17 Şubat 2019 23:10

Demirören'in İddaa başkanlığı: "Burası Türkiye"

Demirören'in İddaa başkanlığı: "Burası Türkiye"

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Burası Türkiye” diyerek alıştırıldığımız korkunç şeylerin sayısı o kadar çok ki... Bir anda çöken apartmanda 21 kişinin yaşamını yitirmesi… Yüksek hızlı trenin sinyalizasyon sistemi olmayan raylarda başka bir trenle çarpışmasıyla 9 kişinin ölmesi… Çorlu’da denetlenmediği için basit bir yağmurda çöken menfez yüzünden kaza yapan trende 25 kişinin hayatını kaybetmesi…

Ya da geçtiğimiz hafta Evrensel’in gündeme taşıdığı hadisede olduğu gibi, bir kişinin yazılı sınavda çok iyi sonuç elde etse de mülakatta “parti-eş-dost” kadrolaşmasına uygun olmadığı için elenmesi…

Bunların hepsi birbirinden farklı örnekler gibi görülse de hiçbiri “Burası Türkiye” olduğu için başımıza gelen şeyler değil. Ama maalesef zamanında “Ali Desidero”lu maço-şoven reklamlarla alıştırıldığımız slogan aynı zamanda bu skandalları kabullenmemiz için kullanılıyor.

Dünyanın her yerinde, siyasette, bürokraside, iş dünyasında işleri dürüst ve adil bir şekilde yürütebilmek için “çıkar çatışması” yaratabilecek ilişkilerden uzak durulması önemli bir kaidedir. Bu kuralın ihlal edildiği andan itibaren objektif olmayan kararlar verme, şahsi olmayan işlemlerden şahsi çıkar sağlama, toplumsal sorumluluk gereği denetim altında tutulması gereken kişi, kurum veya işleyişlerin denetlenmemesi gibi problemlerle karşılaşma ihtimali artar.

Türkiye’de bürokrasi her zaman bir kadrolaşma alanı oldu ancak AKP döneminde bu eğilim daha önce görülmemiş seviyelere ulaştı. Tek başına iktidar gücü yakalamış bir partinin bu yolla neoliberalizmin tam hakim kılınmasından laikliğin zerrelerinin dahi ortadan kaldırılmasına uzanan bir siyasi ajandayı hayata geçirdiğine tanıklık ettik. Bu sırada Gülen Cemaati denilen bir grubun iktidarla ilişkisi sayesinde devletin tüm kurumlarında söz sahibi oluşunu, çevresindeki iş insanlarını zenginleştirişini canlı canlı izledik. Bu ilişkiler ağı daha büyük bir çıkar çatışması yarattığı noktada darbe girişimine kadar gitti. Peki iktidar bu süreçten ders çıkardı mı? Evet, zamanında Gülen’e sağlanan imtiyazlar bu kez kendine daha sadık olduğunu düşündüğü insanlara sağlandı; kamunun, iş dünyasının, dini yapıların vs. tamamını “kendine bağlama” yoluna gidildi. Yani çıkarılan ders, çıkar çatışmaları yaratan ilişkilerin sona erdirilmesi değil bunun norm haline getirilmesiydi. “Başkanlık Sistemi” denilen şey bunun siyasi düzlemde vücut bulmuş hali ve bu düzen, kendi içinde sorunlar yaşamamak için daha çok “çıkar çatışması” üretmek zorunda.

Örneğin tüm ana akım medyanın “yandaş”larca ele geçirilmesine, o yandaşlardan birinin futbol federasyonu başkanlığına getirilmesine, o federasyonun (zaten “Başkan”ın akrabası olan) eski yöneticilerinden birinin kulüp başkanlığına getirilmesine, o kulübün de tüm bu ilişkiler ağı sayesinde başarılı olmasına ihtiyaç duyuluyor.

Evet bugün “Başkan"ın bir Başakşehir’e ihtiyacı var, hem medya baronu hem federasyon başkanı olacak bir Yıldırım Demirören’e ihtiyacı var. E artık öğrendik ki belki de bu Demirören’in sıfatlarına bir de “Bahis başkanlığı” eklenmesine ihtiyacı var! (Tabii bir de tüm bunların eleştirilemeyeceği bir medyaya ihtiyacı var ama o zaten cepte)

Demirören’in İddaa ihalesine gireceği ortaya çıktığında istifa edeceğine ilişkin iyimser yorumlar yapılmıştı. Daha doğrusu “Federasyon başkanının bahis ihalesine girmesi” henüz hazmedilemeden ortaya bu iddia düşmüştü. Ben de “Futbolu yönetmekle görevlendirilen bir kişinin bu koltuğun getirdiği olanakları kendi ticari yatırımları için kullanması kabul edilemez” diyerek safça ama gerekli bir yorumda bulunmuştum.

Normal bir ülkede federasyon başkanının bahis ihalesine girmesi gibi bir şey yaratacağı devasa çıkar çatışmaları nedeniyle söz konusu olamaz ama Türkiye bize gösteriyor ki bu mümkün! Erdoğan ve Demirören şimdi FIFA-UEFA’nın tepkisinin ne boyutta olacağını öğrenmeye çalışıyor. Anlaşılan Demirören’in TFF başkanlığından ayrılması sadece buna bağlı! İstifaya karar verilmesi halinde bunun Erdoğan tarafından, “Burası Türkiye” sloganının ardından gelen “Yok öyle” vurgusuyla birlikte duyurulması da sürpriz olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...