20 Nisan 2019 20:41

AKP 'şeffaf belediyecilik'ten neden korkuyor?

AKP 'şeffaf belediyecilik'ten neden korkuyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şimdi AKP’nin arka bahçesine dönüştürülen belediyelerde, imkanların yandaşlara nasıl yağmalatıldığını ortaya çıkarmak zamanı.

Daha seçimlerin üstünden üç hafta geçmeden, “kayyım”ların yönettikleri belediyelerin nasıl bir borç batağına itildiğini, bunların nasıl babalarının çiftliğine dönüştürüldüğünü gördük. Hemen bütün “kayyım”lı belediyeler arkalarında dudak uçuklatacak borçlar bırakmışlar.

Örneğin aylık 6 milyon TL geliri olan Mardin Büyükşehir Belediyesi “kayyım”ı, arkasında 630 milyon TL borç bırakmış! Diyarbakır “kayyım”ı da, belediye başkanı odasını şarklı sultan zihniyetiyle ve milyonlarca lira harcayarak dayayıp-döşetmiş!

ANKARA VE İSTANBUL’DA MÜCADELE ÇOK SERT GEÇECEK

Ankara’da Mansur Yavaş, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu; objektifi “belediye şirketleri”ne çevirerek işe başlayınca AKP’de telaş büyüdü.

Mansur Yavaş kamuoyuna, “Belediye şirketlerinin çoğunun kapatılacağı”nı duyurdu.

İstanbul’da İmamoğlu ise, “belediye şirketleri”nin “ödeme, harcama, ihale, doğrudan mal ve hizmet alımı, personel alımı, araç ve gayrimenkul kiralama,...” gibi işlemlerini durdurdu. Dahası İmamoğlu’nun belediye şirketlerinin veri tabanının da inceleneceğini söylemesi ve bunun için müfettiş-uzmanlar görevlendireceğini açıklamasının ardından AKP’de telaş büyüdü. AKP’li belediye meclis üyeleri, “Devlet güvenliği tehlikeye düşürülüyor” gerekçesiyle soluğu idare mahkemesinde aldılar.

Oysa artık herkes biliyor ki; telaşlarının asıl nedeni “devletin güvenliği” değil, çeyrek yüzyıllık iktidarları altındaki marifetlerinin ortaya çıkma ihtimalidir. 

Seçim sürecinde de görüldü ki, halkın önemli bir çoğunluğu AKP’nin belediyeleri kendi “uzantısı” gibi kullanmasından hoşnutsuzdur. Ve halk, yeni yönetimlerden belediyelerdeki yolsuzlukların, belediye imkanlarının yandaşlara yağmalatılmasının hesabının sorulmasını beklemektedir. Onun içindir ki, belediyelerin bütçesinin nerelere harcandığı kritik bir sorudur. Yanı sıra belediye hesaplarındaki uygulamaların halka açık hale getirileceği, yani “şeffaf bir yönetim” vaadi de yaygın bir itibar görmüştür. Seçim sonrasındaki tartışmalardan da anlıyoruz ki, bu eğilim daha da güçlenecektir. Bu nedenle özellikle Ankara ve İstanbul’un bu çerçevede çok sert mücadelelere sahne olacağını söylemek bir kehanet olmaz.  

‘ŞEFFAFLIK’ TALEBİ DAHA DA YAYGINLAŞACAK

Yolsuzluğu ve kamu kaynaklarını yağmalamayı, bunu da siyasi ranta çevirmeyi politika haline getirmiş bir parti olarak AKP’nin, elbette ki en korktuğu şey “şeffaflık”tır! Onun içindir ki, Ankara ve İstanbul’da belediye meclislerindeki en önemli tartışma, belediye bünyesindeki şirket faaliyetlerinin mercek altına alınması üstünden patlak vermiştir.

Seçim sürecinde belediyeye aday olan CHP ve HDP’li adaylar genellikle, “Halkla birlikte yönetilecek bir belediyecilik” vadettiler. Bunun ilk adımı da birçok belediyede, belediyenin borç ve alacaklarının açıklanması ve belediyelerin önüne asılan pankartlarla halka duyurulması oldu.

Ankara ve İstanbul belediyelerinde de “şeffaf belediyecilik” vaadi; belediye meclisi oturumlarının canlı yayımlanacağından, AKP dönemindeki harcamaların incelenmesi ve belediyelerin imkanlarının yandaşlara yağmalatılmasının aleti olan”belediye şirketleri”nin mercek altına alınmasına kadar geldi.

Öte yandan AKP, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere kaybettiği büyük şehirleri, belediye meclisleri ve merkezi iktidar eliyle “kuşatılarak” çalıştırmayacağını, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından dile getirerek, seçimden önce ve sonra defalarca ilan etmiş bulunuyor. Kaldı ki çeyrek yüzyılda AKP’nin belediyelerin bürokrasisinde de çok sıkı partizan bir örgütlenme yaptığı dikkate alındığında; AKP’nin (ve “kayyım”ın) kaybettiği belediyelerde “yeni yönetim”lerin tam bir kuşatma altında işe başladıkları da tartışılmazdır.

GÜNÜN ÖNE ÇIKAN TALEBİ: ‘ŞEFFAF BELEDİYECİLİK’   

AKP’nin yenildiği kentlerde, (özellikle başlıca büyük kentlerde) belediye yönetimlerinin “meclis-merkezi hükmet-bürokrasi” kuşatmasını aşmasının ilk koşulunun; halkın desteğini almak, halkla AKP’yi karşı karşıya getirecek bir tutum alınmasını sağlamak olduğu artık besbellidir.

Bu ise ancak “Şeffaf bir yönetim tarzı” uygulandığı ölçüde mümkün olabilir.

Ancak şu da bir gerçek ki; AKP sözde ne derse desin, ne yaparsa yapsın, bu girişimlerin bir amacı da yeni yönetimleri yıpratmak, vaatlerini yapamaz duruma getirmektir. Bir diğer amacı da çeyrek yüzyıldaki kazanımlarını korumak için “uzlaşma”yı zorlamaktır.

Bu yüzden “şeffaflık”;

Geçmiş yönetimlerin hırsızlıklarını, yağmacılıklarını ortaya çıkarmanın bir dayanağı olması,Yeni yönetimlerin vaatlerini ne ölçüde yerine getirdiğinin denetlenmesi, AKP ile (ve rantçı belediyecilikle) uzlaşıp uzlaşmadığının görülmesi,Halkın, talepleri etrafında birleşerek ortak bir mücadele hattına girmesi,Yanı sıra halkçı demokratik belediyecilik ve az çok demokratik bir belediyecilik için mücadele eden herkes için çok önemli bir taleptir.

“Şeffaf”lığın AKP’nin en önemli korkusu olması bu nedenlerledir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...