15 Ocak 2019 23:35

"Eyy Trump"tan "Trump’ı da anlıyoruz" kıvamına gelmek

"Eyy Trump"tan "Trump’ı da anlıyoruz" kıvamına gelmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Trump’ın önceki gün Twitter hesabından yaptığı, “Eğer Türkiye Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz. 20 millik (32 kilometre) güvenli bölge kuracağız. Aynı zamanda Kürtlerin de Türkiye’yi provoke etmesini istemiyorum” açıklaması, medyada beklendiği gibi, büyük ve gürültülü bir tepkiyle karşılandı.

Trump’ın tweeti, Erdoğan yönetimi cenahında ise beklenmeyen bir soğukkanlılıkla karşılandı. Dolayısıyla “Cumhur İttifakı bu seçim ortamında ‘Eyy Trump’, ‘Eyy Amerika’ diye nutuklar atmayı ve ‘beka’ tartışmasını alevlendirmeyi kaçırmaz” diye düşünenler için durum öyle olmadı!

Dün partisinin grubunda konuşan Erdoğan da önceki gün Trump’la telefonda görüştüklerini, “tweet sorunu” dahil her konuda “Olumlu sonuçlara vardıklarını” açıklayarak; fanatik taraftarlarını bile şaşkına çevirmiş olmalı.

ÇAVUŞOĞLU, ‘TRUMP’I DA ANLIYORUZ!’

Özellikle de basında çok öne çıkarılan, Trump’ın, “Eğer Türkiye Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz” sözlerinin Erdoğan Hükümeti tarafından görmezden gelinmesi ya da en fazla “teferruat” olarak görülmesi çok dikkat çekici oldu.

Çünkü hem Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın hem de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, medyada üstünde en çok gürültü koparılan Trump’ın bu açık tehdit cümlesini öne çıkarmamayı tercih ettiler, hatta görmezden geldiler.

Nitekim, Trump’ın sözlerine ilk tepkiyi veren Kalın’ın en sert ifadesi, “Suriyeli Kürtleri, ABD’nin terör listesinde bulunan PKK ve onun Suriye kolu PYD ile eş tutmak ölümcül bir hatadır” biçiminde oldu.

Çavuşoğlu ise daha da “anlayışlı” davrandı. “Trump’ın durumunu anlıyoruz, üzerinde çok ciddi baskı var. Son tweetin de bir iç politika olduğunu biliyoruz...” diyerek, son dönemde ABD’nin tutumları karşısında pek de rastlanmayan bir yorum getirmiş oldu.

Trump’ı sahiplenen Çavuşoğlu’nun, aslında zevahiri kurtarma anlamına gelen “Hiçbir tehdide pabuç bırakmayacağımızı söyledik. Bir tarafta ekonomik zorluklar, bir tarafta terör tehdidi, bu millete sorsalar, ‘Aç kalırız ama boyun eğmeyiz’ der...” şeklindeki açıklamasının da tamamen “İç kamuoyuna yönelik” olduğu anlaşılıyor. Çavuşoğlu’nun söyledikleri içinde en sert ifade olan, “Bu millete sorsalar, aç kalırız ama boyun eğmeyiz der” sözlerinin “Biz demiyoruz ama millet böyle der” anlamında ifade edilmesi de ayrıca dikkat çekicidir.

ABD HANGİ SONUCU ÇIKARIR?

Bu açıklamaları okuyan Trump ve diplomatları, her halde şöyle diyeceklerdir: “Türkiye kıvama gelmiş. ‘Eğer Türkiye Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz’ dememiz karşısında bile, ‘Eyy Trump’ demekten bizim söylediklerimizi kabul edilecek hale getirmek için bizim adımıza gerekçeler bulacak aşamaya gelmişlerse bu iyidir.” Ve çok da haklı olacaklardır.

Bu “kıvama gelme”nin arkasında ise; en başta kriz ve dolardaki hareketlenme karşısında Türkiye ekonomisinin direncinin olmadığının görülmesi ve seçimden sonra IMF kapısına gidilme ihtimalinin yüksek olması vardır.

Çavuşoğlu, Trump’ın açıklamalarına sıcak yaklaşmanın bir gerekçesini de Trump’ın “tampon bölge” oluşturulması tezine dayandırıyor. Çavuşoğlu bunu, “30 kilometre gibi bir güvenli bölge... Bu ABD’nin de fikri değil. Bu Cumhurbaşkanımızın teklifidir...Biz buna karşı değiliz” diyerek ifade ediyor.

EMPERYALİSTTİR YAPAR!

ABD, bölgede kendi çıkarı peşinde koşan, insan hakları, demokrasi, özgürlükler gibi hiçbir değer tanımayan bir emperyalist devlettir. Ve o böylesi bir emperyalist devlet olarak bazen Türkiye’nin çıkarının savunucusu bazen de Kürtlerin koruyucusu gibi davranmaktadır. Bir gün müttefik gördüğünü ertesi gün satmada bir sakınca görmemesi ise onun açısından bir tutarsızlık değil emperyalist politikanın gereğidir.

Türkiye’nin ilerici demokrat güçleri, aydınları elbette ki ABD’nin bölgedeki çıkarı doğrultusunda aldığı kararları eleştirecek, antiemperyalist mücadeleyi teşvik edeceklerdir. Ama burada atlanmaması gereken bir önemli nokta da Türkiye’nin bölge halklarına rejim dayatan tutumudur. Aynı şekilde ABD ya da Rusya’nın bölge hamlelerine ve onların güçlerine yeniden mevzilenme ve yerleşme meşruiyeti sağlayan Türkiye hükümetinin politikalarıdır.

Bugün ABD’nin Suriye’deki üslenmesini; Rusya’nın Esad rejimini avucunun içinde tutmasında Türkiye’in Suriye politikasının çok önemli dayanak teşkil ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Dahası Suriye politikasını belirleyen “iki kırmızı çizgi”nin artık kendi ayağına dolaşmış olması, Türkiye’yi sıkıştıran bir dayanağa dönüşmüştür. Ki, Trump’ın “Türkiye’yi ekonomik olarak mahvederim” tehdidinin sineyi çekilmesinin arkasında yukarıda belirtildiği gibi, ülkenin ekonomik krize sürüklenmiş olması vardır. Kriz üzerinden ABD ve batılı emperyalistlere mahkum olmanın yanı sıra Türkiye’nin Suriye politikasındaki “iki kırmızı çizgisi” de giderek bir prangaya dönüşmüş bulunmaktadır.

Bugün Trump’ın, egemen bir ülkeye yöneltilebilecek bu en büyük hakareti karşısında bile “Trump’ı da anlıyoruz” noktasına gelinmesi, 17 yıllık AKP iktidarının ekonomide ve siyasette ülkeyi sürüklediği bataklıktan ötürüdür. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...