YÖK, MEB, hariciye, dahiliye… dinci ve piyasacı blokun iç kavgaları
Fotoğraf: Envato
Güvensizliğin kaynağı nedir? İnsan neden birilerine veya kurumlara güvenir veya güvenmez?
YÖK reformları ile, MEB reformları ile, İstanbul seçimleri ile, iş görme biçimlerimizle, insan ilişkilerimizle, yetiştirilecek nesillerle güven veya güvensizlik arasında nasıl bir ilişki var?
Eğitim reformlarının gerekçesi ve yol yöntemi nedir? Nasıl olmalıdır? Bilim mi, akıl mı, sağduyu mu, din-tarikatlar mı, piyasa mı, bunlardan hangisi veya hangileri ölçü veya belirleyici olmalı?
Kişi yararı, insan, toplum, doğa yararı mı öncelikli olacaktır yoksa piyasa ve tarikat yararı mı?
YÖK Başkanı ve Milli Eğitim Bakanı’nın ana eğilim ve kriterleri nelerdir? Kökenleri ile yaptıkları işler arasında nasıl bir bağ bulunmaktadır? Akılları, vicdanları, görüleri özgür müdür yoksa belirli odaklara odaklanmış mıdır?
HALKA VE TARAFLARA DANIŞILMIYOR, DANIŞILAN DİKKATE ALINMIYOR
MEB yıllardır her reform girişiminde tüm taraflarla süreci paylaştık, uzun bir hazırlık oldu, herkesin görüşünü aldık, dünya modellerini inceledik vb. çeşitli temellendirmeler yapıyor. Ancak ben bir eğitim fakültesi mensubu olarak çoğu kez açıklanan taslakla birlikte süreçten haberdar oluyorum. Eğitim fakültelerinin çoğu bile haberdar değilse nasıl her defasında tüm taraflarla istişare edilmiş oluyor, anlamak mümkün değil.
Sonuçta olay patlak verdi, YÖK benim de haberim yok dedi. Sanki ak sütten çıkmış ak kaşık gibi.
Maalesef aynı durum YÖK için de geçerli. YÖK de birçok çalışmasını bırakın kamuoyunu bazen üniversitelerin bile haberi olmadan yapıyor. Örneğin bir gecede tüm rektörler istifa edecek dendi, istifa ettirildi. Bir sabah kalktık ki rektörlük aday adayı seçimleri kaldırıldı, doğrudan atama yapılacak dendi, öyle oldu. Bunlardan büyük olasılıkla MEB’in bile haberi olmadı.
YÖK ve üniversiteler bir gece bazı bölümler kapatıyor, bir gece yabancı kontenjanları değiştiriyor, bir gece toplumsal cinsiyet eşitliği genelgesini kaldırıyor, bir gece üniversitelere rektörler öneriyor, başkan atıyor, o üniversitelerin bile haberi olmuyor.
YÖK TARİKATLARLA VE İLAHİYATÇILARLA BİRLİKTE MEB’E DİRENİYOR GİBİ
YÖK’ün ısrarla MEB reform taslağından haberimiz yok demesi pek hayra alamet değil.
YÖK Başkanının vurgulu bir şekilde haberimiz yok, YKS değişikliği yok, ikide bir değişiklik olmaz, bizden bir şey beklemeyin gibi açıklamaları, hatta bir adım daha ileri gidip eğitimcilerle toplanıp bir bakacağız mealindeki söylemleri içeride ciddi bir direnç olduğunu gösteriyor.
DİNCİLER: PİYASACILAR GERİDE DURSUN, 8 SAAT ŞERİAT DERSİ KURTARMAZ, HEPSİ BİZİM OLSUN
Benim 2007’lerden beri izlediğim durum şu ki, piyasa aktörleri ile dinciler-tarikat-ilahiyatçılar arasında bazı doku uyuşmazlıkları var. Dinci kesim ne olursa olsun tümden yönetim ve kontrolü bizde olsun, okullar ve üniversitelerin kontrolü ve muhtevasını biz tayin edelim derdindeler.
Ne çocuklar ne bilim ve eğitim ne de piyasalar çok dertlerinde değil. Daha doğrusu tüm kamu kaynakları ve nemalarının üzerine biz oturalım arayışındalar.
Piyasa aktörleri ise dinciler olsun ama piyasa önceliklerini dikkate alsınlar, teknik bilgiden tümden kopulmasın, üniversite ve okullar küresel piyasa güçleri ve oyuncuları ile, onların talepleri ile paralel gitsin derdindeler.
Bir de kendi çocukları için biraz yaşam ve nefes alanı oluşsun istiyorlar. Merkezi hükümet ve yapılanmanın hem aşırı merkezciliği hem de aşırı dinciliği rahatsızlık veriyor, bunlar NEMA paylaşımlarına da yansıyor, ihalelere de yansıyor.
Konuyu dağıtmadan toparlarsak YÖK, MEB, dahiliye, hariciye, askeriye, belediyeler… büyük oranda dincilerin-ilahiyatçıların kontrolüne geçti ve bunu piyasa dahil kimseyle paylaşmak istemiyorlar.
Her derse bindirilen şeriatçı değerler eğitimi, 8 saat zorunlu ve pek çok seçmeli şeriat dersi, ayrıca imam hatipler de onları kesmiyor.
Anlaşılan o ki, AKP-din-tarikat-imam hatip-ilahiyat-diyanet çevreleri ülkenin tüm sahalarının tümden kendi yönetim ve denetimlerinde olmalarını istiyor.
Sanki her gün dinci AKP daha da dincileşiyor, piyasa aktörleri biraz daha geriye düşüyor.
Böyle giderse blokta çatlaklar artar, MEB reformu yatar, Selçuk gider.
Böyle giderse reformlar kurtarmaz, devrimler yakındır.
- Köy Enstitüsü farkı, şehre ve geleneğe uymazlığı: Hümanist, yararcı, bütüncül köy rehberi 19 Nisan 2024 04:47
- 31 Mart Yerel Seçimleri: AKP'nin dinci eğitimine karşı bilgi ve özgürleşme talebi 05 Nisan 2024 04:47
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45