30 Aralık 2018 00:00

Ahmet Telli, Kadir Sakçı, Metin Akpınar, Müjdat Gezen...

Ahmet Telli, Kadir Sakçı, Metin Akpınar, Müjdat Gezen...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yazının başlığı ‘insanlarımız, sanatçılarımız yalnız mı, yalnız değil miyiz?’ olarak da okunabilir.

Geçtiğimiz günlerde Sakarya’da baba oğul ırkçı saldırıya uğruyor, baba hayatını kaybediyor, oğlu ağır yaralanıyordu. Sakarya’nın Hendek ilçesinde bir kıraathanenin önünde meydana gelen saldırıda Kürtçe konuşan baba ve oğula “Kürt müsünüz, Suriyeli mi?” diye soran adam baba ve oğlun “Evet Kürdüz” demesi üzerine “zaten sizi sevmiyorum” diyerek belindeki tabancayı çıkarıp ateş ediyor. Saldırıda yaralanan baba-oğul Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılıyor ancak tüm müdahalelere rağmen baba Kadir Sakçı yaşamını yitiriyordu. Aynı saldırıda yaralanan oğlunun tedavisi devam ediyor. Yakalanan katil zanlısı sarhoştum diye kendini savunuyor, soru soran muhabirleri de “istersen gel seni de öldüreyim” diye tehdit ediyordu.

Bu ırkçı saldırıdan bir kaç gün önce de şair Ahmet Telli, Hacettepe Üniversitesi Kitap Kulübü’nün çağrısıyla söyleşi yapmaya gittiği Hacettepe’de faşist bir grubun saldırısına uğruyor, ölümle tehdit ediliyordu. Okula dışarıdan geldiği öğrenilen faşist grup, söyleşinin yapıldığı salonun önünde “devlet biziz” ve “bu ülkeyi size mezar edeceğiz” diye bağırarak Ahmet Telli’yi tehdit ediyorlardı.

Ahmet Telli yaşadığı o anları şöyle anlatıyordu:

 “Çok naif ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Çok memnun olduklarını söyledi öğrenciler. Söyleşi devam ederken bölüm sekreteri içeriye girdi. ‘Salonu boşaltın tutamıyoruz kapıdakileri’ dedi. Sonrasında etkinliği düzenleyen gençleri tehlikeye atmamak için tek başıma salondan çıktım. Kapıda bekleyen 30-35 kişilik güruhun arasından geçtim. Arkamdan slogan atmaya tehdit etmeye başladılar. ‘Hacettepe sana mezar olacak’ diyerek bağırdılar. Taksiye gidene kadar sloganları devam etti.”

Saldırı sonrası yazarlardan görüş alan Aksi Sanat dergisinin internet sitesinde şöyle demiştim: Ahmet Telli’ye yapılan faşist saldırıyı kınıyorum. Ahmet Telli ve sanatçılarımız yalnız değildir. Cehaletin ve kötülüğün kutsandığı bu karanlığın da üstesinden geleceğiz. Kadına, çocuğa, hayvana, sanata ve sanatçıya insanlık dışı saldırıların yaşandığı bu karanlık dönemde bir ve birlik olursak korktukları aydınlığa ulaşmamız daha kolay ve çabuk olacaktır. ‘Bu duyduğumuz çakalların ulumasıdır’. Umudumuzu kaybetmeden sanata, güzelliklere sarılarak güzel günler görene kadar mücadeleye devam diyorum.”

Yine o günlerde bir gece Halk TV’de Uğur Dündar’ın Halk Arenası’na denk gelmiş fakat izlememiştim. Uğur Dündar’ın konukları Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’di.

Ertesi gün televizyonda bir haber kanalını açtığımda ekranda her zaman olduğu gibi karşımda partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hararetli, öfkeli konuşması vardı.

“Sanatçı müsveddesi” diyordu, bunun bedelini ödeyecekler” diyordu. Konuşmayı dinlemeye başladığımda kimlerden ve neden söz ettiğini anlayabilmiştim. Söz konusu “sanatçı müsveddeleri” tiyatronun ve sinemanın iki önemli ismi, kıdemli ve muhalif sanatçılar Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’di.

Daha önce de Muhalif sanatçılar için “Kaymağını yedikleri bu ülkeye adeta asalak gibi yapışan elitler, Türkiye’nin kültür hayatının çoraklaşmasının da başlıca müsebbipleridir” diyen Erdoğan bu kez konuşmasında Uğur Dündar, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’i hedef göstererek şunları söylüyordu: “Bu CHP’nin yakası rozetli siyasetçileri yanında sanatçı yazar kılıklı borazanları var. Bunlardan 3’ü CHP’nin resmi yayın organı olan bir televizyonda benim ve Türkiye hakkında atıp tutmuşlar. Önce gergedan nesli deyip millete hakaret ederek işe başlamışlar, sonra her şey sandıkta çözülmez demişler. Sorsanız demokrat sanatçılar. Ama milletin iradesine zerre kadar saygıları yok. Şayet kendi istedikleri gibi demokrasi uygulaması olmazsa belki lideri yani beni ayaklarımdan asarlarmış. Ya hepiniz topunuz cellat olsa ne yazar. Biz şahadete inanmışız. Ama sizin imanınız yok ki onu konuşalım. Geçmişteki darbeleri hatırlatıp bakalım darısı kimin başına demişler. Bunların isimlerini vermeyeceğim yargıda gereği yapılacak. Sanatçı müsveddesi, bütün bunlar bunun bedelini ödeyecekler.”

Programı izlemediği, birilerinden duyduğu belli olan Erdoğan’ın hedef gösterdiği iki sanatçı hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı da “İç savaş ve darbe çağrısı” iddiasıyla jet hızıyla soruşturma başlatıyordu. Metin Akpınar ve Müjdat Gezen, Pazartesi sabah saatlerinde evine gelen polisler tarafından ifade vermek üzere adliyeye götürülüyor,ifade işlemleri tamamlandıktan sonra adli kontrol uygulaması ve yurtdışı yasağı konarak serbest bırakılıyordu.

AKPINAR VE GEZEN NE DEMİŞTİ?

Halk TV’de yayınlanan Halk Arenası programına, Müjdat Gezen’le birlikte konuk olan Metin Akpınar, darbelere ve kutuplaşmaya karşı demokrasinin önemine vurgu yaparak, şunları söylemişti: “Kutuplaşma ve karmaşadan kurtulmamızın tek çaresi demokrasidir. O noktaya ulaşabilirsek, kavga gürültü olmadan bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsak her türlü faşizm olur. Ulaşamazsak belki lideri ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki de başka liderlerin yaşadığı kötü sonları yaşayabilirler…”

Müjdat Gezen ise “Recep Tayyip Erdoğan, sen bizim vatanseverliğimizi sınayamazsın, haddini bil” dediği için hükümete yakın medya organlarının da hedefi haline gelmişti.Akpınar ve Gezen’e açılan soruşturmayı haberleştiren Yeni Akit, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Müjdat Gezen’i hedef alarak, “Pezevenk Müjdat’a da soruşturma açıldı” ifadelerini kullanıyordu.

İktidar ve yandaş medya  kendi aydınları, sanatçıları, kültür insanları olmadığından, olamadığından bizim aydınlarımıza, sanatçılarımıza saldırıyorlardı.

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in adliyeye götürülmelerine sosyal medyada da çok sayıda tepki geldi. Oyuncular Sendikası, “Demokratik bir ülkede hiçbir sanatçı, hiçbir vatandaş hakkında demokratik hakkını, ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma açılması kabul edilemez. Sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyururuz” dedi.

Milletvekili Barış Atay da, “Metin Akpınar’ın söylediklerinin ispatı ve diktatörlüğün beyanı bu kadar net olamazdı. Talimatı ver, pazar günü 1 saat içinde soruşturma açılsın, ertesi gün polisle 75-77 yaşında duayen sanatçıları adliyeye götür. Evet, işte bu diktatörlüktür” diye yazdı.

Sosyal medyada yapılan “Sanat biat etmez! Halkın sanatçıları yalnız değildir!” paylaşımlarının yanı sıra Hilal Nesin de yaptığı paylaşımında şunları söyleyerek farklı bir bakış açısı getiriyor, farklı bir tartışmanın kapısını aralıyordu: “Bırakalım palavrayı, Metin Akpınar da Müjdat Gezen de yalnızdır. Bu ülkede herkes yalnızdır. Yalnız olduğumuz için yaşıyoruz bu zulmü.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...