24 Ocak 2019 00:40

Leyla Güven'in özgürlüğü

Leyla Güven'in özgürlüğü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Leyla Güven HDP’li bir milletvekili.

Hakkari’den yüzde 70’in üzerinde oyla seçilenlerden.

Şimdi hapis.

Diyarbakır E tipi Kapalı Cezaevinde hapis. Bize göre bir düşünce suçlusu (!?) Tırnak içinde “düşünce suçlusu!?” olur mu demeyin, oluyor.

Siyasi görüşleri nedeniyle hapis ve bu durumda olan herkes, “düşünce suçlusu!?” sayılır.

Sayın milletvekili, 78 gündür açlık grevi yapıyor. Tecrit koşullarını protesto için yapıyor açlık grevini. Kim için? Öcalan’ın özgürlüğü için. Onun hapiste tutulma koşullarını protesto için. Ne var, Öcalan’ın koşullarında? Herkes biliyor artık: Tecrit koşulları deniyor buna.

Ailesi ve yakınlarıyla ve avukatlarıyla görüştürülmemek, belirli sayıda insanla çeşitli vesilelerle bir arada olamamak… Tek başına tutulmak… Bunlara tecrit koşulları deniyor. Bu koşullar insan hakları hukukuna göre tecrit sayılır ve kabul edilemez.

Burada eylemde bulunanın özgürlüğü ile (Leyla Güven’in özgürlüğü) eylemindeki talep (Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması) çelişir görünse de ben bu iki sorunun hem yaşam hakkı bağlamında hem de özgürlük idesi bağlamında  bağlantılı olduğu düşüncesindeyim.

Bir zamanlar “çözüm” süreci denen süreç vardı ve Öcalan, yasaların özgürlükçü yoruma tabi tutulmasıyla hem avukatlarıyla, hem ailesiyle ve hem de milletvekilleriyle görüşebiliyordu.

Üstelik bu çözüm süreci temel hedef olarak barış süreciydi, benim değerlendirmelerime göre. Çatışmaların durması değil sadece. Silahsızlanma da değil. Tümüyle barış sürecine evrilmesi mümkün ve olanaklıydı. Yasa bile çıkarılmıştı, yürütme organı da yetkili kılınmıştı… Bakanlar Kurulu kararları da Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.

Süreçten sapma 11-12  binden fazla insanın hayatına mal oldu. Oysa süreç işletilebilse, kimse ölmeyecek, öldürmeyecek; herkes insan onuruna uygun koşullarda yaşayacaktı. Tıpkı İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 28. maddesinde yazıldığı gibi, herkesin, bildiride yer alan insan hakları ve özgürlüklerine dayalı bir sosyal düzene hakkı vardır ve bunlara eylemli olarak da sahip olacaktır. İnsan onuru da benim düşünceme göre, haklara ve özgürlüklere sahip olarak korunur.

Özgürlük de somuttur. Hapishanenin en belirgin özelliği hareket alanınızın  fiziksel olarak daraltması değil midir? Hücre sizce neden dayatılır? Tecrit de bunun içindir.

Özgürlük alanlarınızın daraltılmasının bir türüdür. Görüşememek, konuşamamak, gülememek, ağlayamamak, diğer insanlarla birlikte…

Eylemcinin eylemine bakmak lazım;  tamam da esas olan talebinin içeriğidir. Eylem tarzı savunulmayabilir. Konumuz da o değil. Tarzı benimsemeyiz, desteklemeyiz. Fakat talep hak talebi midir, değil midir, ona bakmak lazım.

Leyla Güven’in bir milletvekili olarak neden tutuklu bulunduğu çok çok önemli bir sorun değil midir? Hani çok söylüyorlar ya “milli irade” sorunu değil midir?

Bir milletvekili başkasının hak ve özgürlüğü için neden açlık grevine yatar? Düşünmek lazım.

Neden 78 gündür suskundur, siyasi iktidar?

Neden tecrit koşulları hukuka uygun koşullara dönüştürülmez?

Bence insan ve yurttaş olarak, kamuoyu olarak, soru sormaya; hak ve özgürlük talep etmeye devam etmeliyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...