28 Şubat 2019 00:00

Kentlere güzelleme, muhaliflere “racon kesme!”

Kentlere güzelleme, muhaliflere “racon kesme!”

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kentlere güzelleme dörtlükleriyle giriyor Erdoğan. Ama hemen ardından yükseklere kurulu kürsülerden tehditler sıralanıyor. Bir yandan “Gömdük, yine gömeriz!”; “İnlerinde boğduk, yine boğarız!”; Tepelerine çöktük, yine çökeriz!”; “Bedelini mutlaka ödeyecekler!”; “Bunlar çöplüktür, pisliktir, zamdır, kuyruktur!” söylemi; diğer yandan, “aman ha, beka sorunu var, bunalım çıkar, rejim tehlikeye girer, onun için bizi destekleyin, “zillet ittifakı”na oy vermeyin! yakarışı. Tehdit ve “rıza istemi” bir arada. 

Sebep bellidir; ekonomik sorunlar başta olmak üzere 17 yıllık hükmetme sürecinde yoksulluk, yoksunluk, işsizlik, gerginlik, düşmanlık, bölünme, güvensizlik, istikrarsızlık artmış da artmış durumda. Bin türlü manevrayla yanıltılarak yedeklenmiş toplumsal kesimler dahil büyük çoğunluk borç-harçla boğuşur duruma gelmiş; zamlar ve vergilerle elindekiler de alınmış ve bütün bunlar nedeniyle kaygı içindedir. Bu durum sermaye iktidarına karşı mücadele potansiyelini güçlendirici rol oynuyor. Üstüne bir de seçimler dolayısıyla burjuva muhalefetin eleştirileri eklenmiştir. Kitlesel kaygı ve arayış işaretleri giderek çoğalır ve seçim rüşvetleri için kaynaklar azalırken, iktidar cephesi saldırıları artırıp gelecek kaygılarına oynuyor. Aynı neden ve ihtiyaçtan hareketle D. Bahçeli hem tehdit ediyor hem de “aman ha!” diye yardım istiyor. 

“Yeni bir rejim bunalımı, yeni bir toplumsal ve siyasal buhranın yeşermemesi” için diyor Bahçeli, yerel seçimleri “Cumhur İttifakı”nın kazanmasını şarttır! Dile getirdiği kaybetme olasılığı ve korkusudur. Açıklaması, baskı, zor uygulama, yasakları muhalefete yazma ve sandık sonuçlarıyla oynama gibi “eldeki silahlar”a rağmen, seçim yenilgisini ciddi bir olasılık olarak gördüğünün itirafıdır. 

AKP Genel Başkanı olarak belediye seçimleri kampanyasını sürdüren Erdoğan da, Devlet politikalarının “balyoz sesi”ni hissettirme yükümlüsü Bahçeli de, “Milletin iradesi”ni; “Milli irade”yi kendilerinden ibaret sayıp ilan ettiğine göre , geri kalanlar dahili değil “harici”dirler! Devlet-hükümet adına meydanlardan ilan edilen budur!  Kuşkusuz ne dahili olanlar(yani milli kategorisi ve kutsamasıyla payelendirilenler) ne de “hariç”te tutulanlar kendi içlerinde bütünlük oluşturmuyorlar. İçlerinde farklı sınıflardan farklı etnik kökenlerden kadın ve erkekler yer alıyor. Farklı yaş gruplarından, farklı mesleklerden, farklı gelir kategorilerinde olanların farklılaşan ve aynılaşan çıkarları, kararsız, sallantılı, sarsılıp ayrışmalara gebe “birlik” durumunun, ciddi bir güvensizlik, moral bozukluğu ve çöküş emareleriyle birlikte “toplumsal buhranlar”a dönüşmesi mümkündür yani!

Bahçeli’nin Erdoğan’la birlikte dile getirdiği ve sistemden nemalanan sermaye erbabıyla takım koçbaşlarının koro halinde yineledikleri kaygı ve korku böylesi bir mümkünlükten kaynaklanıyor.  

Ancak, toplumu bu koşullama ve ayrım kılıcıyla bölme politikasının çok sayıda handikabı vardır: Bahçeli “Türkçü”dür, “Milli bakiye” de aynı! Adını “Cumhur” koydukları “ittifak”ın bilimum yönetim kademeleri ha keza! Ama kendilerine muhalif “Türkçü” milliyetçileri dahi “milli irade” dışı saydıklarına göre, “milli” anlayışlarının öncelikli belirleyeni “millilik” olamaz! Öncelikleri ekonomik-mali, siyasal-sosyal ve “ikbal”e dairdir. Seçimlerin kaybedilmesiyle sarsılacak olan öncelikle “garantiye alınmış” sanılan bu çıkarlardır. Peki bu kaybediş, “yeni bir rejim bunalımı”na yol açar mı?

Belediye seçimlerinin iktidar sorununu belirleyici doğrudan bir sonucu yoktur. Ancak, iktidar cephesinin seçimlerde, özellikle de büyük kent belediyelerinde kaybetmesi, saflarında ciddi sarsıntı etkeni olacaktır. Mevcut “rejim”, ileri sürüldüğü gibi “sandık ürünü” olmayıp sandığı da kullanan sınıfsal zor’un devlet aygıtınca dayatılmasıyla oluşturulan, ve işçi-emekçi muhalefeti bir yana, kendileriyle aynı sistemi savunan burjuva muhalefetini zapturapt altına almaya koyulan bir “rejim”dir. Gücü, devlet kurumlarını elinde tutmasına, bu kurumları kitleler üzerinde baskı organları olarak kullanmasına, sermaye ve medya tekeline sahip olmasına bağlıdır. Rantın, avantanın, kârın elde tutulması için, kendi yönetimlerinin devamını “olmak ya da olmamak” şeklinde  “milli bakiyeye” dönüştürmek istemeleri bundandır. 

“Milli ve yerli” bu burjuva muhalif cephenin şeflerinin “rejim bunalımı çıkarmak”, “toplumsal bunalım yaratmak” gibi bir hedeflerinin olmadığını, Erdoğan ve Bahçeli değil sadece, ekiplerinin tüm “aklı başında”ki “dava militanları” da biliyorlar. Ama yenilgi, bu ikincilerin isteyip istememelerinden bağımsız olarak “Tek adam yönetimi” olarak da ifade edilen baskı “rejimi”nin, yoluna eskisi denli kolayca devam etmesini zorlaştıracaktır. Burjuva demokratik haklardan söz edilmesini dahi ihanetle eş görüp saldırıya geçenlerin geriletilmesi, ekonomik-sosyal ve politik saldırılarla yaşam ve çalışma koşulları berbat hale gelmiş işçi ve emekçilerin moral üstünlük sağlamalarını olumlu yönde etkileyecektir. 

Erdoğan ve Bahçeli’nin-ve bütün nakarat takımının “kazanma ve kaybetme”yi “olmak ya da olmamak”la eşitlemeleri, tekelci burjuva iktidarının aman tanımaz bir saldırganlık sistemi şeklinde takviye edilerek sürdürülmesi amaç ve hedefiyle bağlıdır. Seçimlerde alacakları yenilgiyi, bu saldırganlığı istedikleri türden sürdürmeyi zorlaştırıcı, ya da hatta engelleyici yeni olasılıkların ortaya çıkmasına yol açabilir gördüklerinden, “Racon kesme” yöntemlerini  de eksik etmeksizin “milli irade”-”beka” söylemiyle kitleleri yanıltmaya, yanıltarak yedeklemeye çalışıyorlar.  

Her seferinde olduğu türden bu sefer de tutar mı? Kesin yanıt verilemez, ama işlerinin bu kez eskisi denli kolay olmayacağı söylenebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...