06 Temmuz 2019 23:58

İçerideki İdlib; Reyhanlı!

İçerideki İdlib; Reyhanlı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hatay Reyhanlı’da önceki gün bir araçta patlama olduğu haberi, 2013’te 52 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı hatırlattığı için heyecan yarattı. Olaydan hemen sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan olayın “terörle bir bağlantısının olabileceği” açıklamasını yaptı. Ardından da İçişleri Bakanı Soylu, olayda yaşamını yitirenlerin “Geçici koruma statüsündeki Suriyeliler” olduğunu söyledi. Fakat medyada bir iki “hedef kaymakamlık mıydı, cami miydi” haberleri yapıldıktan sonra olay sıcaklığını korumasına rağmen unutuldu ya da unutturuldu.

Bu patlamadan önce geçen ay eski IŞİD’çi Abdülbasit el Sarut için yapılan kitlesel cenaze töreni ile gündeme gelen Reyhanlı, uzunca bir süredir cihatçı grupların üslendiği önemli merkezlerden biri olarak öne çıkıyor. O yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanıtlaması gereken soru, patlamanın terörle bağlantısı olup olmamasından önce Reyhanlı’nın nasıl bu kadar terör saldırılarının gerçekleştiği bir yer haline geldiği/getirildiğidir.

REYHANLI NASIL CİHATÇILARIN MERKEZİ YAPILDI?

İdlib’e sınır olan 95 bin nüfuslu Reyhanlı’da 100 binden fazla Suriyelinin bulunduğu tahmin ediliyor ve bu sayının yaklaşık üçte biri Reyhanlı’da kayıt dışı olarak bulunan Suriyelilerden oluşuyor. 2013’te art arda terör saldırılarının gerçekleştiği Reyhanlı, aynı zamanda cihatçı grupların kamp ve hastane kurduğu iddialarıyla da gündeme gelmişti. Reyhanlı’daki Cilvegözü Sınır Kapısının karşı tarafında bulunan Bab el Hava Sınır Kapısının cihatçı grupların elinde bulunduğu dönemlerde önce 11 Şubat 2013’te Cilvegözü Sınır Kapısında gerçekleşen saldırıda 18 kişi yaşamını yitirmişti. Ardından 11 Mayıs’ta kent merkezinde 52 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısı gerçekleştirdi. Ve sonra 17 Eylül’de bu kez Bab el Hava Sınır Kapısı tarafında gerçekleştirilen saldırıda 7 kişi hayatını kaybetmişti.

Ülkedeki Suriyelilere yönelik ırkçı saldırıların eksik olmadığı bir ortamda iki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. İktidarın Suriye’ye müdahale politikası temelinde cihatçı gruplarla sürdürdüğü işbirliği ve bu işbirliğine bağlı olarak sınır bölgelerinin bu grupların lojistik merkezleri haline getirilmesi, son patlamada da görüldüğü için ülkenin güvenliği için ciddi bir tehdit yaratıyor. Ancak buradan yola çıkarak ülkedeki bütün Suriyelileri terör destekçisi ve ülke için tehdit gibi göstermek de cihatçı grupları desteklemek kadar tehlikelidir. Çünkü böylesi yaklaşımlar her milliyetten işçilerin sınıf birliğini ve halkların birlikte yaşam koşullarını tahrip etmekte ve en çok ülke egemenlerinin işini kolaylaştırmaktadır.

CHP MİLLETVEKİLLERİ APAYDIN KAMPINA ALINMADI

Reyhanlı’nın kaderi aslında daha 2012’de burada rejim muhaliflerinin eğitildiği Apaydın Kampı kurulduğunda çizilmişti. Ağustos 2012’de Apaydın Kampına girmek isteyen CHP milletvekillerinin bu kampa alınmaması, iktidarın burayı cihatçı gruplar için güvenilir bir ‘üs’ haline getirme politikasını açığa çıkarmıştı. O günden bugüne özellikle yabancı basın tarafından burada Ahrar’uş Şam için hastane kurulduğu, Suriye’de yaralanan cihatçı militanların burada tedavi edildiği ve hatta burada dinlenme ve askeri eğitim kampları bulunduğuna dair bilgi belgelere dayanan birçok haber yapıldı.

Ancak iktidar cihatçı gruplar üzerinden Suriye’ye ve Suriye Kürtlerinin oluşumuna karşı müdahale politikasından vazgeçmedi. Bugün Reyhanlı’nın karşı tarafında bulunan İdlib, bu politikanın en önemli merkezi durumunda bulunuyor.

İDLİB CİHATÇI GRUPLARIN SON KALESİ HALİNE GETİRİLDİ

İdlib, 2015’te o dönem Türkiye ve S. Arabistan tarafından desteklenen el Nusra ve Ahrar’uş Şam’ın başını çektiği cihatçı grupların oluşturduğu ‘Fetih Ordusu’ tarafından ele geçirilmişti. Ancak daha sonra Rusya ve Suriye rejiminin Doğu Halep, Doğu Guta ve Dera gibi bölgelerdeki cihatçı grupları tasfiye etmesi sürecinde-ki Erdoğan iktidarı da bu tasfiye politikasını kısmen de olsa destekledi, desteklemek zorunda kaldı- buralardaki cihatçı gruplar İdlib’e taşındı. Deyim yerindeyse İdlib cihatçı grupların son kalesi haline getirildi. Rusya ve Suriye rejimi artık bu son kaleye askeri operasyonu gündeme getirdiğinde ise, Erdoğan iktidarı devreye girdi. Erdoğan ve Putin arasında Soçi’de yapılan zirvede buradaki cihatçı grupların askeri operasyon olmadan Türkiye’nin kontrolünde kademeli tasfiyesi konusunda anlaşmaya varıldı. Fakat o günden bugüne Rusya cephesinden Türkiye’nin İdlib’deki taahhütlerini yerine getirmediğine dair çeşitli açıklamalar yapılıyor.

PUTİN’İN İDLİB VE LİBYA AÇIKLAMASI

İdlib’le ilgili bir diğer önemli iddia da geçtiğimiz günlerde Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından dillendirildi. Putin, İdlib’deki cihatçıların Libya’ya taşındığını söyledi. Putin, adresi açıktan söylemese de Türkiye’yi işaret ettiği ortada. Çünkü Türkiye’deki iktidar, hem Libya’da geçtiğimiz günlerde gerilim yaşadığı Hafter’in ‘Libya Ulusal Ordusu’na karşı İhvancı ve cihatçı grupların ağrılıkta olduğu ‘Ulusal Mutabakat Hükümeti’ güçlerini destekliyor ve hem de bugün İdlib’den Libya’ya militan taşınıyorsa bunun olası tek yolu,  Türkiye (Hatay havaalanı ya da daha önce yine Libya’ya silah sevkiyatı ile gündeme gelen İskenderun Limanı) üzerinden taşınması.

Ülkedeki iktidarın dün Kobanê’de Kürtlere karşı desteklediği ama sonra karşı karşıya kaldığı IŞİD gibi, yarın İdlib’deki cihatçı grupları da destekleyemez hale geldiği koşullarda bu grupların Türkiye’nin başına nasıl bir bela haline geleceğini tahmin etmek hiç de zor değil.

Öyleyse geriye söylenebilecek tek bir şey kalıyor: Ülkedeki iktidar yayılmacı emelleri için cihatçı gruplarla işbirliği politikasından vazgeçmezse; ne Reyhanlı gibi sınır kentlerinin içerideki İdlib haline gelmesinin önüne geçilebilir, ne de ülkenin huzur ve güvenliği sağlanabilir. Reyhanlı’daki son patlamanın bize bir kez daha hatırlattığı gerçek budur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...