02 Mart 2019 20:02

‘Uyurgezer’ meselesi

‘Uyurgezer’ meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Bu aralar yapacak herhangi bir işim, ciddi ciddi üzerinde çalışacağım bir uğraşım olmadığı için, yan gelip uzandığım kanepede bir taraftan tırnaklarımı kemirip, dazlak kafamı kaşırken, beri yandan da durduk yere saçma sapan hayallere dalıp gittim...

Hayaller yumağıyla oyalanıp daldan dala serçeler misali sekerken, aynı zamanda da perişan aklıma gelip takılan, halkalar halinde uzayıp giden düşüncelerimle kendimce baş başa kalınca, bu kez de zaten olmayan huzurumun yerinde yeller esmeye başladı...

Hani... Kazara da olsa, hani olmayacak duaya “amin” babında da olsa, hani mesela, hani örneğin gündüz gözüyle rüya gördüğüm günün birinde birdenbire kendimi şu güzel ülkemizin en “etkili”,  en “yetkili” tahtında oturan bir “zat-ı muhterem” olarak bulsaydım, bulabilseydim, üstelik bunun bir rüya değil, tam aksine her bakımdan gerçek olduğunu görseydim, o zaman ne yapar ne ederdim acaba?

Hani... Mesela, hani bilfarz havaya fırlatılan bir taşın hedefteki kuşu ıskalarken, bunun yerine gariban bir kumrunun gelip taşa tesadüfen çarpması gibi, keza ben özüm de döne döne, havada taklalar üstüne taklalar ata veya paçalı bir güvercin gibi süzüle süzüle memleketimizin en yüce makamlarından birinin en şatafatlı koltuklarına konduktan sonra, tıpkı bir zamanların “padişah” veya “hükümdar”larını sanki taklit edercesine etrafımdaki kullarıma fermanlar yağdırıp, emirler buyurup, dolayısıyla bunun keyfini yaşasaydım, hani acaba fena mı olurdu ka yavrum diye düşünmedim dersem yalan olur Allah vekil!

Nitekim... Yalan konuşmak elhamdülillah fıtratıma ters! Dolayısıyla kişisel, bencil hesaplarla şu ya da bu hedefe ulaşmak için dolambaçlı yollara sapmanın doğru olmadığına karar verip, böylece tembel tembel uyukladığım kanepeden kalkıp, silkinip kendime gelir gelmez, hemen akabinde de, bu tarz hayallere dalıp öte taraftan hayatın tatlı, acı, ekşi, tuzlu bilumum gerçeklerine sırtımı dönmektense, bunun yerine  ülkemizin İçinde  bulunduğu her türlü nahoş durumlara karınca kararınca da olsa çözüm babında katkıda bulunmanın daha erdemli bir davranış olacağına karar verdim ama, diğer taraftan da aslında bu konuda hayli yaya kaldığımı neden sonra fark edince utandım...

Utandım; zira uzanıp yan gelip yattığım yerde padişah olmanın hesaplarıyla aklım sıra hayal kurarken, diğer taraftan bileklerinin gücüyle değil, tam aksine halkımızın demokratik yollarla seçip payitahtımız Ankara’ya bizleri temsilen gönderdiği bilumum vekillerin zaten işbaşı yaptıklarını, ayrıca benim güya “sorun, problem, mesele” diye tutturduğum konuların köküne kibrit suyu dökerek bir an önce memleketimizin ufkunu karartan bulutları bertaraf etmek niyetiyle kollarını sıvadıklarını, hatta bunun için ellerinden geleni artlarına koymadıkları gibi, tam aksine gece gündüz demeden çalışıp çabaladıklarını özellikle televizyon ekranlarından izleyince, utancım bir kat daha arttı...

Vee... Nitekim ben özüm şimdi, tam da özellikle bu günlerde memleket meseleleriyle ilgili konularda daha duyarlı, yeterince hassas davranmayıp, bir bakıma sanki “uyurgezer” havalarında dolanıp durmanın ayıbını yaşıyorum Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...