11 Haziran 2019 00:55

Türkiye’nin S-400’e, Patriota, F-35’e ihtiyacı var mı?

Türkiye’nin S-400’e, Patriota, F-35’e ihtiyacı var mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD Savunma Bakan Yardımcısı Patrick Shanahan’ın, 6 Haziran günü Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a gönderdiği mektup, o günden beri tartışılıyor.

ABD yönetimi bu mektupla; eğer Türkiye Rusya’dan S-400 füze sistemi almaktan vazgeçmezse;
- Türkiye’nin F-35 projesinden çıkarılacağını,
- Bu uçaklarla ilgili ABD’de eğitilen personelin 31 Temmuz itibariyle Türkiye’ye dönmelerinin isteneceğini,
- 12 Haziran’da yapılacak F-35 İcra Kurulu toplantısına Türkiye’nin katılımının iptal edildiğini,
- Türkiye’ye yönelik kimi ekonomik önlemlerin de devreye sokulacağını açıkça söylüyor.

MEKTUP TEHDİTKAR VE KÜSTAHÇADIR

Mektuptaki ifadeler ve açık tehditler içeren üslup, az çok bağımsızlık iddiasındaki her devleti ve vatandaşlarını rencide edicidir. 

Hiç kuşkusuz ki, mektupta söylenenlere bakıldığında, mektupla ilgili, “dayatmacılık”, “küstahlık, “stratejik müttefike yakışmayan düşmanca tutum” gibi değerlendirmelere hak vermemek mümkün değil. 

Eğer sorun, mektuptaki üslup ve ona verilecek yanıtla sınırlı kalırsa, Türkiye’nin S-400 almasına taraf olmak gerektiği açıktır. Dahası bu yaklaşım, S-400 almakta ısrar eden Erdoğan yönetiminin, bölgeye emperyalist müdahalelere karşı çıkan bir yönetim olarak desteklenmesine kadar varabilir. Ki, Perinçek ve partisi böyle bir çizgidedir. Nitekim Erdoğan ve AKP propagandası, açıkça ABD ile çatışmaya girmese de, el altından böyle bir propaganda yürütüyor.

Oysa burada tartışılması gereken asıl sorun, “Türkiye’nin savunmasının füze sistemlerine, F-35’lere ihtiyacı var mıdır; dahası böyle bir silahlanma çizgisinde olmak Türkiye ve bölge halklarının mı yoksa emperyalistlerin mi çıkarınadır?” sorularına yanıt vermektir.

FÜZE SİSTEMLERİ, TUZAKTAKİ YEM!

Bu soruların yanıtı için iki konuyu açıklığa kavuşturmak gerekmektedir:

1) Silahlanma emperyalistlerin politikasıdır: Silahlanma, yeni silahların geliştirilmesi, emperyalist ülkelerin dünya hegemonya mücadelesinin gereğidir. Böyle kalındığında silahlanma onlar için ağır bir külfettir. Bu yüzden de emperyalistler, diğer ülkeleri de silahlanmaya teşvik ederek, komşu ülkeleri -sanki herkes komşusuyla savaşmak zorundaymış gibi- silahlanma rekabetine sokarak, ülkeleri silahlanmaya teşvik etmektedirler. Böylece silahlanma, emperyalist ülkeler için, bir külfet olmaktan çıkarılıp büyük ve yüksek kar kaynağı; diğer ülkeleri silahlanma üstünden kendilerine bağımlı hale getirmenin ve ekonomik olarak sömürmenin yeni bir ayağı olmaktadır. Yani emperyalist ülkeler silahlanmayı, diğer ülkeler için bir “tuzağa” dönüştürmüşlerdir. Emperyalistlerin silahlanma tuzağına düşen ülkeler, hiçbir zaman bu tuzaktan kurtulamadıkları gibi, silahlandıkça bağımsızlıkları azalmıştır. Burada bir emperyalist tuzaktan çıkıp ötekiyle ilişkiye girmek, bir seçenek gibi görünse de, aslında bir tuzaktan ötekine düşmek olmaktadır. Şimdi bir yönüyle Türkiye bunu yaşıyor.

2) Türkiye’nin füze sistemlerine ihtiyacı var mı?: Türkiye son 70 yılda NATO’nun ihtiyaçları doğrultusunda, ABD ve batılı emperyalistlerin çıkarlarına uygun olarak silahlandırılmıştır. Son yıllarda, “Türkiye’nin güvenliğinin sınırlarının ötesinde başladığı” tezi üstünden geliştirilen silahlanma girişimleri ise, arkasında “yeni Osmanlıcı”, “yayılmacı” amaçların olduğu bir silahlanma girişimidir. Yeni füze sitemi alımları, ABD ile silahlanma üstünden sorunlar yaşanmasının nedeni de budur. Türkiye’nin komşu ülkelerle savaşacağı varsayımı üstüne kurulu, füze sistemleri ve saldırı amaçlı savaş uçakları alma, silah sanayine milyarlar yatırma vb. Türkiye’nin kendisini savunmasının gereği olarak gösterilebilir. Ama bütün bunların; Türkiye’nin bağımsızlığının korunmasının ihtiyacı değil, bölgedeki silahlanmayı teşvik ettiğini ve emperyalistlerin etkilerini artırmanın dayanağı olduğunu son yıllarda yaşananlar da açıkça gösteriyor.

SON YÜZYILIN EN ÖNEMLİ DERSİ: ÜLKELERİN BAĞIMSIZLIĞI SİLAHLARLA KORUNAMAZ

Bir ülke niçin füze sistemleri alır?

Her halde içeride asayişi sağlamak ya da sınır güvenliği için almaz.

Emperyalistlerle de bir savaşa girmeyeceği, giremeyeceği dikkate alındığında, en fazla komşularıyla bir savaş yapmayı var saydığı için alır.

Ama sadece son yıllar değil son yüzyıldaki gelişmeler de açıkça göstermiştir ki, ülkelerin bağımsızlığını korumaları, daha modern, daha yıkıcı silahlara sahip olmakla olmuyor.

Oysa;

  • Emperyalistlerin bölgeye müdahalesine net bir biçimde karşı çıkan,
  • Bölge gericiliklerinin manevralarına prim vermeyen,
  • Komşu ülkelere rejim dayatmayan,
  • Cihadist grupların bölgedeki faaliyetlerine destek vermeyen,
  • Bölge halklarının kardeşleşmesini amaçlayan, 
  • Barış içinde demokratik bir bölgeyi amaçlayan bir Türkiye’nin ne patriotlara, ne S-400’lere, F-35’lere, ne NATO’ya, ne de milyarlık silahlanma proje ve planlarına ihtiyacı vardır.

Onun içindir ki, bize patriot vermediler diye ABD’ye kızıp Rusya’dan S-400 almak bir tuzaktan öteki tuzağa düşmek, hatta iki tuzakta birden yem olmaktır!

Elbette ki anti emperyalizmle de ülke savunmasıyla da bir ilişkisi yoktur!  

DÜZELTME: Bu köşede 8 Haziran günü çıkan yazıda; “Son yıllardaki ilk hilesiz hurdasız seçim” ifadesi geçmektedir. Dikkatli okurlarımız, “Belki İstanbul için böyledir ama bir çok yerde, özellikle de bölgede hilenin hurdanın alası yapılmıştır” diyerek uyardılar. Elbette ki haklı bir uyarıdır. Bu ifadeyi, “Son yıllardaki İstanbul’daki ilk hilesiz hurdasız seçim” olarak düzeltiyor, duyarlı okurlarımızın dikkatlerinin devamını bekilyor, teşekkür ediyorum. 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa