11 Nisan 2019 19:30

Yeni rejimin sandıkla imtihanı!

Yeni rejimin sandıkla imtihanı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllarca sandığı dilinden düşürmedi.

“Sandık demokrasi dışı arayışların panzehiridir.”
“Sandık demokrasinin namusudur.” 
“Demokrasi sandık değilse nedir?”

Deyip durdu.

Çünkü bu dönemlerdesandıkta/seçimlerde aldığı halk desteği, Erdoğan’ın karşısındaki güçleri tasfiye etmesi/etkisizleştirilmesi için en önemli dayanak durumundaydı.

Ta ki, Erdoğan’ın başkanlık hevesiyle girdiği 7 Haziran 2015 seçimlerine kadar.

Bu seçimlerde Erdoğan’ın başkanlığı bir tarafa, AKP tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybedince seçimleri yenilemek ve bu seçimlerden istenen sonuçları alabilmek için devreye başka planlar sokuldu. Dönemin başbakanı patlayan bombalar sonrası oylarının arttığını televizyon ekranlarından açık açık söyledi. 1 Kasım 2015 seçimleri böyle kazanılsa da başkanlık için yeterli gelmedi.

Derken imdada AKP-Erdoğan’la uzun yıllar iktidarı paylaşan FETÖ’cülerin darbe girişimi yetişti. Erdoğan, “Allah’ın bir lütfu” dedi. OHAL ilan edildi, kayyım marifetiyle belediyelere el konuldu, parti eş başkanları, milletvekilleri ve siyasetçiler tutuklandı. Yetmedi, görünüşte IŞİD’e ama gerçekte Suriye Kürtlerine karşı Fırat Kalkanı operasyonu başlatıldı. Kendisi olmasa da fikri iktidara gelen Bahçeli, tek adam rejimini fiilen sürdüren Erdoğan’a referandum için elini uzattı. 

Önce OHAL koşullarında seçim/referandum olmaz diyerek ‘demokrat’ görünmeye çalıştılar. Baktılar vaziyet iyi değil, “OHAL koşullarında seçimin alası yapılır” dediler.

Sonra ülke tarihinin en şaibeli seçimi/referandumu sonrasında tek adam rejimini yasallaştırdılar. 

Referandumdan sonra sıra seçimlere geldi. Erdoğan ve Bahçeli talimat verdi. AKP ve MHP kurmayları seçim yasalarını kuracakları ittifakın kazanacağı şekilde düzenlemek için aylarca uğraştılar. ‘Cumhur ittifakı’ böyle kuruldu. Derken bütün devlet kurumlarının tek adamın emrinde ve tek adamın da bir partinin başında olduğu koşullarda 24 Haziran 2018 seçimleri yapıldı. Bu seçimle ilgili de şaibeler ayyuka çıksa da ana muhalefetin adayı hiç ortalıkta gözükmedi. Dahası ana muhalefet partisi bu şaibelere karşı biriken halk öfkesini yatıştırmak için elinden geleni ardına koymadı.

İşte 31 Mart yerel seçimlerine böyle gelindi.

Seçimin adı ‘yerel’di ama tek adam il il, ilçe ilçe gezdi ‘beka’ dedi, ‘ezan’ dedi, ‘bayrak’ dedi, yetmedi “yallah Kürdistan’a” dedi.

Ama bütün bunlara rağmen İstanbul başta olmak üzere tek adam seçimde hiç ummadığı sonuçlarla karşılaşınca seçim sonuçlarının açıklanması ve mazbataların verilmesi YSK’nın oynattığı bir çadır sirkine dönüştü. 

Onlar kaybedince “15 bin oy farkı kazanmak için yetmez” dediler. İstanbul seçimlerini iptal ettirmek için olmadık oyunlar denediler/deniyorlar. Bütün iplerin ellerinde olduğu bu sistemde şimdi Büyükçekmece’de usulsüz seçmen kaydı yapıldığını söylüyorlar. Oysa bölgede AKP’nin kazanması için yapılmış usulsüz kayıt ve seçmen kaydırmaya karşı yapılan bütün itirazlar YSK tarafından bir bir reddedildi.  Ama emir tek adamdan gelince YSK’nın gıkı çıkmıyor. 

Aynı YSK birçok yerde AKP’nin 3-5 oy farkla kazandığı seçimlere yapılan itirazları reddetti.

YSK’nın oynattığı bir çadır sirki dedik ya, meğer numaranın büyüğünü sona saklamışlar!

YSK seçimde aday olmalarında sakınca olmayan KHK’lı başkanlara mazbatalarını vermeyecekmiş. Neymiş, onlar kamu görevi yapamazlarmış!

“Seçime girebilirsiniz ama kazanamazsınız” diyor YSK. Açıktır ki bu karar sadece kazanan KHK’lı belediye başkanları ile değil, onlara oy veren halkın iradesiyle de dalga geçmekten başka bir anlam taşımıyor.

İnsan bu kararları duyunca “tek adam rejiminin demokrasi sirkinde acaba başka hangi numaralar var” diye düşünmekten kendini alamıyor.

Bir ülkede eğer demokrasinin kırıntısından bile söz edilecekse bu demokratik hakların en başında seçme ve seçilme hakkı gelir. Ve bir ülkede seçimlerin yapılıyor/yapılabiliyor olması tek başına o ülkede seçme ve seçilme hakkının olduğu anlamına da gelmez. Dünyanın diktatörlükle yönetilen birçok ülkesinde seçimlerin yapıldığı biliniyor.

Tek adam rejimime karşı çıkarken en başta söylediklerimiz 31 Mart yerel seçimlerinde bir kez daha sınandı. Bu rejim Türkiye’de zaten oldukça güdük kalmış burjuva demokratik kazanımları bir bir ortadan kaldırmadan kendini var edemez. Dolayısıyla seçimlerden bir sonuç çıkarılacaksa bu, ortaya çıkan tablonun tek adam rejimine karşı demokrasi mücadelesini daha elzem hale getirdiğidir.

Sonuç olarak, yıllarca meydanlarda sandık diye diye gezenler, ülkeyi oy vermenin yetmediği, insanların verdikleri oyu korumak için mücadele etmek zorunda kaldıkları bir noktaya getirdiler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...