30 Ocak 2019 23:30

Seçim kumarı

Seçim kumarı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yerel seçimlerden iktidar lehine bir sonuç çıkabilmesinin temel koşulu, halkın günlük yaşamından memnun olması, gelecekte de daha iyi olacağına inanması ya da en azından bu konuda ikna olmasına bağlıdır. Ekonomik krizden doğrudan etkilenen, yerel seçimler sonrasında çok da fazla etkilenmesi beklenen milyonlarca emekçinin içinde bulunduğu ağır koşullara rağmen, yerel seçimlerde yapılacak tercihlerin ne yönde olacağı konusunda kimse, geçmiş deneyimlerin de etkisiyle, kesin tahminlerde bulunamıyor.

İktidar cephesi, parti-devlet bütünleşmesini hızlandıran yeni sistemin de yardımıyla, sandıktan istediği sonuçları çıkarmak için ekonomik, sosyal, hukuksal ve siyasal olarak devletin bütün olanaklarını seferber etmesine rağmen, 31 Mart’ta sandıktan çıkacak sonuç konusunda büyük bir tedirginlik yaşıyor.

31 Mart seçimlerine kadar iki ay olmasına rağmen, iktidar cephesinde sadece elindekileri belediyeleri değil, sonrasında iktidarı kaybetme korkusu ve endişesinin giderek artmaya başladığı net bir şekilde görülüyor. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunları ağırlaştıran, her alanda çözümsüzlüğün ve istikrarsızlığın mimarı olanlar, belediye seçimlerini ‘beka sorunu’ haline getirmeye çalışarak güçlerini korumayı, düzenlerini sürdürmeyi hedefliyorlar.

Ekonomik krizin halkın doğrudan günlük yaşamında yarattığı ağır sorunlar ve iktidar eliyle yaratılan korku atmosferine rağmen, hayat pahalılığına yönelik tepkileri bir türlü engelleyemiyor. Erdoğan, bugüne kadar başarıyla uyguladığı ve siyasal kutuplaştırmaya dayanan siyaset tarzıyla, her seçimden (7 Haziran seçimleri hariç) istediği sonucu alarak çıkmış olsa da, 31 Mart seçimlerinin bugüne kadarki en zor seçim olacağını çok iyi biliyor.

24 Haziran seçimleri öncesinde iktidar cephesinin yoğun seçim propagandasının etkisinde kalan milyonlarca insan, ekonomide yaşanan son gelişmelerin de etkisiyle büyük hayal kırıklığına uğradı. İşçisiyle, kamu emekçisiyle, üretici köylüsü ve küçük esnafıyla ekonomik krizi iliklerine kadar hisseden geniş toplum kesimleri, çok büyük iddialarla gündeme getirilen yeni sistemin resmen uygulanmaya başladığı günden bu yana tabiri caizse gün yüzü görmedi.

24 Haziran sonrasında ‘uçuşa geçecek’ denilen Türkiye ekonomisi, aksi yöndeki tüm iddialara rağmen irtifa kaybetmeye devam ediyor. Çarşıda pazarda daha önce görülmemiş ölçüde büyük bir yangın var. Erdoğan ise, bir taraftan ekonomide ‘her şey yolunda’ mesajları verirken, diğer taraftan hayat pahalılığının sorumlusu olarak göstermeye çalıştığı üreticileri, küçük esnafı ve marketleri fırsatçılık yapmakla, hatta halkı sömürmekle suçluyor.

Bugün tek adam rejimi olarak karşımızda olan yeni sistemin bütün aktörleri ekonomik kriz gündemini geri plana itmek için ne kadar yoğun çaba harcasa da, krizin halkın günlük yaşamı üzerindeki ağır ve yıkıcı etkisini bir türlü gizleyemiyorlar.

31 Mart seçimlerine kadar resmi tüketici enflasyonun yeniden yükselişe geçmesi, resmi işsiz sayısının 4 milyonu, gerçek işsiz sayısının 7 milyonu aşması kuvvetle muhtemel. Bütün göstergeler alarm vermesine rağmen yerel seçimleri genel seçim havasına sokarak ‘beka sorunu’ haline getirmeye çalışanlar, 31 Mart sonrasında ekonomik ve siyasal açıdan ağır sonuçlara neden olabilecek büyük bir ‘seçim kumarı’ oynuyorlar.

Önümüzdeki aylarda ekonomideki daralmanın daha da belirginleşmesiyle birlikte halkın siyasal tercihlerde önemli değişimlerin ve kırılmaların yaşanmasını beklemek şaşırtıcı olmaz. Söz konusu kırılmanın hangi boyutlarda yaşanacağını, başta enflasyon ve işsizlik rakamları olmak üzere, ekonominin temel göstergelerinin seyri belirleyecek. Bu durumun, sadece yerel seçim sonuçları açısından değil, seçim sonrasında gündeme gelmesi beklenen ağır ekonomik önlemlerle birlikte, çok daha büyük tepkileri beraberinde getirmesi şaşırtıcı olmayacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa