17 Mart 2019 20:00

Dinci ve ırkçı teröre karşı ‘enternasyonalist’ bir mücadele ihtiyacı

Dinci ve ırkçı teröre karşı ‘enternasyonalist’ bir mücadele ihtiyacı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yeni Zelanda’da camilere yapılan saldırıda 50 kişinin katledilmesine tepki, katliamın üstünden bir gün bile geçmeden seçim meydanlarının malzemesine dönüştürüldü.

Katliamın sorumlusu Tarrant’ın kendisini hedef göstermesinden kalkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “beka inkarcıları” ve “Ezan bayrak düşmanları” ile Yeni Zelanda saldırısını yapanların aynı amaca hizmet ettiğini iddia etmeye koyuldu. Mecliste beş partinin aynı bildirinin altına imza atmasını bile görmezden gelmeyi tercih etti. Aynı anlayışla Erdoğan, Yeni Zelanda’daki terörist saldırıya karşı batı ülkelerindeki tepkileri küçümseyerek ya da görmezden gelerek, saldırıya tepkiyi, batılı ülkelere meydan okumanın da vesilesi yapmayı ihmal etmedi.

Çünkü bu konseptin, seçimde kendisine yarayacağını düşünüyor.

TERÖRİST TARRANT’IN EN İSTEDİĞİ VE EN İSTEMEDİĞİ ŞEY NEDİR?

Evet, batıyı, “Beyaz-Hıristiyan” dünyayı eleştirirken böyle insanlık dışı bir saldırıya karşı onlar da mücadeleye çağırılıyor. Hatta, “Eğer tutum almazsanız yarın siz de hedef olursunuz!” diyen klişe cümleler kuruluyor ama, toplam açısından bakıldığından “Terörizme karşı sadece biz mücadele ederiz” iddiası öne çıkarılıyor. “Beyaz ırk” ve “Hıristiyan” nüfusu fazla olan ülkeler, “Sizin tavrınız sahte” denilerek dışlanıyorlar!

Oysa ortada bir ırk ve din temelli bir terörist saldırı varsa, bu saldırıya doğrudan hedef olanların değil de asıl olarak da saldırganın mensubu olduğu din ve ırktan olan halkların, ülkelerin karşı çıkmasının önemli olduğu, yaşadığımız yüzyılın en önemli dersidir.

Bu ders bize gösteriyor ki; bütün İslam aleminin başına çullanması, ona sövüp sayması, onun üstünden “beyaz-Hristiyan” nüfuslu ülkelerle kavga etmesi, terörist Tarrant’ın en çok isteyeceği şeydir. Çünkü bu Tarrant için, “beyaz-Hıristiyan” dünyanın desteğini kazanmak için daha çok neden demektir.

Tarrant’ın en istemediği şey ise, kendisine “beyaz-Hıristiyan” dünyadan geniş bir karşı çıkışın olmasıdır. Çünkü bu, kendisini kazanmayı amaçladığı yığınlarla karşı karşıya gelmesi demektir.

İSLAMOFOBYA’YA KARŞI İSLAMCI ÇİZGİDE MÜCADELE MÜMKÜN MÜ?

Dolayısıyla, eğer “İslamofobya” etrafındaki propaganda ve eylemlere karşı durulacaksa, bu “İslamofobya”nın hedefi olanların İslamofobya’ya karşı çıkması (bu zaten olması gereken bir şeydir) ile değil “İslamofobya”nın kazanmayı amaçladığı yığınların “İslamofobya”ya karışı mücadeleye çekilmesiyle mümkün olacaktır!

Yani, dün bu köşede de belirtildiği gibi “İslamofobya”ya karşı “Haçlıfobia” ile karşı çıkmanın bir yararı olmadığı gibi tersine bu “İslamofobya” cephesini güçlendirir.

Tıpkı son yıllarda cihadist terörist örgütlerin ve onların üstünden strateji geliştirmeye kalkan ülkelerin girişimlerinin gösterdiği gibi!

Ne var ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Türkiye’yi İslam’ın koruyucusu ülke” yapma ve kendisini de “İslam’ın kurtarıcısı rolü” ile yükümlendiren bir çizgiye girmesinden beri, “İslamofobya” etrafındaki propaganda ya da terörist saldırılara karşı mücadeleyi “İslam ülkelerinin sorunu”, dahası “Türkiye’nin sorunu” çizgisine çektiğini görüyoruz. Filistin sorununda da izlenen politikada bu daha açıkça görülüyor.

İslam içinde ki emperyalizmle işbirlikçilik, mezhep ve iç gericiliklerin çıkar çatışmaları da bahane edilerek, “İslam’ın birliği” üstünden geliştirilmek istenen mücadele; “Türkiye”nin, “Cumhur İttifakı”nın, “Erdoğan’ın mücadelesi” çizgisine kadar geriletilmiş bulunuyor.

SALDIRIYI SEÇİM MALZEMESİ YAPMAK KİMİN İŞİNE YARAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ne kadar “Hedefe konan ben değilim Türkiye’dir” diyerek bu sıralamayı bozuyor görünse de bu sadece kendisinin başında olduğu davanın bir “Türkiye davası” olduğunu söylemiş olmaktan ibarettir!

İki günden beri medyanın manşetlerinin Erdoğan’ın sözleriyle, “beka” tartışmasına bağlanıp, “seçim muhalefetini” de hedefe koyacak biçimde çıkması da açıkça gösteriyor ki; ırkçı (Neonazi esinli), dinci (Hıristiyan) terörizme karşı mücadeleyi “İslam-Türk-Osmanlı mücadelesi”ne çekip onu da “tek adam” Erdoğan’ın liderliğinde bir mücadeleye indirgemek, bilerek istenerek alınan bir tutumdur.

Bu yüzdendir ki, dinsel ve ırksal terörizme karşı mücadeleyi dinsel ve ırksal temelden kurtararak “enternasyonalist”, bu insanlık dışı akımlara karşı her milleten, her ırktan, her dinden ilerici-demokrat güçlerin etrafında insanlık değerlerinin savunulduğu bir mücadele çizgisine çekmek bugünün en önemli görevi olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Ülkenin “bekası”nı kendi beka sorularına indirgeyen Cumhur İttifakı ve onu lideri Erdoğan, terörizme karşı mücadeleyi de kendi siyasi İslamcı ve İslam’ın kurtarıcılığı amacı etrafında kendi sorununa indirgemektedir.

Böylece de; Yeni Zelanda saldırısını Cumhur İttifakı; şimdilik “seçim malzemesi”, daha genelde ise “tek adam rejimi”nin ideolojisinin oluşturmasının dayanağı olarak kullanmayı amaçlayan biçimde değerlendirmektedir.

Bu da en çok Tarrantların ve “İslamofobya”cıların işine yarar, yarıyor da!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...