12 Haziran 2019 00:40

Bu dünyadan bir Soylu geçti diyeceğiz

Bu dünyadan bir  Soylu geçti diyeceğiz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Biz çözüm sürecini terörü şımartma süreci olarak düşünmedik. Çözüm süreci şu anda buzdolabındadır” dediği 2015 Ağustosu’ndan sonraki yeni kabinesi de, yeni dönemin ruhuna göre şekillendi.

İçişleri Bakanlığı görevini Efkan Ala’dan alan isim Süleyman Soylu oldu. 31 Mart’taki yerel seçimlerin kaybedeni olan ve YSK’nin, AKP’nin talebine uygun olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi kararı ile birlikte kendisine bir şans daha tanınan Binali Yıldırım, dönemin başbakanı olarak, Erdoğan ile görüşmesinin ardından 31 Ağustos 2016 günü şöyle duyurmuştu bu değişimi: “İçişleri Bakanımız Erzurum Milletvekili Efkan Ala’nın istifasıyla boşalan bakanlığa Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Trabzon Milletvekili Süleyman Soylu, boşalan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na da Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Dr. Mehmet Müezzinoğlu atanmıştır.”

Ala için, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Gülen Cemaati’ne yönelik operasyonların sürdürülmesi konusunda isteksiz davrandığından, Erdoğan’ın girdiği ‘çözüm süreci’ sonrası dönemin özelliklerine uygun olmadığına kadar çeşitli yorumlar yapıldı. Belki bu sürecin perde arkasını daha sonraki yıllarda biraz daha net görebileceğiz.

Sonuç olarak her dönem kendisine dair isimlerle birlikte var oluyor, onlarla anılıyor. ‘Faili meçhul’ cinayetlerin damgasını vurduğu dönemi Tansu Çiller, Doğan Güreş, Mehmet Ağar ve başka bazı isimlerle hatırlıyoruz. Dönemin Başkanı Çiller’in, Susurluk skandalına karışan şahsiyetlere sahip çıkmak için söylediği “Devlet için kurşun atan da şereflidir, kurşun yiyen de…” sözü, bir dönemini tarif etmek bakımından işlevini herhalde uzun yıllar koruyacak.

Kutuplaşma, hakaret ve nefret dilinin iktidar siyasetinin günlük rutini haline geldiği dönemi de, Erdoğan’a ek olarak Süleyman Soylu ile birlikte hatırlayacağız. Hakkını yemeyelim Cumhuriyet tarihi boyunca bu söylemi kullanan çok siyasetçi oldu. Ancak Soylu’nun çok da çaba sarf etmeden, kişisel özellikleriyle bu konuda neredeyse bir marka haline geldiğini herhalde rahatlıkla söyleyebiliriz.

Siyasi rakiplerine karşı coşkulu bir nefret dili kullanmayı sürdürürken, bayram kutlamaları kapsamında gittiği Trabzon’da, havalimanında Ekrem İmamoğlu’yu bekleyen bir grup vatandaş tarafından “Her şey çok güzel olacak” sloganıyla protesto edilmesi ve bir vatandaşın kendisine “Akıllı ol Soylu” demesi, bir karizmanın çizilmesi gibi oldu. O da onu öyle yaşamış olmalı ki, hiç CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na linç girişimini bir ‘protesto hakkı’ olarak tanımlarkenki gibi hoşgörülü davranmadı. İlk tepkisi ‘Artistlik yapma’ oldu. Sonra da, yine kendisine yakışır şekilde devam etti: “Oradan bir söz geldi, ‘Akıllı ol Süleyman Soylu’ diye. Bakın, ben akıllı olurum, ben buraya Selahattin Demirtaş’ın kucağından gelmedim, ben buraya Kato Dağı’ndan geldim.”

Gündelik hayatı okurken, tarihsel, sınıfsal ve toplumsal katmanları ihmal etmemek, ancak tarihselliği de gündelik hayatın ilişkilerini ıskalamadan ele almak önemli. Henri Lefebvre, bu ilişkiyi ustalıklı bir biçimde analiz ederken şöyle diyor: “Tarihçi tarihi gündelik hayatın ışığında incelemeyi ihmal ettiğinde, budalalara kurulan tuzağa naif bir şekilde, kaçınılmaz olarak düşer. Alıklar arasında kalır; ağzı bir karış açık bir halde yeryüzünün büyüklerine -kağıt üzerinde- yakınlaşmaktan şaşkına dönmüş küçük entelektüel gibidir,” (Henri Lefebvre, Gündelik Hayatın Eleştirisi 1, Türkçesi: Işık Ergüden, Sel Yayıncılık, 2010, s. 141)

Bu saptamaya gelirken de vurguluyor Lefebvre: “Her kelime, her jest edimdir ve bunları hedeflerine göre, etkinliklerine göre anlamak gerekir”

Kişi edim ve jestlerini belirli ilişkiler içinde gerçekleştirirken, yine o ilişkiler tarafından da desteklenir. Soylu’nun protesto edilmesi sürecinin sonrası da böyle olmadı mı?

İstanbul Ticaret Borsası  (İTB) Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Ç. Ali Kopuz’ın Twitter hesabından, “Süleyman Soylu’yu protesto eden guruba bakın tamamı Ekrem gibi müslüman gözüken Pontuslar” diye yazarken, iktidar medyası da, “Soylu’yu protesto eden provokatör Pontusçu çıktı” diyerek süreci tamamladı.

O belki şimdi, içişlerini yönetme tarzıyla, kutuplaştırıcı nefret söylemiyle ömrümüzden götürüyor. Ama muhtemelen çok da geçmeden tedavül değeri tamamlandığında, onun için de, ‘Bu dünyadan bir Soylu geçti’ denecek en fazla. Ama içi nasıl doldurulacak o önemli.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa