07 Şubat 2019 00:46

7 Şubat, KHK'li ve KHK'siz yıllar

7 Şubat, KHK'li  ve KHK'siz yıllar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

7 Şubat 2017 tarihinde gece vakti Resmi Gazete’nin mükerrer sayısı yayımlanmıştı. Yüzlerce akademisyen kamu görevinden ihraç edilmişti. Ankara’da en çok da AÜ DTCF/Tiyatro, SBF ve İLEF’ten’den tasfiyeler dikkat çekmişti. Okuyucular hatırlayacaktır. O tarihte, bu köşede 686 sayılı KHK’nin (DTCF/Tiyatro) bizim eve de uğradığını yazmıştım. Ankara Sıhhiye’de  DTCF/Tiyatro öğrencileri ve kalan öğretim üyeleri ve Türkiye’nin dört bir yanında tiyatro/konservatuvar  öğrencileri, Cebeci SBF/siyasal  önünde öğrenciler/öğretim üyeleri protestolarda bulunmuşlardı. Biz de o gün Cebeci’deydik, dayanışma amacıyla, İHD üye ve yöneticileri olarak…

Şiddete tanıklık etmiştik.

7 şubat vesilesiyle,  OHAL ve KHK’li yıllarda, - 15 Temmuz 2016 sonrası-  neler  oluyordu, bir bakalım isterseniz.

Hükümet tasarruflarına karşı yargı yoluna gidemiyordunuz.

Sizi devlet KHK’ler yoluyla terör örgütü üyesi, irtibatlısı, iltisaklısı olarak Resmi Gazete ile ilan ediyor (Bir yargı kararına dayalı olarak değil) ve siz de “Ey bu kararı alanlar, yaptığınız iş hukuk dışıdır” falan diyemiyordunuz.

Yargı yolu kapatılmıştı. Anayasa Mahkemesi de bu keyfi tasarrufa yol vermişti. Ben KHK’leri inceleyemem demişti. OHAL ilanı amacıyla çelişen hükümler taşıyorsa bu KHK’ler, nereye başvuracaktık? Anayasa Mahkemesi peşin peşin OHAL ile bağlantısı olsun olmasın, hükümetin önünü açmıştı. Hukuk devleti rafa kaldırılmıştı. Böylece hükümete demişti ki AYM, istediğin  içerikte istediğin KHK’yi çıkarabilirsin! İstiklal Mahkemeleri döneminin hukuk anlayışı hakim oldu Türkiye’ye: Keyfilik! Üniversiteler, dernekler, sendikalar, bankalar kapatıldı. 12 Eylül döneminde toplam 8 bin 500 civarında kamu görevlisi hakkında ihraç kararı verilmişti, KHK’ler ile yüz bini aşan sayıda kamu görevlisi ihraç edildi. Aralarında barış akademisyenlerinin de bulunduğu 5 binden fazla akademisyen üniversiteden uzaklaştırıldı. Pasaportlarına el konuldu. Mesleklerini yapamaz hale getirildiler. Sivil ölüm denilen ölüme terk edildiler. Daha çok şey sayılabilir. Kötülük olarak…

OHAL sonrası da planlanmıştı, darbeyi “Allah’ın lütfu” olarak gören anlayış tarafından.

12 Eylül darbesini yapanlar, üç yıl içerisinde 669 yasa çıkarmışlardı ve Türkiye’nin anayasal ve yasal sistemini yeniden kurgulamışlardı.15 temmuzda darbe püskürtüldü ama püskürtenler  adeta 12 Eylül darbecilerini taklit ile sonraki dönemleri dizayn etmeye koyuldular.Yüzlerce kanunda değişiklikler yapıldı.

Hükümet sistemi değiştirildi.

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kaldırıldı. OHAL yasal olarak iki yıl sonra kaldırıldı ama örtülü yasal düzenlemeler ile daha üç yıl OHAL koşulları varlığını sürdürecekti. Yüz binlerce insan hakkında hukuki işlem yapıldı. Eski 765 sayılı TCK ve CMUK’ye göre hapiste olması gereken yaklaşık 600 bin kişi her hafta denetimlik serbestlik hükümleri çerçevesinde karakollara gidip imza vermeye başladılar. Böyle bir dönemden geçiyoruz.

7 Şubat 2017 tarihli darbe KHK’siyle başlamıştık yazıya, DTCF/Tiyatroyu anarak.

Gogol’un Palto’sundan çıkan DTCF/Tiyatroyu  cezalandırmıştı siyasi iktidar.

Bununla yetinmedi. Metin Akpınar, Müjdat Gezen’e uzandı eli. Karakola mecbur etti.

Bir de , “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” dedi, elindeki  sopayı sallayarak.

Kime?

Bütün topluma.

Hak ve özgürlük talep edene…

İtiraz edene, eleştirel  bakana, barış diyene…

En son, Nazlı Masatçı’ya  zindan karanlığı uygun görüldü. Cenk Dost Verdi, Tiyatro Öğrencisi Gizem Yerik hapishaneye gönderilenlerden…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...