12 Haziran 2019 23:45

Barış kültürüne dair

Barış kültürüne dair

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Barışa dair, BM Şartında, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde ve ILO Antlaşmasında hükümler vardır. BM’nin kuruluş amacı barışı temin etmek ve sürekliliğini sağlamaktır. ILO Antlaşması’nın (1919) daha Başlangıç’taki barışın temeline dair hüküm cümlesi olağanüstüdür: “Evrensel ve kalıcı bir barışın ancak sosyal adalet temeline dayalı olması…”

UNESCO Hoşgörü İlkeleri Bildirisi’nin de (1995), bizim yazımızın başlığıyla bağlantısı vardır. Hoşgörü/Tolerans pek sempati duymadığımız bir kavram. Türkiye’de kullanılışı açısından büyükler, güçlüler, tolerans /hoşgörü gösterir. Üstten bakışa denk geliyor. Fakat, Hoşgörü İlkeleri Bildirisinin 1/1.maddesi uzun bir paragrafta hoşgörünün ne anlama geldiğini anlatır. Hemen ardında 2. paragrafta ise hoşgörünün ayrıcalık, tevazu ya da göz yumma-müsamaha gösterme- olmadığı vurgulanır. 1/4.maddede ise yeni bir hak olgusu ortaya çıkar: “barış içinde ve kendi oldukları gibi yaşama hakkı!”

“Kendi oldukları gibi yaşama hakkı” bir insan hakkı olarak ilk kez bu belgede ortaya konur.

Birleşmiş Milletler’in Halkların Barış Hakkı Bildirisi de (1984) hafızalardadır.

BM 1999 yılında da, “Bir Barış Kültürü Hakkında Bildiri” kabul ve ilan etmiştir.

9 maddelik Bildiri’nin 1.maddesinde, barış kültürünün ne olduğu anlatılır. 

“madde 1 
Bir barış kültürü, a) yaşama saygı gösterme, şiddete son verme ve eğitim, diyalog ve işbirliği yoluyla şiddetten arınmışlığı (şiddetsizliği), geliştirme ve uygulama, b) Birleşmiş Milletler şartı ve uluslararası hukuk uyarınca, Devletlerin egemenliğine, ülke bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına tam olarak saygı gösterme ve her hangi bir devletin zorunlu olarak iç yargı yetkisi içindeki hususlara müdahale etmeme; c) Bütün insan haklarına ve temel özgürlüklere tam olarak saygı gösterme ve geliştirme (ileriye götürme); d) Uyuşmazlıkların barışçıl çözümünü taahhüt etme; e) Şimdiki ve gelecek kuşakların gelişmeye (kalkınmaya) ve çevreye dair ihtiyaçlarını karşılama çabasını gösterme; f) Gelişme hakkına saygı gösterme ve bu hakkı geliştirme (ileriye götürme); g) Kadınların ve erkeklerin eşit haklara ve imkanlara (fırsatlara) sahip olmasına saygı gösterme ve bunu geliştirme; h) Herkesin ifade, görüş ve bilgi özgürlüğü hakkına saygı gösterme ve bunu geliştirme; i) Toplumun her düzeyinde ve uluslar arasında özgürlük, adalet, demokrasi, tolerans, dayanışma, işbirliği, çoğulculuk, kültürel çeşitlilik, diyalog ve anlayış ilkelerine bağlılık; unsurlarına dayanan ve ulusal ve uluslararası çevreyi barışa uygun kılmak suretiyle pekiştirilen, bir değerler, tavır alış (tarz/tutum takınma) gelenekler ve davranış modelleri ve yaşam biçimleri manzumesidir.”

(Gemalmaz, Mehmet Semih, Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş,İstanbul,Legsal yayımcılık, Ekim 20017, s. 1494-1495)

Bildiride, bir barış kültürü için, eğitimin ve özelde de insan hakları eğitiminin özel önemi vurgulanmakta, hükümetlerin esaslı bir rolünün bulunduğu, sivil toplumun katılmasına ihtiyaç bulunduğu, medyanın eğitici ve bilgilendirici rolü bulunduğu yer almaktadır.

Peki böyle bir toplumun (Türkiye ve dünya toplumunun) oluştuğu bir dünyada, siyasiler, savaş kararı verebilir mi? O biraz zor.

Şöyle itirazlar olabiliyor. “Evrensel Bildiri’de 28. maddede, bildiride yer alan haklara ve özgürlüklere dayanan bir sosyal düzene ve uluslararası düzene insanların hakkı olduğu, bunun bir insan hakkı olduğu yazılıdır ama savaşlar oluyor.” 

Evet haklısınız da biz ne kadar sahip çıkıyoruz barışa.

Ülkede barışa ve dünyada barışa.

Baksanıza, yaşam hakkı artık bireysel bir hak olmaktan çıkıyor. Nükleer tehlike, yaşam hakkının hem bireysel hem de kolektif niteliğini ortaya koymaktadır.

Kültür yapıcıları ve uygulayıcıları halklardır. Ve insanlık, Bildiri’de de vurgulandığı gibi, bir barış kültürü oluşturmak zorundadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...