04 Ocak 2019 00:56

Hak-hukuk tanımama, rüşvet; her şey ‘seçimi götürmek’ için!

Hak-hukuk tanımama, rüşvet; her şey ‘seçimi götürmek’ için!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Eski yılın son ayının enflasyonu dün açıklandı.

TÜİK’in verilerine göre, aralık ayında TÜFE, -0.40 olarak açıklandı. Yani aralık ayında tüketici fiyatları 0.40 düzeyinde düşmüş!

Bu “eksi enflasyon”a, çarşıya pazara çıkan emekçileri  inandırmak çok zor. Ama iki ay öncesinden de kasım ve aralık enflasyonunun “eksi” olacağı, hükümetin ne yapmak istediğini az çok fark edenler tarafından biliniyordu. Çünkü, kamu emekçilerine ve emeklilere yapılacak zamların en az seviyede tutulabilmesi için son iki ayın enflasyonunun “düşük çıkması” önemliydi. Bu yüzden hükümet, son iki ay için enflasyonu düşük çıkarmak için “market baskınları”ndan “TÜİK’te ilgili daire başkanını değiştirme”ye kadar “teknik önlemler” aldı! Petrol fiyatlarının uluslararası piyasalarda 80 dolardan 50 dolara kadar gerilemesi ve bunun gerçek enflasyonu gölgelemesinden de yararlanılarak, enflasyonun son iki ayda eksi çıkması sağlandı.

Nitekim, kasım ve aralık enflasyonunun eksi çıkarılmasıyla; memur ve emekli memur maaşlarına yüzde 10.7, SGK ve BAĞ-KUR emeklilerine de yüzde 10.19 zam yapılacağı ortaya çıktı!

Öyle anlaşılıyor ki, memurlar ve emekliler bozdurup bozdurup harcayacaklar!

MAAŞTA CİMRİ AMA ‘SEÇİM RÜŞVETİ’NE GELDİĞİNDE SINIR YOK!

Memur emekli maaşlarında zamları yüzde birkaç puan düşürmek içen bile kırk takla atan hükümet, “seçim rüşveti” dağıtmakta sınır tanımıyor.

Nitekim 2019 bütçesini 80 milyar TL açıkla bağlayan hükümet yerel seçim rüşvetleriyle bütçe açığını daha da büyütecek harcamaları devreye sokmaktan çekinmiyor.

Örneğin;

Yavuz Sultan Selim (YSS) köprüsünden geçmesi gereken araçların iki yıl boyunca FSM’den geçmesine göz yumulduktan sonra çıkarılan kurmaca cezalar affediliyor!1. ve 2. köprü geçişlerine ve “devlet otoyolları” ücretlerine mart sonuna kadar zam yapılmayacağı açıklandı. (Ama nisandan itibaren her iki köprüden de iki yönlü ücret alınması için hazırlıklar yapıldığı belirtiliyor) Her yılbaşında enflasyon oranında artırılan “trafik cezaları” da bu yıl artırılmadı!Otomotiv, mobilya, beyaz eşya, konutta ÖTV ve KDV indirimleri mart sonuna kadar uzatıldı.İstanbul için su fiyatı yüzde 15 düşürüldüElektrik ve doğal gaza, geçtiğimiz yıl içinde yapılan (yüzde 45’lere varan) zamdan yüzde 10’u geri çekildi....

Önümüzdeki günlerde yeni “seçim rüşveti” yöntemlerinin devreye sokulması şaşırtıcı olmayacak!

‘SEÇİM RÜŞVETİ’ HALKIN CEBİNDEN ALINIR!    

Biz elbette köprü geçişlerine, trafik cezalarına hiç zam yapılmasın, hatta bunlar ücretsiz olsun isteriz. KDV ve ÖTV’nin tümden kaldırılmasını ve sadece çok kazananlardan çok vergi alınmasını talep ederiz!

Ama ortada olan, böyle bir zam yapılmaması ya da ÖTV ve KDV indirimi değil. Tersine bu uygulamalar, tamamen seçimi ve sermayeye servet aktarmayı hedefliyor. Ve bu rüşvet dağıtımını hükümet, hiç de saklayıp gizlemeye ihtiyaç duymadan yapıyor.

Dahası iktidar bunları, sanki babalarının cebinden yapıyormuş havasında uygulamaya sokuyor. Üstelik bütün bu rüşvetler Hazineden, halkın cebinden alınan dolaylı vergilerden karşılanıyor. Dolayısıyla her rüşvet olayında olduğu gibi; rüşveti dağıtanın cebinden çıkan bir şey yok! Tersine bunlar bütçeye açık olarak yansıyacak ve açığı kapatmak için dönüp dolaşılıp halkın cebinden alınacak.

SEÇİMİ KAZANMAK İÇİN HER YOL MÜBAH!

“Rüşvet dağıtımı” elbette ki önümüzdeki yerel seçimin meşruiyetinin de sorgulanacağı bir boyut.

Yerel seçimin meşruiyetinin tartışılmasının öteki boyutu ise Erdoğan-Bahçeli ittifakının, Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ı, anayasanın açık hükmüne karşın TBMM Başkanlığı görevinden istifa ettirmeden “İBB başkanı adayı” olarak sahneye sürmüş olmasıdır.

Hukukçular açıkça böyle bir adaylığın “yasal ve meşru olamayacağını” söylüyorlar. Ama iktidarı elinde bulunduranlar bu uyarıları umursamıyor.

Cumhuriyet gazetesi dünkü haberinde, 1963 yılında memuriyetten istifa etmeden yerel seçimde aday olan ve seçimi kazanan AP’li Nuri Eroğan’a YSK tarafından mazbata verilmemesini hatırlatmıştı.

Konuyu gündeme getiren hukukçular, eğer bu yöntemle seçime girer ve seçimi kazanırsa, Binali Yıldırım’a da “mazbata verilemeyebileceği”ne dikkat çekiyorlar.

Ama, “Öyle bir YSK kaldı mı?” denirse, bu sorunun yanıtı da ne yazık ki “evet” değil!

İktidar tarafından 6 üyesinin görev süresi (Yasal olarak mümkün olmamasına karşın) bir yıl uzatılan ve üyelerinin de bunu kabul ettiği bir YSK’nin “Seçimi bir biçimde kazanmış” Yıldırım’a “Mazbata vermemesi” söz konusu olabilir mi?

Hele de 24 Haziran seçiminde “arkası mühürsüz oyları” da geçerli sayma gibi bir “şaibeyi” de sırtında taşıyan YSK’nin!

Kısacası Bahçeli-Erdoğan ittifakı “Yerel seçimi götürmek” için rüşvet, hak-hukuk, yasa-anayasa, teamül, rüşvet, meşruiyet gibi “engelleri” umursamıyor.

O nedenle, Bahçeli-Erdoğan ittifakı için “Seçimi kazanmak”tan çok “Seçimi götürme” nitelemesi daha uygun görünüyor.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...