03 Şubat 2019 00:15

Urmiye Mavisi’nin saklı tarihi

Urmiye Mavisi’nin saklı tarihi

Urmiye Mavisi kitap kapağı

PAZAR
Paylaş

Hasan Hüseyin’in Temmuz Bildirisi’ni bir yerden bulup okuduğumda şiirin öyle uzun dizelerle yazılabildiğini bilmiyordum. Şiirin ne olduğundan da haberim olduğu tartışılır tabii. Öte yandan adında “bildiri” geçen bir kitabı okuduğum için evde başıma kötü şeyler gelmişti. Şiir okumak her yaşta bedel gerektiriyordu demek. Nâzım’ın kitaplarının benim için metruk bir binanın duvarına zulalandığı günler uzun sürmeyecekti.

Ortaokul sonlarında şiire meraklı olduğumu fark eden Türkçe öğretmeni “Garip Şiiri Antolojisi”ni elime tutuşturduğunda aceleyle içindekilere bakıp “ben bunu okumam” dedim. Tuhaf bir anlamazlıkla yüzüme bakan öğretmenin gözlerindeki soruya, “eee bu nasıl antoloji Nâzım yok, Hasan Hüseyin yok,” dediğimde bana Garip’i anlatmaya çalışmıştı ya anlamış sayılmazdı pek. Bildiğim bütün şair adlarını bir çırpıda sıralamanın telaşı.

Arkadaş’ın Sevdadır kitabı çıktı bir gömüden, yaz aylarının sıcaklığına katıldı “Göğü kucaklayıp getirdim sana” dizesi. Ahmed Arif’le tanıştım kısa süre sonra, neden bilmem uzak köylerden gelen traktörün paçalığında yazıyordu o dizeler: “Hasretinden prangalar eskittim”. Can Yücel, Attila İlhan derken iyiden iyiye sardı şiir merakı.

Arada bir derginin ofisine gidip, asıl işi muhasebecilik olan abilerle siyaset sohbeti ediyordum. 16-17 yaşında dünyayı anlamaya çalışıyor ve elime geçen kitapları okuyordum. Çoğunlukla evinde kitap olduğunun bilinmesini istemiyordu insanlar. Olanlar da elindekini geçenin bir vakti sarıp sarmaladıktan sonra kimseye çaktırmadan paylaşmaya çalışıyordu. Generaller gelmiş, “huzur ve güven ortamı” meydanlarda seslendirilir olmuştu.

Bir şiir okuru olarak çıktığım yol uzuyordu uzamasına ya, itiraz edesim yoktu buna. Gidip geldiğim dergi bürosunda konuşulanlar kafama pek yatmasa da yaşça benden büyük insanlarla arkadaşlık etmek ve onların siyasi tecrübelerine tanık olmak öğretici geliyordu. Urmiye Mavisi’yle de o muhasebe/dergi bürosunda tanıştım.

Anlatıldığına göre şairi hapishanedeydi ve kitabın satışından elde edilecek gelir hapishaneye gönderilecekti. Çantamın alabildiği kadar Urmiye Mavisi alıp eşe dosta sattım kısa sürede. 3 bin lira etiket fiyatı vardı ya fazla veren de oluyordu arada.

Ay Mayıs
Mayıs erişti sevgilim
Savur kederi kirpiklerinden
Güneş düştü kızılca gelinlik
gül üşüştü sevdamızın mor dağlarına

1989 Kasımı’nda yayımlanan kitap Umut Yayınları şiir dizisinin ilk kitabıydı. 1958 Tunceli doğumlu Emir Ali Yağan’dı şairinin adı. Bazı dergilerde şiirleri yayımlanmıştı ya, değil okumak o dergilerden haberim bile yoktu. El yordamıyla nereye kadar yolunu bulabilirse insan işte. Sonraki yıllarda, çeşitli kentlerde, çeşitli kütüphanelerde, şiir defterlerinde hatta, yolumuz kesişti Urmiye Mavisi ile. Sadece adını bildiğim ve şiirlerini okuduğum bir şairle kendi kendime bir arkadaşlık, yakınlık kurmuştum hepsi bu. Gür sesli şiirleri okudukça da kendimden bir şeyler buluyordum daha ziyade.

.  .  .

Olay geldi 3-4 ay öncesine dayandı. Tenhaydım. Hatta biraz hastaydım ve derin uykulara gitmeyeli çok olmuştu. O sakinliği özlüyordum evet. Kadıköy’den bir gece yola çıkıp şair kardeşim Emrullah Alp’in, Güney Kore il sınırında, Avcılar’daki evinde geçirdiğim sakin gecenin sabahında çayı demlemiş, sokakta ileri geri voltalayan meczup abinin akademik cümlelerine hayret ederken kapı çaldı.

Sakin, munis, uzun boylu ve gölgesiz bir adam girdi kapıdan içeri. Evin asıl sahibi olan Pel, tüy yumağına aldırmadan yeni gelenin bacaklarına dolandı sevgiyle. Çıkınında Erzincan’dan gelen peynir de vardı, sabaha gelen konuğun.

“ah seni küçük burjuvam/ olmuyor/ olmuyor/ olmuyor/ ne seninle/ ne sensiz” dizlerinin de yer aldığı Urmiye Mavisi’nin şairi geldi eve. Aradan geçen yaklaşık 30 yıl, o sabah bir kez daha canlandı gözümde ve şaire kitabının bendeki hikâyesini anlattım kahvaltıdan sonra.

Zaman kendi kurgusunu tamamlıyor kucaklaşmalar ve ayrılıklar için. Geçen yıllar tortu ve toz biriktiriyor olabilir ama anıları canlı tutuyor bellek. Bunda şiirin yakınlaştırıcı gücünü yadsımak olası değil. O sabah aynı masanın etrafında farklı kuşaktan üç şair olan biteni konuştuğumuzda, ortak duyarlıklarımızın bizi benzer imgelere taşıdığını fark edip sevindik şiire.

Ne güzel, elimden onlarcası geçmiş olmasına rağmen, kütüphanemde bugün bile olmayan bir kitabın anısını saklamışım onca zaman. Şairine aşk olsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...