’i, GAP’taki Yaşar Holdingi, kısacası bölgenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını çıkarları için kullanan tekelci burjuvaları rahatsız eder.

Demek ki, Kürt sorununun çözümünün önündeki asıl engel bölgedeki egemenliğini paylaşmak istemeyen Türk burjuva gericiliği ve onun iktidarından başkası değildir. O yüzden “beka”, “vatan, millet” diyenler aslında Türk halkının değil, Türk burjuvazisinin çıkarlarını korumanın peşinde koşmaktadır.

Son 30 yılda Kürt sorununun çözümü bakımından öne çıkan iki liderden biri Özal, diğeri Erdoğan’dı. Özal, ‘çözüm’ derken zengin petrol yatakları olan Irak Kürdistan bölgesinin Türkiye’ye dahil edileceği bir “çözüm” düşünüyordu. Erdoğan ise, bilindiği gibi “çözüm süreci”ni Suriye rejimini devirmek ve bölgesel liderlik için bir dayanak olarak kullanmaya çalışmış, amacına ulaşmayınca da masayı devirmişti.

Başka bir deyişle iki lider de Kürtlere haklarını vermek için değil, Türk burjuvazisine yeni yayılma alanları kazandırmak için ‘çözüm’den söz etmişlerdi. Sadece buradan bakıldığında bile Türk burjuvazisinin yayılmacı emellerinin ne kadar derin olduğunu ve bu nedenle bir hak eşitliği sorunu olan Kürt sorununun neden çözülemediğini görmek/anlamak mümkündür.

En başa dönersek…

Bugün beka diyerek halkın milyarlarca dolarlık kaynağını silahlanmaya harcayanlar ülkeyi daha güvenli bir hale mi getiriyor?

Aksine, ülkeyi ABD ve Rusya arasındaki egemenlik mücadelesinin ve bölgesel savaş tehdidinin içine daha fazla çekiyorlar. Kürt sorununu çözmek yerine emperyalistlerle Fırat’ın doğusuna operasyon pazarlığı yaparak emperyalistlerin bu sorunu kullanmalarının önünü açıyorlar.

Öyleyse illa bir beka sorunu aranacaksa, bu beka sorunu burjuva gericiliğin çıkarları ve yayılmacı emelleri için ülkeyi yeni tehditlerle yüz yüze bırakan, halkı kuru soğana muhtaç haline getiren iktidar ve ısrarla uyguladığı yanlış politikalardan başkası değildir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...