27 Mayıs 2019 20:21

İple celladın parası ve devlet...

İple celladın parası ve devlet...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta 19 Mayıs dolayısıyla Samsun Tütün İskelesi’nde Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın eteklerinde verdiği “birlik-beraberlik” pozunu eleştirmiş, Kurtuluş Savaşı’na da Kurtuluş Savaşı diyerek liberal tarihçi Ayşe Hür’ü kızdırmıştık.

Bu kez hoşuna gitsin deyip 27 Mayıs’a değinelim.

Bayar’la Menderes II. Dünya Savaşı’nın ardından demokrasi-“hür dünya” istismarıyla halkın “demokratikleşme” özlemini fırsata çevirip değerlendirerek hükümet olmuşlardı. Şimdi AKP’nin “yolsuzluğa, yoksulluğa ve yasaklara karşıyız” diyerek hükümet oluşunu hatırlayan kaldıysa, ona benzer biçimde “yeter, söz milletin” demişlerdi. Demesine demiş, ama kimseye söz hakkı tanımadıkları faşist bir rejim kurmuşlardı. Bir darbeyle devrildiler. Menderes ve iki bakan arkadaşı olağanüstü bir mahkeme kararıyla idam edildiler.

Konumuz darbe üzerine yorum yapmak değil. Abdülkadir Selvi hatırlattı. İdamının ardından Menderes’in boynuna asılan “idam yaftası” sonra bir hafta Aydın’daki evinin kapısına asılmış ve bir hafta orada durmuştu. Böyle bir adet yoktu oysa.

Yetmemiş, eve gelen bir devlet memuru, eşinden, Menderes’in asıldığı ipin, asan celladın ve cezaevinde yediği yemeklerin parasını istemiş, kefen giderini de tahsil etmeyi unutmamıştı.

Bizden ip parası değil, ama “içeride” yattığımız sürede yediklerimizin parası istendi. Sanki isteyerek yatmışız gibi mahpusta!

Devlettir.

Başında şu ya da bu ekip olur, ama karakteri değişmez. Hem asar hem astığı ipin parasını ister. Alacağına şahindir. Vereceğini ise bin dereden su getirip ödemekten kaçınır.

“Şehit” der örneğin, maaşa bağlar. Sonra bir kulp uydurur, ölümün “şehitlik” kategorisine girmediğini ileri sürer ve ödediklerini faiziyle geri ister! Ya da hapsettiklerinden yemek parasını istemekten geri durmaz, ama sonradan ortaya çıkar ki, kaç kişiyi suçsuz yere senelerce yok yere hapislerde süründürmüştür. Tazminat davası açılınca çamura yatar, istediği ekmek parası kadar bile ödeme yapmaya yanaşmaz.

Kim karakolun kapısından geçer? Kötüyü tanımlamak için “suratı mahkeme duvarı gibi” denir.

Fethullahçılar örneğin, bir dönem, herkes biliyor ki, AKP’nin iktidar ortağıdır. İmamoğlu “FETÖ’cülük”le suçlanıp itibarsızlaştırılmaya uğraşılır, ama Cemaat’in, “ben Ergenekon savcısıyım” diyen AKP’lilerle “askeri vesayete karşı mücadele” yürütmüştür. Komplo üstüne komplo birlikte yapılmıştır. Sonra? “FETÖ’cüler” şimdi cezaevlerini doldurmaktadır ve onlardan da yedikleri ekmeklerin paraları istenecektir. Maruz kaldıkları eza cefa da cabasıdır. Tıpkı Menderes gibi, önce onlar cefa çektirmiştir, sonra devran dönmüş, kendilerine cefa çektirilmektedir. Devlettir!

Ama temeli değişmez. Hani “adalet mülkün temelidir” denir ya... Adalet, hele bugünlerde, ekmek gibi, aslanın ağzında. Mülk ile ise devlet kastedilir, ama kelimenin gerçek anlamıyla mülktür belirttiği. Çünkü devlet de mülkü ve mülkiyeti korumak içindir.

Değişmeyen şudur: Bir işçi Evrensel çizeri S. Selvi’nin karikatürünü paylaşmış; iki yıl ceza almıştır. Torunlar İnşaat’ın sahibi iş güvenliği masrafını kısıp 10 işçiyi öldürmüş, hiç hapse çarptırılmamış, kıytırık bir para ödemesiyle yırtmıştır!

Ve iple celladın parasına şahin olan mekanizmayı bir başka devirde çalıştıran başkaları, örneğin İBB bütçesini har vurup harman savurup, adamları olan okçu ve bilumum vakıflarla tarikatlara milyonlarca lira saçmışlardır. Mekanizma aynı mekanizmadır!

Vakıflarla tarikatların doyurulmasıyla kalınmamıştır. İşte el değiştiren AKP elindeki belediyelerin bıraktıkları borçlar: İstanbul 22 milyar TL, Ankara 9.5 milyar TL, Antalya 4 milyar TL, Mersin 3.5 milyar TL, Adana 1, Van 1.1 TL. Birkaç aylık kayyum döneminde Siirt Belediyesi’ni bile 104 milyon TL borçlandırıp gitmişlerdir!

Bu borçların da sırtına bindirildiği işçinin asgari ücreti Ocak’ta 2020 TL olarak açıklanmış, enflasyon, çok değil 5 ay içinde bunu, Euro hesabıyla, tam 40 Euro azaltmıştır. Soğanla patates fiyatlarıysa uçuyor, hayat durmadan pahalanıyor. 40 Euro eksikle bari eskiden alınabilenler alınabilse –o da yok!

İple celladın parasını isteyenle, elini hiç cebinden çekmediği işçiyi sefalete ve açlığa mahkum eden aynı mekanizma ve tekelci dayanaklarıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...