10 Haziran 2019 00:15

Şenol Güneş'in milli takımı neden çok daha keyifli?

Şenol Güneş'in milli takımı neden çok daha keyifli?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye futbolu, nüfus, dış destek (Avrupa’nın en büyük futbol ülkeleri bizim için bedavaya oyuncu yetiştiriyor) ve harcanan paralar hesaba katıldığında sahip olduğu yüksek potansiyeli ancak 90’ların ikinci yarısından bu yana sahaya yansıtabiliyor. Üst düzey futbolun çevresinde dolaşan, kimi zaman belli bir eşiği geçen kimi zaman aşağılara düşen bu standart öyle ya da böyle 25 yıldır Türkiye futbolunu belli bir yerde tuttu. Bu çeyrek asırda Türkiye, Dünya Kupası ve Avrupa Kupası yarı finalleri yaşadı, önemli galibiyetler elde etti. Bu maçların da hepsini yakından takip ettim ama içlerinde Fransa maçı kadar etkileyici bir performansa hiç tanıklık etmemiştim. Peki neden? Bu maç niye 2002’deki, 2008’deki galibiyetlerden daha keyifliydi?

İlk neden tabii ki rakibin Dünya Kupası şampiyonu Fransa olması. Yıldızlarla dolu bu kadronun parıltısını tartışmaya açmanın manası yok. Ama en güçlü oldukları yanları (atletizm) aynı zamanda Türkiye’nin taktik kurgusunda önemli bir yere sahip olabilirdi, öyle de oldu.

Şenol Güneş’in taktiği ve oyuncuların bunu uygulayabilmek için sergilediği disiplin galibiyeti bu kadar önemli kılan ikinci nedendi. Türkiye, topu rakibine teslim ederken Fransa’nın yıldızlarına alan bırakmayan bir savunma kurguladı. Defansif yönü kuvvetli 11’in tamamı eksiksiz bir özveriyle oynadı. Sahaya doğru yayılış ve mücadele gücünün Kylian Mbappe gibi bir atleti dahi çaresiz bırakabildiği görüldükçe oyuncular kendine daha fazla güvenmeye başladı. Dakikalar ilerledikçe Fransa endişeli ve baskı altında, Türkiye kendinden emin ve rahattı. Şenol Güneş’in maçtan önceki “Kaybedecek bir şeyimiz yok, kazanacak çok şeyimiz var” açıklaması buna işaret ediyordu.

Gelelim üçüncü nedene. Türkiye milli takımını nasıl biliriz? Daha doğrusu milli takıma giydirmeye bayıldığımız “ulusal huy” forması hangi özelliklerden oluşur? “İyi oynadığı anlarda basit hata yapan, sinirlerine hâkim olamayan, duran toptan gol yiyen...” falan değil mi? Karşımızda bunun tam tersi bir takım vardı ve harika bir duran top organizasyonunda golü bulan, bu golle rakibin moralini bozan da Türkiye oldu. Cengiz Ünder’in solak bir Beckham gibi kestiği topu Merih Demiral indirdi, Kaan Ayhan ağlara gönderdi. Gol anında Fransız spiker “Yapmayın çocuklar” mealinde bir şey söylemiş midir bilmiyoruz ama bizim spiker karşılaşma boyunca bu cümleyi kurma fırsatını bulamadı. Türkiye takımı, “sözde” genetiğine hiç uygun olmayan bir şekilde taktik kurgusu ve disiplini sağlam bir oyun oynadı. Sahada 11 kırılgan, bencil ego değil 11 kendinden emin, takım ruhu içinde mücadele eden profesyonel vardı.

Dördüncü neden, yerli menajer lobisinin baskılarıyla milliyetçi siyaset goygoyuna bulanarak gündeme getirilen “Yabancı sınırı”nın düşürülmesi argümanının boşa düşmesiydi. Aynı oyunculara sahip olan Lucescu, başarısız sonuçları “Takımında oynamayan yerli”lere bağlıyordu. Şenol Güneş ise elindeki oyuncuların, 2002 Dünya Kupası’nda 3.’lüğü getiren kadrodan sonraki en potansiyelli bileşim olduğunu gösterdi.

Bu neslin yabancı serbestliği dönemine denk gelmesi sadece bu serbestliğin kazandırdıklarıyla ilgili değil (Bunu başka bir yazıda tartışırız) ama aksi yöndeki propagandanın da safsata olduğu görüldü. Yineleyelim, Türkiye’nin sorunu altyapı organizasyonlarının zayıflığıdır. Buna rağmen bu kadar potansiyelli oyuncu çıkarabilen ülkede atılacak adım yabancı sınırını yeniden tartışmak değil altyapıları kuvvetlendirmek olmalıdır.

Velhasılıkelam, ulusal maçların büyük resim içinde ne anlam ifade ettiğini bilen, estirilen milliyetçi rüzgarların etkisiyle bu tip atmosferlerde taraf olmayı sevmeyen biriyim. “Tarih yazma” vs. gibi söylemlere de hiçbir zaman itibar etmem. Ama her zaman gördüklerimi, futbol tarihi bilgimin ışığında objektif bir gözle yorumlamaya çalışırım. Bu bakış açısı bana Fransa maçını izlerken “Tarihin en etkileyici milli takımı” dedirtti. Biri oyundan çıkarken yerine diğeri giren gençleri, Avrupa’nın zirvesine doğru yükselen yıldız adayları ve kendini geliştirmeye devam eden tecrübeli isimleriyle 2002’den beri ilk kez bir milli takımı sempatik buldum. Yolları açık olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...