19 Ocak 2019 23:55

Amaç seçimi götürmekse, ‘seçim güvenliği’, hile, şaibe... teferruattır!

Amaç seçimi götürmekse, ‘seçim güvenliği’, hile, şaibe... teferruattır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1 Kasım 2015 seçiminden beri, Türkiye’de “seçim güvenliği” tartışılıyor. Üstelik de her seçimde daha da büyüyerek!

16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimi sonrasındaki “hile hurda” tartışmaları henüz çok taze.

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimde ise, “seçim güvenliği” ve “adil bir seçim” konusunda; seçime hem Cumhurbaşkanı hem de AKP’nin genel başkanı olarak katılacak olan Erdoğan’ın YSK tarafından tüm “seçim yasakları”ndan azade tutulması, YSK’nin üyelerinin görevlerinin bir yıl uzatılması, TBMM Başkanının görevinden istifa etmeden İBB başkanı adayı olmasına kadar gelindi.

SEÇİM KAZANMAK İÇİN HER YOL MÜBAH!

Kısacası 31 Mart günü yapılacak yerel seçime de, “seçim güvenliği”nde tüm sınırları zorlayan ihlal iddiaları eşliğinde gidiyoruz.

Nitekim; 164, 149, 140 yaşında ilk kez seçmen olanları mı, dört katlı binanın beşinci katında onlarca seçmen kaydedildiğini mi, olmayan binalarda, inşaatlarda yüzlerce seçmen mi, askeri kışlaların, polis lojmanlarının seçim kayıt merkezlerine dönüştürülmesi mi, kasabanın nüfusundan fazla yeni seçmen kaydı mı... normal insan aklının kabul edemeyeceği sayısız ihlal her gün medyaya yansımaktadır.

Muhalefet partileri, bu ihlalleri duyuruyor, ilçe seçim kurullarına başvuruyorlar, ama önceki gün kamuoyu karşısına çıkan YSK Başkanı, “Bugüne kadar sadece 165 şüpheli seçmen kaydına rastlandığı”nı söyleyerek, ihlallerle ilgili iddiaların “Algı operasyonu amaçlı olduğunu” öne sürüp, “seçim güvenliği” sorununun YSK tarafından umursanmadığını gösterdi.

YSK gibi AKP ve MHP de bu görülmemiş ihlalleri umursamıyor.

1 Kasım 2015 seçiminden beri AKP-MHP ittifakının, bir yandan seçim güvenliği ihlali için ellerindeki her imkanı kullanırken aynı zamanda “seçim güvenliği” konusundaki tartışmaları kışkırtan bir tutum aldıkları da açıkça görülüyor.

AKP İÇİN SEÇİM ARTIK İKTİDARI DEĞİŞTİRMENİN ARACI OLMAMALI

Burada bugüne kadar, “7 Haziran seçimi dışında girdiği her seçimi kazanan” AKP’nin, kendisine meşruiyet sağlayan “Seçimle iktidara gelme” fikrini yıpratması kendi ayağına kurşun sıkmak gibi görünse de artık gerçek böyle değildir.

Çünkü;

  • Tek parti tek adam rejimi, muhalefet partilerini ortadan kaldırmaz, ama muhalefetin seçimle iktidara gelmesini de reddeder. Bu sistemde muhalefet sürekli muhalefet için vardır; pratikte iktidarın adayı olmamalıdır.
  • “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, iktidarın iktidarda kalması şartını seçimlerde yüzde 50+1 almasına bağlamıştır. Ama AKP tarihi boyunca hiçbir zaman bu oyu alamamıştır. Nitekim son seçimde Cumhurbaşkanının yüzde 51.8 oyu, “AKP+MHP desteği+seçim güvenliği ihlal edilerek yapılan seçim hileleri” üstünden sağlanabilmiştir. Bu MHP’yi iktidarın ortağı olması demektir. Ki, bu da “tek adam tek parti” fikriyle çelişiktir!
  • Bu koşullarda etkin, iktidarı değiştirecek derecede meşruiyete sahip bir seçim AKP için artık bir tehdittir! Bu yüzden de bir yandan “AKP seçimle iktidarı terk etmez” fikri propagandası sürdürülürken öte yandan da bu iktidarın artık hile, hurda...her yolla iktidarda kalacağı iddiası yaygınlaştırılmaktadır. Ki, bu da seçimlerin meşruiyet tartışmasının yayılıp derinleşmesi, “İktidarı elinde tutanın artık seçimi de kontrol edeceği” fikrine inandırıcılık kazandırmak için kullanılmaktadır.

Bu nedenlerledir ki; AKP, bugün de “Cumhur İttifakı” seçimi sadece kendi işine yaradığı sınırlar içinde kullanmak ama kendisini engellemeden de seçimi her yolla meşruiyeti tartışılır olan bir araca dönüştürmek istemektedir.

HALK OYLARINA SAHİP DE ÇIKMALI!

Millet İttifakı” ise halka; “Seçim hileleri, seçim güvenliği ihlali, filan umursamayın, gidin oyunuzu kullanın. Gerisini bize bırakın” demektedir. Ama inandırıcı da olamamaktadır. Çünkü birincisi CHP benzer söylemi 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçiminde de kullandı. Ama söylediğinin tersini yaparak seçim hileleri karşısında vatandaşın tepkisini yatıştırmanın ötesinde hiçbir karşı tutum geliştiremedi, geliştirmek de istemedi. İkincisi ise, seçim sonuçlarını tanımayan iktidara karşı, gösteri yürüyüşü, miting, grev ... gibi en demokratik mücadele biçimlerinden uzak durarak CHP, halkın tepkisini doğrudan ifade etmesinden kaçındı.

Ana muhalefet partisinin bu tutumu, AKP-MHP ittifakını seçim güvenliği ihlalleri ve hile hurda gibi konularda daha da cesaretlendirirken, halkın da seçimlerle “tek parti rejimi”nin engellenip engellenemeyeceği konusundaki endişelerini de büyüttüğünü söylemek yanlış olmaz.

Elbette burada, bugün halkın seçimlerden önemli ölçüde umudunu kestiği söylenemez. Tersine endişeleri giderek büyümesine karşın halk yığınlarının, tek parti, tek adam rejimi doğrultusundaki adımları caydıracak, MHP ve AKP içinde olduğu kadar “Cumhur İttifakı” içindeki gerilimleri çatışmaya dönüştürecek sonuçlar elde edilebileceğine inanmaya devam etmektedir.

CUMHUR İTTİFAKINA OY YOK!

Yakın geçmişteki seçime katılma oranları bunu gösteriyor. Yerel seçimde de bunu büyük ölçüde göreceğimizi gösteren işaretler var.

Bu yüzden de yerel seçimden, “Cumhur İttifakı”nın zayıflayarak çıkması, “tek parti tek adam rejimi” karşıtı mücadelenin büyüyüp moral bulmasının seçimi olması için önemlidir. Onun için de “Millet İttifakı” partileri, HDP ve çeşitli ilerici demokrat parti ve çevreler, aralarındaki ciddi farklılıklara, yerellerin özelliğine göre farklı girişimler yapmalarına karşın, “Cumhur İttifakına oy yok” demekte birleşmektedirler.

Tabi “Millet İttifakı”nın, “Oyunuzu verin gerisini bize bırakın” öğütlerine bakmadan oylarına sahip çıkıp, seçim hilelerine karşı ve halkın iradesine yönelik saldırıları boşa çıkaracak bir mücadeleyi de göze alarak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...