30 Mart 2019 19:00

‘Çaya çorbaya limon’ meselesi

‘Çaya çorbaya limon’ meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Son zamanlarda özellikle televizyon ekranlarındaki açık oturumlara katılan ya da gazetedeki köşelerinden halkımızın sağlığıyla ilgili yazılar yazan profesörler, uzman doktorlar, diyetisyenlerin yanı sıra, keza işinin ehli usta ahçıbaşılar tarafından pişirilen leziz yemeklerden dem vurup, ardından da o restoran senin, bu lokanta benim derken, bu arada “beleş”çe karınlarını doyurdukları bu adreslere övgüler yağdıran sözde “gurme”lerin hani affedersiniz bini bir para!

Hemen hemen neredeyse her TV. kanalında gari furya haline dönüşen yemek programlarını kimi vatandaşlarımız kendilerince keyifle izlerken, diğer yandan da asgari ücrete talim eden, açlık, yoksulluk sınırlarında gezinen, işsiz güçsüz oldukları için kaldırım mühendisliğine ister istemez soyunan kimi yurttaşlarımızın da, bu tür programlar karşısında iştahları mı kabarıyor, yoksa açlıktan mideleri guruldarken aynı zamanda da sinirleri mi bozuluyor acaba?..

Öyle ya da böyle, gerçek olan şu ki; zaman zaman çeşitli bahanelerle ensesine yediği “sille” ve “tokat”lara rağmen yine de ağır aksak da olsa yol alıp yürüyen “demokrasi” kültürümüzün nimetlerinden bol kepçe nasiplenen bireyler olarak farklı konularda, farklı kulvarlarda kendimize özgü tercihlerimizin, yaşam tarzımızın, inançlarımızın olması en tabii hakkımızken, bu hakkı aynı şekilde ve eşit şartlar altında başkalarına nedense tanımayıp, dahası da zorla, inatla, illa da kendi kafamızın dikine gidip ona buna diklenip, üstelik sırf bizimle aynı düşünceleri paylaşmadıkları, dünya ahvaline aynı zaviyeden, aynı açıdan ibakmadıkları için külliyen dışlayıp, ötekileştirip, sonra da sağda solda, orada burada laf ola beri gele kabilinden demokrasi havariliğine soyunmamız acaba doğru, etik, ahlaki bir davranış mıdır?

No! Çünkü demokrasinin “elifba”sına göre, başkalarının düşüncelerine peşinen “ipotek” koyup, akabinde de sadece kendi kantarımızın, baskülümüzüm haktan, hukuktan yana tarttığını, kendi terazilerimizin doğruluktan, adaletten asla şaşmadığını sabah akşam dillendirip rahatlıkla ifade ederken, diğer taraftan da neredeyse hemen her konuda davul zurna eşliğinde kendimiz çalıp, kendi paşa gönlümüzce “çiftetelli”, “çayda çıra”, “horon”, “zeybek”, “kılıç kalkan” oynayıp zıplarken, beri yandan da “çepık” veya “lorke lorke” oyunlarının kuralları ayaklarımıza dolanıyor, ritimleri kulaklarımızı tırmalıyor diyerek elimizin tersiyle itip, hatta mümkünse en ufak figürlerini dahi silip süpürmeyi kendimizce uygun görürken, bu ve benzeri yaklaşımlarımızın adı demokrasi olabilir mi ka yavrum!

Tamam! Kimse kimsenin nasırına durduk yere basmadan, oyunun ahengini bozmadan gönlünce tepinip dursun, aynı minvalde yemek programlarını, gavurca adıyla “Reality Show”ları, vurduğu kırdılı savaş sahnelerini dilediğince izlesin, hatta izlerken aynı zamanda da demli çayının yanı sıra çilekli, çikolatalı, frambuazlı pastasını afiyetle lüplesin; ancak falan veya feşmekanın zaten zar zor kaynattığı bir tencere mercimek çorbasını çoluk çocuğuyla birlikte kendi kulübesinde paylaşırken, çorbasına neden limon sıkmadığını veya çevresinde bağdaş kurup oturduğu yer sofrasında içine kuru ekmekleri doğradığı sıcacık ayran aşını kaşıklarken neden ağzını şapırdattığını, dolayısıyla görgü kurallarını niçin önemsemediğini yine kendince eleştirip sorgularken, bu bapta haddini, hukukunu aşmanın da, demokrasinin olmazsa olmaz kurallarına hepten “terso” olduğunu da evvelemirde hatmetmek mi gerekir bilemiyorum Kirvem!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...