28 Ocak 2019 23:10

Sınırda yaşamak*

Sınırda yaşamak*

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1980 Darbesi sonrası, solun yeniden toparlanma çabaları içinde büyük emeği geçen yayıncı, editör ve yazar Şevki Ömeroğlu hakkında hazırlanan kitap, sadece onun değil, 80 öncesi ve sonrasının dinamiklerinin irdelenmesinde önemli bir kaynak kitap. ‘Kültür Cephesinin’ ürünü Tavır dergisinden, Haziran Yayınlarına, Ahmet Zengin ile birlikte Akış/Dönem Yayınlarına… 9 sayı çıkan “Dünya Solu” dergisi, 80 sonrası ortam da kendini toparlamaya çalışan Türkiye soluna dünya solunun gelişmelerini anlatan “Dünya Solu” dergisi çok önemli bir katkı idi. Ben da o sıralarda “Dünya Sorunlarını” çıkarıyordum. Alan Yayınları bir yol ayrımına geldiğinde, büyük boy 500 sayfalık “Doğu Avrupa” dosyasını, halk demokrasilerinin peş peşe çöktüğü bir dönemde sıcağı sıcağına yayınlamıştım. “Dünya Solu” nu, bu çabanın devamı olarak görüyordum. Latin Amerika solunun yükselişini irdeleyen derlemeyi ise ne yazık ki yayınlayamayacaktım. Alan Yayınları ile birlikte, Dünya Sorunları ve Türkiye Sorunları da çöküyordu.

Şevki Ömeroğlu bir Karadeniz çocuğu. Ama aynı zamanda İstanbul’un kadim semtlerinin çocuğu. Gizemle doludur Suriçinin Haliç yamaçları.

Karadenizlilik çok kendine özgü bir olgudur. Aynı zamanda Karadenizlilik, isyanın, başkaldırının, öfkenin tarihidir. Horon tepmeye, kemençeye yansır.

Hele Rize!

Cihan Alptekin de Rize/Hemşinli değil miydi?

Ama bir Mesut Yılmaz da, RTE de o yörenin çocuğudur.

Türkiye solunun sosyolojisi yapıldığında, “Şevki Ömeroğlu Kitabı” değerli kaynaklardan biri olacaktır, İçinde barındırdığı, yansıttığı çok renklilik ile.

“70’lerde Türkiye Solu” (İletişim Y.) kitabının yazarı Vehbi Ersan’ın Şevki Ömeroğlu’nu anlatan ‘Hepimizin Şevkisi’ başlıklı girişini çok sevdim : “ Eğer ömrü ve enerjisi yetseydi, kendisini anlatmaya şöyle başlayacaktı” diyor Ersan: “Haliç kıyısında Ayakapı’da doğdum. Küçükmustafapaşa semti. Bir Karadeniz, hatta Rize semti. Rize’nin bir Kasabası gibi. 8 yaşında Balat’a taşındık. Babamın lastik atölyesi oradaydı. Bir yıl sonra Fındıkzade ve 2 yıl sonra Fatih’in Nişanca’sı. Şehzadebaşının Vefa Lisesi, önce Aksaray’ın sonra Dolapdere’nin gazeteciliği. Tarihi yarımadada doğuş, kimi etkilemez? Tarih hep Suriçindeydi… Nice sürgünlerden sonra, anladığıma göre devletle barışmıştık. 1978’de bir arkadaşın evine mahkeme celpi geliyor. Babası bakıyor. ‘Ulan 100 yıldır devletle barışmak için didindik durduk, tam başardık diyordum, sen bizi gene savaşa soktun. Sicil tutar, insan ömrünü katlayan kinini yaşatır.”

Çarşamba İsmailağa Cumhuriyeti de orada, hem de tam Fener Rum Patrikhanesinin tepesinde!

Ben de liseyi, üniversite yıllarında Fatih’te yaşadım. İlginçtir Fatih.

Lisede sınıfının tek Kürt çocuğuna sahip çıkan, bilgi ve olgunluğa sahiptir o yaşında. 90 öncesi de Kürt olgusunu erken irdeleyen öncülerdendir. Hüsnü Gürbey’in yazısı, Ömeroğlu yanında İstanbul Kürtlüğünün, İstanbul’un kadim ve de görece yoksul semlerinin öyküsünü de yansıtıyor. Küçükmustafapaşa’da Kürt böreği yapan fırın, Arapcamii’nin önünde satış… Divan yolunda da Kürt böreği satan bir yer vardı abonesi olduğum. Kürtlüğe izin verilen tek ürün! Yoksulların ve öğrencilerin keyfi, çay katığı!

Karadeniz aile dayanışmasının örneklerinden biri Ömeroğlu, farklı siyasal duruşlara karşın. Ah, o Sultanahmet, Bayrampaşa, Metris kapıları. O güzel anneler, kardeşler ve babalar…

Bir gün haber geliyor Uluslararası PEN’den, “Yalçın Küçük açlık grevinde ölmek üzere, bir şeyler yapmak gerek!” Demirtaş Ceyhun, cezaevi yönetimine ulaşmayı başarıyor. Yanıt: “Hücresinde uyuyor.” Rahatlıyoruz.

Sosyalistlerin birliğine kafa takanlardandır Ömeroğlu, ünlü Kuruçeşme tartışmalarının başını çekenlerden ve tebliğlerini yayınlayanlardandır.

Ve nice dergiler. Kirli Savaş yıllarının tabulara değinen sol basının üzerinden geçişi, mahkemeler mahkemeler DGM’lerde… Sürgüne çıkma zorunluluğu, 94’de… Ayşe Nur’un 84’den sonra ilk kez yeniden hapse girdiği yıl! 1982’de Metris, ilk girişi.  Sağlığındaki illetin kaynağı. Nicelerinin erken vedalaşmasının nedeni o yıllar değil mi? Mamak, Metris, Diyarbakır temerküz kampları!

Deniz ve Cihan ile farklı bir dostluğumuz vardı. Deniz bana “doktriner” diye takılırdı, fazla kitabi olduğum için. MDD konusunda farklı düşünmemize karşın.

Ömeroğlu da, radikal bir sol hareket içinde, “dokriner” takılanlardandı. Hep okudu, düşündü, yorumladı, geleceğe bakmaya çalıştı.

Ayşe Nur 56 yaşında veda etti bizlere, Şevki Ömeroğlu 58 yaşında. Ne çok iş sığdırdılar yaşamlarına.

Hepimiz bir anlamda sınırda yaşamadık mı, ama bir yandan da sınırları zorlamadık mı?

(*) Sınırda Yaşamak/Şevki Ömeroğlu Kitabı, Derl. Nihat Ömeroğlu, Hasip Akgül, Neylan Doğan, Selçuk Gürsoy, Ertuğrul Mavioğlu, Hüseyin Solgun, Eylem Toğrul, Belge Yayınları Kasım 2018.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...