10 Ocak 2019 00:20

Ey özgürlük-tahliye

Ey özgürlük-tahliye

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Özgürlük esastır.

Tutuklama istisna ve bir tedbirdir.

Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişi açısından, durumu hakkında yargıç karar verecektir. Belirli aralarla karar verecektir. Dava açılmış ve yargılama başlamışsa, kişinin yargılandığı davanın yargıcı/yargıçları karar verecektir. Dosyaya hakim olan onlardır, aşamalarını bilen, sanığı gören/tanıyan onlardır.

Özgürlük her aşamada talep edilebilir. Usul kuralları da hangi aşamalarda özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin, hangi usule göre özgürlüğünden yoksun bırakılma durumunun gözden geçirileceğini ve değerlendirileceğini hüküm altına almıştır. Tutulan kişinin durumu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı” ile ilgilidir ve Sözleşmenin 5. maddesinde bu hak düzenlenmiştir.

Türkiye’de yargının cezalandırma aracı olarak görüldüğü pek çok dönem olmuştur. “Her dönem” şeklindeki bir hüküm ağır kaçabilir. Ama hukuk devleti/hukukun üstünlüğü ilkesi tartışmasını aşan, ihmal eden bir şekilde konuşacak olursak, siyasal rejimler açısından hakim sınıfın baskı araçlarından birisini “hukuk” olarak görebilir ve bu baskı aracı olma durumunu, “yargı sopası”, ”hakim sınıf kırbacı” olarak siyasal nitelemelere de tabi tutabiliriz. Ceza ve infaz politikasını kim belirler? Bu bir siyasal tercihtir. 2005 yılında 55 bin olan tutuklu ve hükümlü sayısı şu an 260 binleri geçmişse, bu bir politikanın ürünüdür ve bunun uygulayıcıları vardır: Soruşturma ve kovuşturma makamları! Yargı!

Üstelik içerideki insan sayısının katlanması dışında 600 binlere varan-eski sisteme göre hapis cezası ile cezalandırılması gereken ya da tutuklu olarak bulunması gereken- şimdilik “özgür”,  insanlar var, dışarıda. Denetimli serbestlik, adli kontrol rejimini kastediyorum. En yeni örnekleri Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’dır.

Gerçekten, yargı pratiğinde özgürlük esas mıdır?

Özgürlük, en azından Magna Carta’dan beri asıldır, esastır. Magna Carta’nın 39. maddesi buna amirdir. 40. maddesine göre de adalet geciktirilemez. Örnek olsun, siyasiler arasından  Selahattin Demirtaş’ı, Gülten Kışanak’ı, örnek olsun İş ve Kültür İnsanı Osman Kavala’yı, örnek olsun Gazeteci, Yazarlar Ahmet Altan’ı, Nazlı Ilıcak’ı düşünün. En son Eren Erdem kararı ile, özgürlüğün esas olmadığı anlayışına  tanık olduk. Ara dönem düzenlemesidir, yasal dayanağı. Ama özgürlüğe bakış, onu algılayış sorununu gördük. Şöyle bir hüküm var Ceza Muhakemesi Kanunu’nda. Eskiden yoktu böyle bir düzenleme. Ara rejimde kondu. Şöyle bir hüküm var artık dünyamızda. “Davam şu mahkemede, duruşmam şu gün, hakim ya da mahkeme heyeti tahliye kararı verirse, özgür olacağım diyemiyorsunuz.” Sizi yargılayan mahkeme değil artık tek yetkili. Bir el, size açılacak kapıları kapatabilir. Hüküm şu:

Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri
Madde 104 

(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamına veya salıverilmesine hakim veya mahkemece karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir. (2)*
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar resen de verilebilir.

Çok sık tanık olduk. ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve Halkın Hukuk Bürosundan avukatların yargılandığı davada tahliye kararı sonrası yakalama ve tutuklama kararlarına  tanık olmuştuk. Eren Erdem davasında tekrarlandı. Derhal tahliye işlemi yapılması gereken Eren Erdem, tutuldu savcının itiraz sonucuna değin. Alıkondu. Çok açık bir durum. Alıkondu, hukuksuzca. Kim işlemlerin durması talimatını verdi de hapishanenin kapısından çıkamadı, yapan hangi yetkiyle yapabildi bunu, hangi yasaya dayanarak?

Biz  yazımızın girişinde, ‘Özgürlük esastır’ dedik de, bu soruşturma, kovuşturma ve yargı pratiğinde, gerçekten, özgürlük esas mıdır?

Israrcıyız. Özgürlük esastır!

*(2) 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nin 93 üncü maddesiyle bu fıkrada yer alan “Ret kararına” ibaresi “Bu kararlara” şeklinde değiştirilmiş, daha sonra bu hüküm 1/2/2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 88’inci maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa