Vahşi: İnsan ve akbaba
Fotoğraf: Envato
Doğada sağlıklı bir hayvanı zorda kalmadıkça avlamayan, genellikle ölmüş hayvanlar ya da yaralı hayvanları öldürerek beslenen bir kuş türü akbabalar. Gelin görün ki biz insanlar onlara "vahşi kuş" diyoruz.
Şiirde, mecazda hep anılagelmiş bir kuştur onlar. Misal,
'Akbabalar ve Kelebekler' şiirinde
"Akbabalar bin yıl kelebekler
Bir mevsim yaşarlarmış ki aşk
Da kısa ömürlüdür, başlar
Gibi biter yaşanmışsa eğer"
diyor ya Ahmet Telli...
Ya şimdi?
Önce mayıs ayında Golan Tepeleri'nde yaşam sürdüren akbabaların yarısı, toplam sekiz akbaba topluca öldürüldü. Sonra, geçtiğimiz ay Afrika ülkelerinden Bostvana'da bu kez nesli tükenmekte olan tam 537 akbaba topluca katledildi. Soru şu: Üç kuruş için neden bu kadar vahşileştik biz insanlar?
İnanması zor olsa da kendi coğrafyamızdan olabilirliğine iknayız: Akbaba toplu kıyımında bizden bildik bir yöntem kullanmış kuş katilleri. Misal Golan'da öldürdükleri bir ineğe, Botsvana'da üç fil ölüsüne zehir dökerek yapmışlar bu kıyımı. Hani bizim kentlerde zehirlenerek öldürülen köpekler misali. Hiç sözü uzatmaya gerek yok: Hayvan öldürmekte kullanılan zehirler aynen insanlara sıkılan biber gazı gibi kimyasal birer silahtır ve yasaklanmalıdır.
Akbaba ölümlerinde kullanılan yöntem, dar menfaatler için günümüz insanının olası savaş ve çatışma koşullarındaki vahşet potansiyelini gösteriyor. Zehirlenerek öldürülen hayvanları bir başka hayvan grubu için biyolojik silaha evirmek iç karartıcı ve bir o kadar da kaygı verici.
Tam da burada Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) de ifade ettiği üzere "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" tespiti önem kazanıyor. Unutmayalım ki, akbaba katliamında kullanılan yöntemin savaş koşullarında insana ve doğaya yönetilmesi ihtimal dahilindedir.
Öyle ki, bir yandan yaşam ve tarım alanlarını yok ederken aynı zamanda atmosfere bırakılan azot oksit, nitrat, civa vb ağır metaller, toksik etkiye sahip kimyasallar, radyoaktif maddeler ve yıkılan şehirlerden ortaya çıkan asbest ile telafisi zor sorunlara yol açıyor her bir savaş. Sanayi tesislerinin ve barajların yıkılması, tarım alanlarının yok edilmesi, kimyasal ve radyoakojtif kirliliğe maruz bırakılması, ormanların yakılması ile çevre yıkımının bir silaha evrilmesi doğal olarak gıda güvencesizliğini daha da derinleştiriyor. Üstelik savaş bitse de nesiller boyu yetişen her bir bitki, yaşayabilen her bir hayvanı sonraki kuşaklara karşı biyolojik silaha eviriyor.
Doğada insan marifeti ile hayvan katliamları, savaşlarda toplu insan kıyımı birbirinden azade değil. Panzehri ise en azından barış, toplumsal ve ekolojik adalet, özgürlük, eşitlik...
Ve mizah: Akbaba, ülke tarihinin en uzun soluklu haftalık siyasi mizah dergisi, 1922-1977, tam 208 sayı. Bugünü dünden anlatabilen bir dergi. Eğer yaşasaydı Aziz Nesin dahil cümle Akbaba'cılar, dünya akbaba katliamlarının siyasi mizahını da okumuş olacaktık elbet.
Sağlıcakla kalın.
- Dil bilmezlik: Doktor yazıları 22 Nisan 2024 04:30
- Kelimesini arayan duygular 15 Nisan 2024 04:46
- Yakındaki uzak, uzaktaki yakın: Tıbbın girdabı 08 Nisan 2024 04:40
- Dil ya da dilsizlik 01 Nisan 2024 04:48
- Askeri vesayetten toplumcu hekimliğe 25 Mart 2024 04:45
- 14 Mart halkın da Tıp Bayramı 18 Mart 2024 04:25
- Mahcup eğilimler, insan hakları ve hekimlik 11 Mart 2024 04:40
- Penisilin kokan sokaklar 04 Mart 2024 04:20
- Üvey dilin panzehri çokdillilik 26 Şubat 2024 04:45
- “İnsan dünyadır” 19 Şubat 2024 04:35
- Tabip odalarını ‘güvercinin ruh tedirginliği’ ile sınamak 14 Şubat 2024 04:24
- Her şehir atığı ile malul 07 Şubat 2024 04:10