27 Ocak 2019 00:29

Seçmene pozitif mesaj whatsapp’tan mı iletilecek?

Seçmene pozitif mesaj whatsapp’tan mı iletilecek?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sözcü ile Türkiye gazetesi arasında şiddetli bir kavga var. Günlerdir her iki gazetenin de sayfalarını sahipleri üzerinden ‘FETÖ’cülük suçlamaları işgal ediyor. İhlas Grubu tetikçileri hemen her gün Sözcü’ye kayyım atanacağının ‘müjdesini’ veriyor. Bilindiği üzere Sözcü gazetesinin yöneticileri ve yazarları hali hazırda yargılanıyor. Geçmiş tecrübeler muhalif çizgideki yayın kuruluşunun adil bir yargı kararıyla karşılaşma olasılığının mucize olduğunu düşündürüyor.

‘Türkiye’de muhalif gazeteler de var demek için Sözcü’ye dokunulmuyor’ argümanı çöktü mü? AKP’nin medya politikası değişiyor mu? Fatih Portakal’ın ardından, Sözcü’nün hedef haline gelmesi sadece bir seçim stratejisi mi? Her iki durumda da CHP’nin buna bir cevabı var mı?

Haber doğrulama sitesi Teyit.org geçen hafta “Medya Kullanımı ve Haber Tüketimi: Güven, Doğrulama, Siyasi Kutuplaşmalar” başlıklı bir rapor yayınladı.* Araştırma, 2018 Haziran ve Ağustos ayları arasında Türkiye genelinde 1500 kişiyle yapılan görüşmelerin sonuçlarını içeriyor. Katılımcıların yüzde 97,7’si her gün internete bağlandıklarını ifade etmiş, erişimde en başat araç telefon. Bu da bize gösteriyor ki ülke genelinde gelir dağılımında ciddi bir adaletsizlik olsa da internete erişimde büyük bir uçurum yok. Teyit’in yaptığı araştırmaya göre ise interneti sosyal medyaya erişmek için günde en az bir kere kullananların oranı yüzde 72,7, bunu yüzde 62’lik oranla interneti günde en az bir kere haber almak/bilgi edinmek için kullananlar takip ediyor. 50 yaş ve üzerinde internet üzerinden habere/bilgiye erişim eğilimi düşerken, 20 yaş ve altında haber takip etmeyenlerin oranı artıyor. Katılımcıların, haberleri takip etmede “her zaman” sıklığında en çok kullandıkları ortam WhatsApp, Messenger gibi mesajlaşma uygulamaları (yüzde 38,5) onu, sosyal medya platformları (yüzde 31,8), çevrimiçi medya ve haber uygulamaları (yüzde 24) ile TV kanalları (yüzde 17,5) takip ediyor. Yazılı basından haber takip etme oranı çok düşük, 50 yaş üstünde bu oran artıyor.

Gelelim güven ilişkisine, öncelikle eğitim seviyesi arttıkça medyaya güven azalıyor. Karar, Yeni Şafak, Güneş ve Akşam gazetelerini okuyanlar Türkiye’de medya haberlerine güveniyor, buna karşılık Birgün, Cumhuriyet, Sözcü gibi kaynakları tercih edenlerin genel olarak medyaya güvenleri düşük, alternatif kaynakları takip ediyorlar. Bir başka deyişle hükümete yakın medya kuruluşlarını takip edenler için ortada bir medya krizi yok denebilir, diğerleri daha eleştirel bakışa sahip. Aynı şekilde Flash TV, Beyaz TV, TRT Haber, TRT 1 ve Kanal 7 izleyenler için de ortam “sütliman.” Siyasi görüşünü Sosyalist, Kürt Milliyetçisi, Sosyal Demokrat, Ulusalcı, Liberal ve Laik olarak belirtenlerin medya ve habere güveni diğer gruplara göre daha düşükken kendisini Muhafazakâr, İslamcı ve Ülkücü olarak tanımlayanların güveni oldukça yüksek. Tahmin edeceğiniz üzere medyaya şüpheyle yaklaşanlar haber doğrulama yöntemlerine de daha sık başvuruyor. Kendilerini Sosyal Demokrat, Ulusalcı, Atatürkçü ve Kürt milliyetçisi olarak tanımlayanlar sosyal medyada haber paylaşmaktan en fazla çekinenler. Kadınlar erkeklerden daha endişeli, gelir azaldıkça endişe artıyor. Sosyal medyada farklı görüşten insanlarla etkileşime girenlerin oranı ancak üçte bir düzeyinde, diğerleri kapalı ve kapalılık arttıkça doğrulama davranışı azalıyor.

Araştırmanın ortaya koyduğu bulgular tek tek bakıldığında çok şaşırtıcı değil ancak durum kutuplaşma ve oy verme davranışları ile birlikte düşünüldüğünde oldukça anlamlı. AKP’ye oy vermeyen, medyaya güven duymayan, fikrini açıklamaktan korkan, mesajlaşma uygulamalarına kapanan, eşinden dostundan gelen bilgileri doğrulamaya gerek duymayan, dolayısıyla endişe sarmalına giren bir kitle var. Okudukları gazeteler, izledikleri televizyonlar saldırı altında, gençler ise zaten habere en az ilgi duyan kesim. Böyle bakınca AKP’nin çok belirgin bir medya politikası olduğu açık, bundan sonra tek yapması gereken muhalefet seçmeninde yılgınlığı artırıp mümkünse sandığa gitmesini engellemek, zaten kaybetmiş oldukları izlenimini yaygınlaştırmak. Bu tablo aynı zamanda muhalefetin medya alanını boşlamasının ve gazeteciler üzerindeki baskılara yeterince tepki vermemesinin sonucu. Görünürdeki tek strateji alternatifsizliğe yaslanmak, Suriyeliler konusunda olduğu gibi korkuları pekiştirmek. Elde kala kala bunu haberler, köşe yazıları, TV programlarıyla yeniden üreten birkaç medya kuruluşu kaldı. Yazıya bu nedenle Sözcü örneği ile başladım. Onları da kaybederse CHP ne yapmayı düşünüyor acaba? Sorun artık seçimde propaganda yapacak mecra kalmamasının çok ötesinde. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde hak ihlalleri raporuna ret oyu veren CHP’nin HDP ile aynı konumda olmamak için gösterdiği gayret onu giderek daha fazla AKP’nin çizdiği sınırlara hapsediyor. Polemikten kaçıp, seçmene pozitif mesaj vermeye odaklı seçim kampanyası planlarken Sözcü’yü ve Halk TV’yi  temel hak ve özgürlükler üzerinden savunma imkanı dahi elinden gidiyor. AKP’nin kendisini sıkıştırdığı yerden seçmeninin kaygılarını görmüyor ya da görmek istemiyor.

* Raporun tamamı için buraya tıklayınız

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...