13 Mayıs 2019 20:09

AKP-MHP ittifakının gerilimi artırarak kazanması olanaklı mı?

AKP-MHP ittifakının gerilimi artırarak kazanması olanaklı mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Siyasetteki gelişmeleri izleyen hemen her çevreden yorumcular, seçim iptalinden birkaç gün öncesine kadar YSK’den böyle bir karar beklemiyordu.

Çünkü böyle bir kararla “Mağdur edilecek” Ekrem İmamoğlu’nun daha da güçlendirileceği, AKP’nin bu riski göze alamayacağı düşünülüyordu.

YSK’nin kararından dört gün önce, 2 Mayıs 2019 günü Erdoğan, “Bazı arkadaşlar seçimler yenilenirse, AK Parti’nin daha kötü oy alacağını düşünüyor ama ben buna katılmıyorum. 7 Haziran 2015 seçiminde de parti içinden birçok kişi seçimin yenilenmesini istememişti. Bugün de İstanbul’da seçim tekrarlanırsa seçimleri kazanacağımıza yüzde yüz inanıyorum” diyerek, YSK’ye ciddi bir mesaj vermişti.

7 HAZİRAN’LA 1 KASIM ARASINDA NE OLMUŞTU?

Erdoğan, “7 Haziran’ın sonucunu 1 Kasım seçiminde değiştirdim” diyor ama, bu sonucu nasıl değiştirdiğini söylemiyor. Çünkü 7 Haziran 2015’le 1 Kasım arasındaki beş buçuk ayda AKP oylarını yüzde 41.6’dan yüzde 49.8’e çıkarmıştı. Beş buçuk ayda böyle büyük bir değişim elbette ki normal koşullarda olamazdı; olmadı da!

AKP iktidarı, 7 Haziran’la 1 Kasım arasına şunları sığdırdı:

  • IŞİD’in Suruç ve Ankara Gar Katliamı,
  • TAK’ın Ankara ve İstanbul’daki terör saldırıları,
  • 2.5-3 yıldır tek bir kişinin hayatını kaybetmediği çatışmasızlık döneminin sona ermesi,
  • Asker ve polis operasyonlarının ülke sathına yayılarak Kürt siyasi güçlerinin legal alandaki faaliyetlerinin kısıtlanması,
  • Bölge kentlerinde halkın, “Bize oy vermezseniz ‘beyaz Toroslar’ yeniden sokaklara iner” sözleriyle tehdit edilmesi ve tüm muhalefetin terörize edilmesiyle halkın iradesinin rehin alınması.

SOKAĞIN VE KİŞİLERİN SİNDİRİLMESİ AMACI

Erdoğan’ın 7 Haziran-1 Kasım seçimini hatırlatması, 23 Haziran’a öyle iki adayın yarıştığı olağan koşullarda gidilmeyeceğini açıkça ilan etmek anlamına geliyor.

Aslına bakılırsa, Kılıçdaroğlu’ya Çubuk’ta yapılan linç girişimi, Erdoğan ve Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’ya bir geçmiş olsun bile dememesi bir yana,  linççilerin kahraman ilan edilmesi, AKP-MHP ittifakının seçimin sonucunu kendi lehlerine çevirmek için her yolu kullanabileceğini gösteriyor.

Nitekim kitle tepkilerine karşı polis müdahaleleri, 23 Haziran seçiminin bir ayağını kitlelerin taleplerini sokakta ifade etmelerini engellemenin oluşturacağının işaretidir.

Yine üç gün önce, Yeniçağ Gazetesinin Yazarı Yavuz Selim Demirağ’ın 6-7 kişi tarafından ağır bir biçimde yaralanması (Kılıçdaroğlu’ya yönelik linç girişimiyle birleştiğinde) sadece emniyet güçlerinin değil “kontra”, “paramiliter” güçlerin de sahneye sürülmekten çekinilmeyeceğini göstermektedir. Hele de Demirağ’a saldıranların emniyet ifadelerinde; “Biz o kişiyi tanımayız. Bize ‘dövün’ dediler dövdük” demelerine karşın, serbest bırakılmaları, sokağa çıkan kitlelerin yanı sıra ve muhalif kişilerin nasıl bir pervasızlıkla sindirilmek isteneceğinin habercisidir.

PAPAZ "BİR KEZ DAHA BİLE" PİLAV YİYEMEZ!

Peki Erdoğan ve partisi, 7 Haziran seçiminin sonuçlarını değiştirdiği gibi 31 Mart seçiminin sonuçlarını da tersine çevirebilir mi?

Bu kolay değil. Çünkü halk 2015’teki halk değil. 7 Haziran 2015’ten beri olup bitenlerden Türkiye’nin halkı önemli dersler çıkarmıştır!

Şu anda halk artık, 31 Mart günkü halk bile değildir. 31 Mart seçimi sonrası yaşananlar sadece muhalefete oy verenler değil, AKP ve MHP’ye oy verenler arasında da bir vicdan muhasebesine yol açmıştır ki, artık Bahçeli ve Erdoğan kendilerine oy veren seçmen kitlesini yeniden ikna etmek gibi zor bir sorunla karşı karşıyadırlar.

Bu yüzden de “7 Haziran sonrasında yaptığımız gibi siyasi gerilimi artırıp halkı terörize ederek seçimi kazanırız” hesabı, evdeki hesabın çarşıya uymayacağı kategorisindeki bir hesaptır. Halk böyle durumlar için, “Papaz her zaman pilav yemez” der. Hele de söz konusu olan siyaset gibi dinamik bir alansa, papazın “her zaman” değil “bir sefer daha” pilav yemesi çok zordur!

Çünkü, AKP iktidarı artık aşağı doğru yuvarlanan bir iktidardır ve elinde “seçim rüşvetleri” ve baskının envai türünden başka bir silah da yoktur.

Ama halk da yaşadıklarından çıkardığı dersle, bu seçimleri zorla kazanma girişimlerine karşı kendi iradesini savunacaktır. Halk, sokağı kullanmaktan vazgeçmeyeceği gibi, paramiliter saldırılara karşı da en iyi yanıtın kitlesel mücadeleyle olacağı gerçeğinin farkına varmıştır.

Bahçeli-Erdoğan ittifakının işi çok zordur!

Kırsal bölgelerden İstanbul’a militan getirerek İstanbul’un iradesinin önüne barikat kurmaya kalkmak da “zorluklarını” kolaya çevirmeyecektir. Tersine bunun kendi tabanlarında yeni tepkilere yol açması daha güçlü bir ihtimaldir.


AKP-MHP İTTİFAKI SEÇİME, SOKAĞI TERÖRİZE EDEREK GİTMEK İSTİYOR

Sadece son birkaç günde sokağa çıkan emekçilere polis saldırısının tablosu şöyle:

* Ankara’da 3600 ek gösterge için eylem yapan sağlık emekçilerine polis müdahale etti: SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara ve Dev Sağlık-İş Üyesi Furkan Bircan darbedilerek gözaltına alındı.

* ODTÜ’de ‘Onur Yürüyüşü’ne polis saldırdı: 22 kişi gözaltına alındı.

* Açlık grevindeki tutukluların annelerine müdahale edildi: Çocukları cezaevlerinde “Öcalan’a tecridin kaldırılması” için açlık grevinde olan tutukluların annelerinin Diyarbakır, İstanbul Bakırköy, Ankara ve Adana’da yapmak istedikleri eylemlere (İçlerinde avukatlar ve milletvekilleri de vardı) biber gazı ve tazyikli suyla müdahale eden polis çok sayıda anneyi gözaltına aldı.

* YSK’ye tepki gösteren sendika ve meslek odalarına saldırı: Ankara’da polis, YSK’nin İBB Başkanı seçiminin yenilenmesi kararını protesto etmek isteyen DİSK Ankara Bölge Temsilciliği, KESK Ankara Şubeler Platformu, TMMOB Ankara İKK, TTB Ankara Tabip Odası ve ASMMMO’nun İBB seçimlerinin hukuksuz bir şekilde iptal edilmesine tepki gösteren topluluğa müdahale etti.

Polisin seçim öncesinde sokağı terörize etmek istemesi elbette ki, seçimlerin nasıl bir siyasi atmosfer altında gerçekleştirilmek istendiğinin açık göstergelerinden birisidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...