24 Nisan 2019 20:50

Örgütlü provokasyonlar işaret fişeği mi?

Örgütlü provokasyonlar işaret fişeği mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cümle liberal reformist tayfa, “yeniden liberalleşiyoruz, baksanıza ülkeyi ve ‘millet’i kamplara bölen, on milyonlarca insanı salt kendisine muhalif oldukları için yok edilecek hain olarak gösteren adam bile, ‘birleşme zamanı’ndan söz ediyor” diye propaganda fırtınası estirmeye başlayadursun, Gladio’nun Türk kontrgerillasının “ülkücü”-“milliyetçi” provokasyonlarını anımsatır yeni bir saldırı gündeme geldi. “Ana muhalefet partisi genel başkanı K. Kılıçdaroğlu” linç girişimiyle karşılandı ve gerçek o ki zor kurtuldu. Gizli-açık, üniformalı-üniformasız “örgüt”ün yönlendirmesindeki linç güruhu yine “şehitler ölmez, vatan bölünmez!” diye haykırarak sahnedeydi. Devlet yöneticileri yine “milli hisler”den, “vatandaşın tepki ve protestosu”dan söz ettiler. 

Bu “ülkücü”-“milliyetçi” ve yine kendi söylemleriyle “İslamcı” karanlık örgütlenmelerin devletin askeri-sivil istihbari ve silahlı kurumsal örgütleriyle iç içe ve onlar tarafından korunup koordine edildiği on yıllardır konuşulur, yazılır ve bilinir. Gemi batırmaktan cami kundaklamaya, kültür sarayı yakmaktan siyasi parti mensupları ve yöneticilerine suikast düzenlemeye, ilerici-devrimci işçi ve gençlere pusu kurup katletmekten 1 Mayıs gibi yüz binlerin katıldığı büyük kitlesel eylemlere saldırmaya, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı türünden “kıyam”lara dek çok sayıda “eylem” ve “provokasyon” bu türden çeteler eliyle gerçekleştirildi. Sivas’ta devlet denetimli ve “devletin gözü önünde” onlarca insan diri diri yakıldı. “Ülkücü mafya” şef ve tetikçileri, halk kitlelerinin “etnik nedenli gerekçelerle birbirine kırdırılması” politikalarına karşı çıkan ilerici demokrat aydınlara karşı, “kanlarıyla banyo yapma” tehdidi savurduklarında, diğer tarafa yüzlerini dönüp “emrindeyiz Reis!” diyebildiler ve karşılığında “milliyetçiler olağan tepkilerini gösteriyor” diye övgüye boğuldular. 

Kılıçdaroğlu kaçıncı kezdir saldırıya uğruyor. Burjuva hukuku, burjuva siyasal sistemi, ve bu hukuk ve bu sistemin korumakla görevli bulunduğu kapitalist iktisadi “yapı” ve “sistem”e ‘esastan bağlı’ bir düzen partisinin genel başkanıdır. Bu parti ve yöneticileri, partilerini hâlâ “devleti kuran parti” olarak görmekte ve tanımlamaktadırlar. Kılıçdaroğlu ve parti yöneticileri kendilerinin “Kemalist” ve “sosyal demokrat” olduklarını söylemektedirler. Kılıçdaroğlu “ülkücü” ve “milliyetçi” olduğuna dair defalarca açıklamalarda da bulunan biridir. Ancak, “Tek adam rejimi”-“Tek adam yönetimi” olarak da tanımlanan Erdoğan yönetimindeki Saray iktidarının yasa ve sınır tanımayan saldırı politikalarına karşı çıkmakta, tutarlılık göstermemekle birlikte, laiklik başta olmak üzere burjuva demokratik hakların tanınmasından yana tutum almaktadır. Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminin Erdoğan ve Bahçeli yönetimleri tarafından “Beka sorunu”, “Milli güvenlik sorunu” haline gelmekle; “terör örgütleriyle işbirliği yapmak”la suçlanıp hedef gösterilmesinin nedeni budur.  

Devletin en üst düzeyinden “rafa kaldırıldığı” ilan edilerek yüksek maaş ve özel ayrıcalıklarla donatılmış “vekiller"in zaman zaman toplanıp “memleket işlerini görüşme” manzarası verdikleri bir mekansal politik arena haline getirilen parlamentoda “ana muhalefet partisi” olarak yer alan ve hâlâ da “devleti kuran parti” olmakla övünen partinin genel başkanına, bu organize saldırı, Devlet Bahçeli’nin üstünü örtme gereksinimi dahi duymaksızın açıkladığı üzere, “Beka” gerekçeli ve fakat iktidarı ne pahasına olursa olsun sürdürme politikasıyla dolaysızca bağlıdır. İstanbul seçimlerinin yeniden yapılması için, “Türkiye’nin kaderi” kartını ‘masaya süren’ Bahçeli, İçişleri ve Adalet Bakanlığıyla MİT ve emniyet”i, “olağanüstü itiraz sürecinin isabetli bir sonuç vermesine katkı” sunmaya; yani çeşitli yeni malzemeler yaratmaya çağırmaktadır! “YSK seçim yenileme kararı almazsa 15 Temmuz şehitlerinin yüzüne nasıl bakılacaktır?” açıklamasının tehdit, baskı ve şantaj içermediğini düşünmek için politika yoksulu olmak gerekir. Bahçeli, Erdoğan ve devletin tüm adli, polisiye ve askeri kurumlarını müdahaleye çağırmakta; aynı çağrı kapsamında Kılıçdaroğlu ve CHP’nin, üstelik suikast ve linç girişimi akabinde suçlamaya devam etmektedir.

Kitlesel saldırılara imza atanlarla suikast ve pusu taktikleriyle muhalifleri yıldırmaya çalışanların bağlandıkları politik-istihbari ve askeri misyon şefliklerinin “ülkücü-milliyetçi” merkezlerle organik bağı, yukarıdaki tehditlerde açık adres bildirimi yapmaktadır. Büyük kentlerin belediye başkanlıklarının CHP tarafından alınması, bu kentlerin “Türkiye düşmanlarının” eline geçmesi olarak yorumlanmakta, belediye başkanları ve parti yöneticileri hedef gösterilmektedir. 

Bu, kimi liberal burjuva politikacılarıyla reformist solcular tarafından ileri sürüldüğü üzere “parlamenter sisteme; seçimlere ve sandığa gölge düşürmek”, “sandığı ve seçimleri itibarsız kılmak” değil, aksine şoven milliyetçi ve din istismarcısı iktidar silahının ne pahasına olursa olsun elde tutulması için “yerel yönetimler”in mevzi olarak kullanılmasında ısrarlı olmak; tekelci gericiliğin çıkarları yönünde toplumsal yaşamın tüm alanlarında sınır tanımaz bir despotizmle hakimiyeti sürdürme anlayış ve hedefiyle bağlı bir politikadır. Kılıçdaroğlu’ya saldırı bu bakımdan “bir işaret fişeği” olarak da görülebilir. 

Hedef sadece burjuva muhalefetle sınırlı değildir. “Birlik-bütünlük” söylemi ve bu yönlü demagojik açıklamalarla beklentici tahkimat; saldırıların kapsamının genişletilmesi ve devrimci sosyalist kesimlere yönelik nefes aldırmaz politikada ısrar dönemin “ruhu”na aykırı değil, tersine uygun düşüyor. Ekonomik-sosyal koşullar, “hesabını soracağız, tepelerine ineceğiz, yakında görecekler!” açıklamalarıyla haber verilen göz korkutuculuğuyla sınırlı görülmemesi gereken yeni ve daha kapsamlı saldırılardır. İleri, ve kendi sınıflarının çıkarlarına uyanmış işçiler başta olmak üzere sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimler “hesaplarını buna göre yapmak” durumundadırlar. 1 Mayıs’ın bütün ülkede yığınsal hak arayışının daha ileriden bildirimi olarak işlevli hale getirilmesi bu bakımdan büyük önem taşımaktadır. Ekonomik-sosyal ve politik saldırıların değil sadece, faşist ve mafyatik kontracı provokasyon ve linç girişimlerinin püskürtülmesi için de gerekli olan yığınsal mücadelenin örgütlenebilmesi ve ilerletilmesidir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...