10 Nisan 2019 20:10

‘Seçim yenilenmesi’ girişimleri ve AKP’de iç hesaplaşma işaretleri

‘Seçim yenilenmesi’ girişimleri ve AKP’de iç hesaplaşma işaretleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP sözcüleri İstanbul seçimini kaybetmelerinin gerekçesini açıklarken, aslında ne kadar aciz, ne kadar büyük bir korku içinde olduklarını da itiraf ediyorlar.

AKP’nin İstanbul seçimlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı olduğu açıklanan Ali İhsan Yavuz, önceki gün medyanın karşısına çıkarak yaptığı açıklamada, İstanbul seçimlerinde “Organize oy hırsızlığı örgütünü” tarif ederken, insan aklının sınırını zorlayan bir “komplo örgütü” tablosu çizdi.

Yavuz, İstanbul seçiminde;

1- Seçimden önce adrese dayalı seçmen kayıtları yapılırken,
2- Sandık kurullarının oluşturulması sırasında kurullara yasalara uygun olmayan bazı görevlendirmeler yapılarak,
3- Sandıklardan çıkan oyların sayımı sırasında AKP oylarını geçersiz sayarak,
4- İl ve İlçe seçim kurullarında birleştirilen tutanakların kayda geçirilmesinde,
5- Hatta YSK’ye kadar uzanan, dört başı mamur bir “Organize oy çalma” gerçekleştirildiği iddiasını dile getirildi.
 Cumhurbaşkanından başlayarak AKP sözcüleri bu iddia üstünden İstanbul’da “Seçimin yenilenmesini” istemektedir. 

‘FETÖCÜ BİR ÖRGÜT’ BİLE DİYEMİYORLAR

Gazetecilerin, “Bu örgütün FETÖ ile bağlantısı olup olmadığı” sorularına ise Yavuz, kaçamak yanıtlar verdikten sonra, bu örgütün “FETÖ’den de yararlanmış olabileceğini” söylemiştir. 

Yani 10 milyondan fazla seçmenin bulunduğu bir kentte, “Seçimlerin sonucunu değiştirecek kadar organize bir örgüt” olduğu tespit ediliyor ama bu örgütün adı sanı bilinmiyor. FETÖ ile bağlantısı bile “Yararlanmış olabilme” olarak ifade ediliyor.

Ama “havuz medyası”, şu ilçede, bu ilçede, ilçe seçim kurulları hakkında savcılıkların harekete geçtiğini, seçim kurulu üyeleri hakkında soruşturma başlatıldığına dair haberler yapıyorlar. Böylece kamuoyu nezdinde de, büyük bir seçim yolsuzluğu yapan örgüte yönelik geniş çaplı bir operasyon başlatıldığı imajı verilmeye çalışılıyor.  

Ama seçimden birkaç gün önce, “Dünyanın en güvenilir seçiminin yapılacağını” ilan eden İçişleri Bakanı Soylu, seçimden 10 gün sonra, polis güçlerine Büyükçekmece’yi bastırıp “adres kontrolü” yaptırıyor!

AKP’DE ‘HESAP SAATİNİN GELMESİ’ KORKUSU

Ancak gerek Ali İhsan Yavuz’un gerekse İçişleri Bakanı Soylu’nun iddiaları, eğer doğruysa AKP örgütünün ve idarenin ne seçimden önce, ne sandık başlarında, ne de ilçe seçim kurullarının belirlenmesi sırasında üstlerine düşeni yapmadıklarının kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Ali ihsan Yavuz da, gazetecilerin, “Bütün bunlar olurken siz ne yapardınız?” sorusunu, laf kalabalığı ile geçiştirmiştir.

Eğer bütün bunlar olmuşsa ve AKP teşkilatı bunları ancak seçimden sonra görmüşse, bu “seçim ustası” olmakla böbürlenen bir parti için kabul edilebilir bir mazeret değildir. Ki, bunları mazeret olarak gösteren parti yöneticileri, kendi iddianamelerini de yazmaktadırlar.

Zaten Erdoğan da elinde “kılıcı”, bu seçimin kaybedilmesine neden olan AKP yöneticilerinin kellesini almak için hesap saatinin gelmesini beklemektedir.

Hem de çok sabırsızdır! 

Cumhurbaşkanı 31 Mart gecesi yaptığı “balkon konuşması”nda seçimin kaybedilmesi sonrasında AKP içindeki sorumlulardan hesap soracağını da zaten açıkça ilan etmişti.

STRATEJİYİ KİM BELİRLEDİ, KAMPANYADA KİM ‘TEK ADAM’DI?

AKP yöneticileri, bunu bildikleri için seçimi kaybedenin kendileri değil asıl olarak, “Organize bir usulsüzlük ve oy çalma”dan dolayı kaybettiklerini söyleyerek kellelerini kurtarmak istemektedirler. Ama buna Erdoğan’ı inandırmaları beklenemez. Çünkü “Seçimin sonuçlarını değiştirecek organize usulsüzlüğe” Erdoğan inanmayacaktır. İnanır görünmesi AKP’nin “yenilmezlik” imajını korumak içindir. Tıpkı, bütün bu “Oylarımız çalındı” masallarının amacı gibi! 

AKP yönetiminin kendisi dışında bir sorumlu araması gibi, Erdoğan da kendisi dışında bir “günah keçisi” aramaktadır. Çünkü “Havuz medyası”nda ya da “AKP’ye yakın” ama hâlâ gerçeklerle bağını tümüyle koparmamış olan genişçe bir çevre, bu seçimin sonucunu asıl olarak Erdoğan’ın belirlediğinin farkındadır ve bunu da “çeşitli dozlarda” ifade etmektedir.

Çünkü aklı başında her vatandaş gibi, AKP içindeki akıllarıyla düşünebilenler de bilmektedir ki; bu seçimin hem “beka merkezli” stratejisi hem de Erdoğan’ın “Seçim kampanyasının tek figürü” olarak sahneye çıkması, bu seçimi belirleyen en önemli siyasi faktör olmuştur. Erdoğan, “Ekonominin de tek sorumlusu benim”  dediğine göre, demek ki ekonomiden seçime gelen negatif baskının sorumlusu da kendisidir.

BONAPART’IN TERAZİSİ İLE ERDOĞAN’IN TERAZİSİ FARKLI 

Bir savaşın kazanılmasından sonra toplanan generallerden birisi Napolyon Bonapart’a sorar: “Zafer madalyasını kime takacaksınız?"

Napolyon’un yanıtı ders mahiyetindedir: “Savaşı kaybetseydik kimi kurşuna dizeceksek ona!” 

Napolyon’un terazisi akılcı bir terazidir ve kendince de olsa bir “adalete” sahiptir. Ama Erdoğan’ın terazisi akılla çalışmıyor; “tek adam”ın “dokunulmazlığı ve tartışılmazlığı”nı ölçü dışı tutarak, geride kalanları tartıyor. Bu yüzden de bu teraziye göre, “zafer madalyası her zaman tek adama”, yenilgilerin sorumluluğu ise tek adama biat etmenin gereğini yapamayanlara!

Bu yüzden AKP’de seçimin ateşi düştükten sonra büyük bir “iç hesaplaşma” olacağı da kesin!

Çünkü başka türlü tek adamın kendi “tek adamlığı”nı sürdürmesi olanaklı olmayacaktır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...