10 Mayıs 2019 19:54

Erkek erkeğin kurdudur!

Erkek erkeğin kurdudur!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sinemaya kırklı yaşlarına doğru hızlı bir giriş yapan S. Craig Zahler (Doksanlarda birkaç kısa filmi var) bizim buralarda henüz çok tanınmamış olsa da Kuzey Amerika’da hatırı sayılır bir etki yaratmışa benziyor. Türkiye’de de gösterime giren senaryosunu kaleme aldığı 2011 tarihli “Cinnet Gecesi”nin ardından kendi filmlerini çekmeye karar veren Zahler oldukça da yaratıcı.

Zira 2015’te “Bone Tomahawk” ve 2017’de “Brawl in Cell Block 99”u çektikten sonra geçen yıl da “Adaletsiz” ile çıktı seyircinin karşısına. Geçen ay İstanbul Film Festivali’nde seyirciyle buluşan “Adaletsiz”, yönetmenin önceki iki filmi gibi erkek karakterlerin öne çıktığı, giderek şiddet ve gerilim dozu artan bir suç hikayesi.

“Adaletsiz”, küçük arızaları olan adamların basitmiş gibi görünen bir planın peşine takılarak nasıl birer canavara dönüştüğünü sakin bir anlatı ile gösteriyor seyircisine. Film, Afro Amerikalı Henry Johns’un cezaevinden çıkıp mahallesine dönüşüyle açılıyor. Annesi ve engelli kardeşinin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazın onu en kısa zamanda para bulmak zorunda bırakacağını anlıyoruz. Ardından Brett Ridgeman ve ortağı Anthony Lurasetti’in bir uyuşturucu tacirini yakalarken şiddet kullanmalarına tanık oluyoruz. Şiddet görüntülerini çeken birisi medyaya verince iki polis açığa alınıyor. Brett, hasta karısı ve mahalledeki çocukların gaddarca muamele yaptığı kızına daha iyi bir hayat rüyası görürken, Anthony sevgilisine evlenme teklif etme hazırlığında. İki polisin altı haftalık açığa alınma süreci Breet’in aklına kısa yoldan zengin olma fikrini düşürüyor. Anthony’de ilk başlarda bu fikre sıcak bakmasa da uyum sağlıyor. İkili bir uyuşturucu tacirinin parasına el koyma planları yaparken, suç giderek yön değiştiriyor ve finalde Herry’nin de olduğu büyük bir kapışma yaşanıyor.

Yönetmen S. Craig Zahler, bu tür polisiye/ suç filmlerindeki tempolu anlatımın yerine sakin bir dil tutturmayı tercih etmiş. Hal böyle olunca ayrıntılar, filmi renkli hale getiren tekrarlara da alan kalıyor. Gözlem sahnelerinin ve finaldeki çatışma sahnesinin neredeyse gerçek zamanlı hale getirilmesi de gerilimin kurulmasında oldukça etkili oluyor.

Yönetmenin bir başka mahareti de ‘küçük suçlar’ işleyen bir adamın, kanun koruyucu iki polisin içinde bulundukları açmazdan çıkabilmek için düştükleri yolda adım adım nasıl düşmanlarına dönüştüklerini göstermekteki mahareti. Film boyunca parça parça gördüğümüz uyuşturucu çetesinin zalimlikleri seyircinin aklını kurcalarken karakterlerin giderek onlara doğru yaklaşması ve finale doğru arada hiçbir mesafe kalmaması için yaratılan dönüşüm süreci oldukça başarılı. Öte yandan dehşetin normalleşmesi karşısında hiçbir karakterin şaşkınlık, öfke ya da hüzün duygusu göstermemesi şiddetin içselleştirilmiş ve kabul edilmiş olduğunu anlatıyor seyirciye.

S. Craig Zahler bunu yaparken, bu şiddet sarmalının bir içgüdü mü yoksa toplumsal durumun yansıması mı olduğu konusunda fazla ipucu vermiyor ama. Bir yandan uyuşturucu çetesi elemanlarının kayıtsızca uyguladığı şiddet, diğer yandan karakterlerimizin içinde olduğunu düşündükleri çıkışsızlıkları her ikisini de mesafeli ama aynı zamanda iki durumu da normal gördüğünün işareti gibi sanki.

Mel Gibson’un yıllar sonra yeniden polis olarak karşımıza çıktığı “Adaletsiz” türün sevenleri için biçilmiş kaftan. Yönetmen “Brawl in Cell Block 99” filminde de başrolü verdiği Vince Vaughn’u burada da ustaca kullanıyor. Yine önceki filmlerinde birlikte çalıştığı Jennifer Carpenter, Don Johnson, Fred Melamed gibi isimleri de filmde görmek mümkün.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa