04 Ocak 2019 00:30

Yeni yıl üzerine burjuva söylemi ve emekçiler

Yeni yıl üzerine burjuva söylemi ve emekçiler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülke bazında onlarca sermaye gazetesi ve televizyon kanalında, uluslararası alanda da binlercesinde 2018’de yaşananları ve 2019’da olası gelişmeleri konu edinen değerlendirmelerde, her ne kadar gelecek yıl ve yılların “daha mutlu şekilde yaşanması” temennileri öne çıksa da, bu değerlendirmelerin büyük çoğunluğunda, “temenni”lerin soyutluğuyla gerçeklerin “acımasızlığı” arasındaki çelişki görülebilir durumdaydı. Kendilerini “demokrat” olarak niteleyen ve sayıları hiç de az olmayan bazı liberal yazarlar ise, “insanlığın geleceğini tehdit eden iklim değişiklikleri”yle aşırı silahlanmaya dikkat çekerek durumun hiç de güven verici olmadığını belirtiyorlardı.

Dönemin sömürü ve baskı sisteminin sürdürücüleri dahil hiçbir sınıf, hiçbir toplumsal kesim, parti ve örgüt açısından “tekin” ve güven verici olmadığı; uluslararası alanda ve her bir ülkede istikrarsızlığın arttığı; çıkar çatışmalarıyla bağlı uzlaşmazlıkların büyüdüğü; silahlanmaya ayrılan kaynakların artırılıp, çatışma ve savaş politikalarının yoğunlaştırıldığı; ve bu nedenle de halkların artan şekilde tedirginlik içinde oldukları, günümüz dünyasının en önemli uluslararası gerçekliklerinden biridir. Bu gerçek, ekonomik, sosyal ve askeri politikalarla güçlendirilmiş biçimde o denli çarpıcı bir görünüm sunuyor ki, Trump, Erdoğan, Putin ve Xi Jinping başta olmak üzere bazı emperyalist kapitalist ülkelerin “tepe” liderlerinin tam da 2018’in son gününde, “ilişkilerin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi” çağrısında bulunmaları -bu çağrılar herbirinin bir diğerini “sorumlu gösterme” taktiğini de içeriyordu- ve “sorunların barışçıl çözümü” yönünde beklentileri besleyen açıklamalar yapmaları, gerçekleri karartma girişiminden öte bir anlam içermiyor.

Buna rağmen ama Trump, Erdoğan ve diğer bazılarının yeni yıl mesajlarında yer verilen “daha güvenli ve barışçıl bir dünya” vaatlerinde olduğu üzere burjuvazinin şu ya da bu ülkedeki devlet temsilcilerinin halkların yanıltılması amaçlı olarak yaptıkları açıklamalar, işçi sınıfı ve emekçilerin beklentileriyle birlikte bilinç ve örgütlenme düzeyinin geriliği ve örgütlü mücadele pratiklerinin dönemsel olarak zayıf oluşu nedeniyle belirli bir etkide bulunuyor, küçümsenemeyecek kitlesellikteki emekçiler açısından inandırıcı olabiliyor.

Bu da, işçi sınıfı ve emekçilerin ileri kesimlerine, proletarya partilerine ve devrimci örgütlere önemi ve işlevi giderek artan bir sorumlulukla yığınlar içindeki çalışmayı artırma, gerçekleri daha anlaşılır biçimde açıklama, ileri kesimlerle daha sıkı örgüt bağları kurma, fabrika, işyeri, okul ve semtlerde emekçi mücadelesinin ihtiyaçlarıyla bağlı örgütlenme ve örgüt biçimleri geliştirme; tekelci siyasal gericiliğe, şovenizme ve faşist harekete karşı birleşik mücadele yeteneği gösterme görevi yüklüyor. Uluslararası alanda gerginlik, çatışma ve savaş koşullarının daha fazla olgunlaştığı bir dönemde, rutin bir politik çalışma, ajitasyon ve siyasal teşhir yetersiz kalacaktır.  İçinde bulunduğumuz dönem birçok açıdan özgünlüklere sahiptir. Askeri politikalar uluslararası diplomasiyi şekillendirirken, burjuva devletlerin bin türlü entrikayla karıştıkları cinayetler, bu politikalarla bağlı ve ekonomik çıkarlara yedeklenerek “burjuva demokrasisi” üzerine yaldızlı yalanların çürümüş boya gibi dökülmesi bile göze alınıyor. Kaşıkçı’nın vahşice öldürülmesi üzerinden Suudi-Amerikan ve Türkiye gericiliğinin ekonomik-askeri pazarlıkları ve öteki burjuva devletlerin yöneticilerinin ikiyüzlülükten öteye gitmeyen tutumları, tekelci siyasal gericiliğin zincirlerinden boşanmaya yol aldığının göstergelerinden biridir. Burjuva demokrasisinin bir yalandan ibaret olduğunu, bu bir tek örnek dahi uluslararası ölçekte olmak üzere, kanıtlamıştır! Burjuva ve tekelci politika, yönetim işlerinin merkezileştirilmesi, sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesinden güç alarak birçok ülkede, burjuva yöneticilerin, Erdoğan’ın “tek ve en üst karar verici” konumundan ilan ettiği buyrukların anında pratiğe geçirilmesinde olduğu üzere halkı yıldırmaya çalışmaları, dönemin önemli bir özelliğidir. Bu türden yöneticiler ve yönetimler tarafından ne uluslararası geçerliği kabul edilmiş yasalar ne “ulusal Anayasa ve yasalar” geçerli kabul ediliyor. Kanun bu metinlerde yazılanlar değil tekelci sermayeden güç alan bu yöneticiler ne derlerse, o dur! Yargıçlar, polis müdürleri, savcılar onların emirlerini yerine getirmekle “zorunlu” memurlarıdır! Yüzlerce milyar dolar silahlanmaya yatırılıyor. Tehdit ve şantaj uluslararası ilişkilerde ve içeride halklara karşı burjuva politikasının etkili bir silahı haline gelmiştir.

Bu durum, işçi sınıfı ve emekçilerin burjuva yöneticilerin yalana dayalı açıklamalarına kanarak beklentiye girmemeleri ve tümü de kapitalist sömürü sisteminin devamından yana olan partilerden birine yedeklenmeden kendi çıkarlarının bilinciyle ve kendi talepleri için mücadele yolunu seçmelerini zorunlu kılıyor. Yaşam ve çalışma koşullarının daha da berbat duruma gelmesini önlemenin tek yolu budur. Artan tekelci saldırılara karşı Fransa’da ‘Sarı Yelekliler’ tarafından Aralık 2018 ortalarında başlatılarak sürdürülen direniş bu bakımdan bütün ülkeler emekçilerine belirli bir deney sunmuştur. Herbir ülkede işçi sınıfı başta olmak üzere sömürülen ve baskı altında tutulan halk kitleleri kendi koşullarını veri alarak tekelci sermayenin giderek yoğunlaşacağı görülen saldırılarına karşı mücadele yolunu tutmadıkça, saldırıların önü kesilemez.

*Teknik bir hata nedeniyle yazarımızın eski yazısı yayınlanmıştır, düzeltir özür dileriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa