07 Haziran 2019 23:00

Kuşatma

Kuşatma

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu hafta sosyal medyada bir satranç eğitim merkezinin yayımladığı video içeriğinde, küçük çocuklara ders veren eğitmenin bir hamlelik matı bilmediğine ve nasıl yanlış eğitim verildiğine şahit olduk. Federasyon Başkanımız Gülkız Tulay’ın gazetelere manşet attırarak sunduğu, “Ev hanımlarına iş imkânı olarak satranç antrenörlüğü projesi” nihayetinde meyvelerini vermeye başladı. Dolayısıyla ev hanımlarını, bir hamlelik mat bilmeyen sözde antrenörlere dönüştürme başarısı ona aittir. 

Daha önce, velilerin bu konuda dikkatli olmaları gerektiğini, hayatında satranç masasına oturmamış insanların kıdemli antrenör diyerek piyasaya bizzat federasyon tarafından sürüldüğünü belirtmiştim. Çocuğuna satranç eğitimi aldırmayı düşünen bir velinin ilk yaptığı şey doğal olarak eğitim kurumunun yasal durumunu sorgulamaktır. Ne var ki parayı verene düdük misali antrenörlük belgesi satan federasyonun, güdük antrenörlerinden kaçınmak için özel bir beceriye sahip olmalısınız. Satranç kulüp ve merkezlerinin tamamen denetimsiz olması ve bu mekânlarda kanuna aykırı satranç dışı kursların verilmesi ise başlı başına bir sorundur. 

Gerek hükümetin, gerek Türkiye Satranç Federasyonunun ilgilenmediği bu sorunun kaynağına ulaşmak adına bir uzay-zaman sıçraması yapmanın belki de tam zamanıdır.

Devletlerin spora katkı sunmaya çalışmalarının altında yatan temel neden hiçbir zaman bireyin gelişimi olmamıştır. Ekonomik, sosyal, etnik veya dini ayrım gözetmeksizin halkın tüm kesimine hitap ederek bütünleştirici bir yapı olması açısından spor, toplumdaki sosyal birlikteliğin önemli kanallarından biridir. Siyasetçiler kendi ideolojilerini yaymak, toplum nezdinde itibar kazanmak ve sıklıkla sporun oluşturduğu ekonomiden çıkar sağlamak adına spora hizmet eder görünümündedirler. Diğer taraftan sporda başarılı olan, aynı zamanda modern olarak niteleyebileceğimiz ülkelerde, bilimsellik, planlama ve liyakat gibi unsurlarla siyaset-spor ilişkisi bir dengeye oturtulmuştur. Türkiye’de spor,  devletin desteklediği ve denetlediği toplumsal bir faaliyet olmaktan çıkıp, hükümetin her şeyi kontrol etme arzusu yüzünden adeta pranga altına alınmıştır. Uluslararası düzeyden bakıldığında milyon dolarlarla ölçülen ülke futbolunun dahi siyasetin pençesinden kurtulamadığı için başarısız olduğu aşikârdır. Satrancın ve diğer spor dallarının sorunlarının altında yatan temel neden devlet, demokrasi ve kültür anlayışıdır. 

Kanımca bir devletin gücünü anlayabilmenin belki de en ilkel yolu Olimpiyatlardaki başarısıdır. Türkiye gibi ülkelerin dört yılda bir yapılan olimpiyatlarda, en fazla bir ya da iki madalya alabilmesi, eğitim, bilim ve demokrasiyi yüzyıl geriden takip etmemizle doğru orantılıdır. Mesela kendini âlim zanneden bir şarlatanın “satranç haramdır” demesi, modern toplumlarda karşılık bulmaz. Çünkü o ülkenin Federasyonu ona öyle bir cevap verir ki, o kişi utancından ağzını açamaz. Tabi bu eylemi gerçekleştirebilecek olan yöneticinin satrançla keskinleşmiş bir zekâsı, doğru zamanda doğru hamleleri yapabilme becerisi, güçlü bir demokrasi anlayışı ve aydınlık bir dünya görüşü olmalıdır. Maalesef Tsf yöneticilerinin soruları cevaplamaması, özeleştiriden koşar adım kaçmaları, sorunların çözümlerine pozitif katkı sunmamaları ve hiçbir şekilde sorumluluk almamaları gibi gerçekler spor yöneticisi olma konusunda sınıfta kaldıklarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Satrancın ve diğer sporların gelişimlerinin önündeki en büyük engel, spor federasyonlarının hükümetlerin kontrolünde olmasıdır. Söz konusu sporun kendi iç dinamikleriyle kendisini yönetmesini sağlayabilecek şekilde yapılanması, özgürleştirilmesi ve devletin sadece denetim mekanizması olarak taraf olması, medeni ülkelerde olduğu gibi uzun vadede spor kültürünün yerleşmesine ve dolayısıyla sportif başarıya yelken açacaktır. Bu sarmaldan çıkmanın tek yolu olarak gördüğüm özerk federasyon yapısını sözde değil özde uygulamaya karar vermekse toplumun tercihi olacaktır. 


 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa