30 Ocak 2019 23:40

Adana Mutabakatı çıkış yolu olabilir

Adana Mutabakatı çıkış yolu olabilir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Moskova’da Rus lider Putin ile yaptığı görüşmenin ardından yaşanan gelişmeler Türkiye’nin Rusya’yı Suriye konusunda henüz ikna edemediğini gösteriyor. 

Görüşmede Putin tarafından gündeme getirilen Adana Mutabakatı hükümete yakın çevrelerde ilk aşamada “Türkiye’nin Suriye’de tampon bölge oluşturması için yeşil ışık” olarak yorumlandı. Ancak görüşmenin ardından gerek Rusya’dan ve gerekse Şam’dan yapılan değerlendirmeler Türkiye içinden yapılan çoğu “fazla iyimser” değerlendirmelerle örtüşmüyor.

Özellikle Şam’dan yapılan Türkiye’ye dair açıklamalarda yer alan “işgalci”, “işgal ettiği yerlerden çekilmesi gerektiği” gibi ifadeler Türkiye’nin Suriye politikasının giderek daralan bir alanda ilerlediğini gösteriyor.

Günlerdir yazılıp konuşulduğu için Adana Mutabakatı ve genişletilmiş terörle iş birliği anlaşmasının maddelerini tek tek sıralamayacağım. Ancak Türkiye’nin Suriye politikasının ve Suriye’deki mevcut varlığının iki ülke arasında 2011 öncesinde yapılan anlaşmaların uygulanmasına engel teşkil ettiği ortada.

Bu anlaşmaların uygulanabilmesi için;

  • Türkiye’nin Suriye Devleti’ni tanıması gerekiyor. Buna Devlet Başkanı Beşşar Esad ve devleti idare eden dışişleri bakanlığı gibi kurumsal yapılar da dahil. 
  • Suriye’nin sınırlarının tanınması gerekiyor. Türkiye her ne kadar Astana süreçleri dahil birçok kez Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıdığını beyan etse de Suriye içindeki varlığı ve ÖSO üzerinden varlığını sürdürme amacı bu beyan ile çelişiyor. Aynı zamanda “Suriye’nin bütünlüğü ve sınırlarının tanınması” konusu Türkiye’nin Rusya ve İran gibi tarafları ikna etmeye zorlandığı konuların başında geliyor.
  • Anlaşmalarda tanımlanan terör-terörist unsurlar konusunda mutabakat sağlanması gerekiyor. Her iki ülke de anlaşmalarda öncelikli olarak yer verilen PKK’yı terörist olarak tanımlıyor. Ancak Türkiye’nin PKK’nın uzantısı olarak gördüğü ve Adana Mutabakatı ile harekete geçmek istediği PYD-YPG, Şam tarafından terörist olarak değerlendirilmiyor. 
    Putin’in Adana Mutabakatı’nı gündeme getirerek Türkiye’ye, “Şam ile ilişki kur ve sorununu onunla çöz” şeklinde adres gösterdiğini söylemek mümkün.
    Israrla Şam ile ilişki kurmayı reddeden Türkiye için Adana Mutabakatı’nın gerekleri çerçevesinde ilerlemek Suriye politikasında sert bir dönüşü de gerektirecek.
    Ancak varsayalım ki Türkiye, 2011 başlarında belirlediği ve yıllar içinde yaşanan birçok değişikliğe rağmen değiştirmediği Suriye politikasını revize etti ve Şam ile asgari düzeyde de olsa ilişki kurdu. Bu durumda, Adana Mutabakatı dahil iki ülke arasındaki anlaşmaların uygulanması kolay olacak mı? Muhtemelen olmayacak.
    Çünkü;
  • Şam, Türkiye’nin maaş ödeyecek kadar destek olduğu ve birlikte hareket ettiği ÖSO’yu bölücü ve terörist olarak değerlendiriyor. Türkiye, Suriye ile ilişki kurduğunda gündeme gelecek ilk konu ÖSO’ya verilen desteğin kesilmesi olacak gibi görünüyor. ÖSO üzerinden Suriye’de bazı bölgelerde etki alanı oluşturmak isteyen Türkiye için ÖSO ile ilişkinin kesilmesi domino taşları gibi silsile halinde birçok politikadan da vazgeçmeyi gerektirecek.
  • Türkiye’nin Suriye’deki varlığı legal bir zemine dayanmıyor. ÖSO gerekçesinin ortan kalkması Türkiye’nin Suriye’deki varlığını gerekçelendirdiği unsurun da yok olması anlamına gelebilir. Kısacası Türkiye ÖSO gerekçesi ortadan kalktıktan sonra fiilen Suriye topraklarına askeri güç sokmuş komşu ülke durumunda olabilir. Sıcak çatışmaların devam ettiği ve sahanın Türkiye’ye müdahale imkanları verdiği şartların ortadan kalktığını hatırlamakta fayda var. Türkiye’nin Suriye’ye müdahale gerekçesi olarak öne sürdüğü “Kürt oluşumlar ve PKK bağlantısı” gerekçesinin biraz daha belirginleşip sorgulanacağı açık. 
  • Şam’ın, “Al ÖSO’yu ver YPG’yi” noktasına çekilmesi de mevcut şartlara göre pek mümkün görünmüyor. Şam ve Rusya Kürtlerle ‘meselesini’ iç mesele olarak değerlendiriyor ve müzakere yoluyla çözmekte ısrarlılar ve Kürt siyasi ve askeri oluşumları da bu oluşumlara katılanları da o bölgelerin yerel halkı olarak tanımlıyorlar. Bu konuda Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı tampon bölgeye “uygun gördüğü Suriyelileri” yerleştirmesi başlıbaşına birçok soruna gebe bir girişim. Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler o bölgenin yerel halkı ancak ÖSO Suriye’nin farklı bölgelerinden insanlardan oluşuyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesine ek olarak şahsi mülklere başkalarının yerleştirilmesi gibi bir hamle meşruiyet ve güvenlik dahil birçok sorun doğuracaktır. 
  • Türkiye’nin önüne gelecek bir başka konu ise İdlip’teki El Kaide ve radikal gruplar. Hatırlanacağı gibi Türkiye, Soçi anlaşması ile bu gruplara yönelik operasyonu ertelemeyi başarmış ancak karşılığında bu grupların silahsızlandırılması, çözülmelerinin sağlanması gibi taahhütlerde bulunmuştu. Ancak bu taahhütlerin hiçbiri yerine getirilemedi. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon yapma niyetini beyan etmesine paralel olarak Rusya ve Şam İdlip’e yönelik askeri operasyonu yeniden gündeme getirmeye başladı. İdlip’teki El Kaide uzantılı grupların birçok ülke tarafından terörist olarak tanımlandığını biliyoruz. 
    Diğer taraftan Türkiye’nin Suriye içinde bir tampon bölge oluşturmak, varlığını pekiştirmek, desteklediği ÖSO gibi grupları kalıcı unsurlar haline getirip istediği yere yerleştirmek için yaptığı her hamle kendi aleyhine gelişmeleri de tetikliyor.

Suriye’deki yeni şartlar Türkiye’nin manevra alanını oldukça daraltıyor ve bütün bunlara ek olarak Türkiye’yi çoğunluğunu radikal grupların militanlarının oluşturduğu yeni bir göç akını gibi tehlikelerle birlikte İdlip operasyonu bekliyor. 

Fırat’ın doğusuna bir operasyon ihtimali de giderek zayıflıyor ancak mevcut şartlara rağmen girişilecek bir operasyon Rusya destekli Suriye ordusu ile karşı karşıya gelme riskini de beraberinde getiriyor.

Ancak Adana Mutabakatı, Türkiye’nin Suriye politikasının rayına girmesini sağlayacak bir süreci başlatabilir ve Türkiye için “çıkış yolu” olabilir.

Bu da Türkiye’nin saha şartlarını ve gidişatı gerçekçi şekilde değerlendirip Suriye ile ilişkileri normalleştirmeyi isteyip istemediğine bağlı.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...