26 Aralık 2018 23:07

Görece eşitliğin payı var mı?

Görece eşitliğin payı var mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Süper Lig’in ilk yarısını Başakşehir 35 puanla lider olarak tamamladı. En yakın 4 takipçi (Trabzonspor, Malatya, Kasımpaşa, Galatasaray) 6 puan geride averaj hesabıyla sıralanıyor.

Ligimiz, Avrupa’nın en yüksek yaş ortalamasına sahip. Dolayısıyla yüksek tempoyla oynanan maçların sayısı sınırlı. Başakşehir, 29.5 gibi bir yaş ortalamasına karşın düşük temposuyla dikkat çeken ligde, birbirlerini iyi tanıyan oyunculardan oluşan uyumlu bir kadroya sahip olmanın avantajını çok iyi değerlendirdi. Topa sahip olmayı temel alan sabırlı oyun anlayışı da Başakşehir’in başarısındaki diğer bir faktör. Herkesin en büyük itici güç ve motivasyon kaynağı olarak kabul ettiği kalabalık taraftar desteğinden yoksun olması bile Başakşehir’in zirveye tırmanmasına engel olamadı. Her ağzını açtıklarında taraftar desteği talep eden, takımlarının performansını belirleyen unsurları sıralarken, “en büyük gücümüz” nitelemesiyle taraftarı ilk sıraya koyan yönetici ve teknik direktörlerin ders çıkarması umuduyla buna çokça dikkat çekmek lazım. Bir teknik direktörün taraftarı en büyük güç olarak göstermesi, kendi yetersizliğini itiraf etmekten başka bir anlama gelmez.

Demek ki taraftar desteği, başarılı olabilmek için mutlak şart değilmiş. Özellikle bizimkisi gibi, işler biraz sarpa sarmaya başlayınca olumsuz bakışını sahaya yansıtan taraftarlık anlayışı, destekten çok köstek anlamına gelmiyor mu zaten? Yüksek taraftar potansiyeli işler yolundayken artı bir motivasyon unsuru olsa da, beklentilerden uzaklaşıldıkça dezavantaja dönüşebiliyor.

Başakşehir’in liderliği aslında futbolumuzun genel düzeyini yansıtıyor. Bu, savunmasını sağlam tutmayı becerebilen bir takıma zirve yolunu açan bir düzey. 17 maçta sadece 8 kez topu filelerinde gören Başakşehir, rakip fileleri ise 22 kez sarstı. En az gol yiyenlerde ilk, en çok atanlarda 8. sıradalar ve aynı zamanda en iyi averaja sahipler.

İlk yarıyı 3. sırada tamamlayan Malatyaspor da az yiyerek çok yol alan diğer bir takım. 16 golle, en az yiyenler sıralamasında ikinciler. Başakşehir ve Malatyaspor sağlam savunmanın nelere kadir olabileceğinin kanıtları adeta.

İlk yarıyı 4. sırada tamamlayan Kasımpaşa ise teknik direktörleri Mustafa Denizli’nin “Amacımız yediğimizden fazlasını atarak maçları kazanmak” ifadesiyle özetlediği gibi, Başakşehir’in tam tersi sayılabilecek bir oyun anlayışıyla mücadele ediyor. Bu anlayış şimdilik işe yaramış ve beklentileri karşılamış görünüyor. Lacivert-beyazlı ekip, ilk yarının en çok gol (37) atan takımı olmasına karşın aynı zamanda en çok gol yiyen takımı unvanını da son sıradaki Ç. Rizespor ile paylaşıyor. Bu iki takımın yedikleri gol sayısı 28. “Yediğinden fazlasını atarak kazanma” anlayışının ciddi bir risk barındırdığına da hiç şüphe yok. Bu anlayış doğrultusunda savunmayı yeterince önemsememek, her an beklenmedik skorlarla karşılaşma sonucunu doğurabilir…

İlk yarıyı 29 puan ve averajla ikinci sırada tamamlayan Trabzonspor ise özellikle son beş haftadaki performansıyla göz doldurdu. Bordo-mavililer, 12. haftada 16 puanla 10. sırada yer alırken son 5 haftada topladığı 13 puanla müthiş bir çıkış gerçekleştirdi. Sosa, Rodallega, Pereira, Kucka, Amiri gibi 30 yaş üstü yabancı oyuncularının yanına monte edilen gençlerle, fark yaratan bir tecrübe-enerji sentezi oluşturmayı başardılar. Trabzonspor’un geleceğini, bu sentezin verimli halini sürdürüp sürdürememesi belirleyecek.

Şampiyonluklara adeta ambargo koyan İstanbul takımlarının ilk yarı sonunda ilk 4’te yer alamaması da (Galatasaray 29 puanla 5’inci, Beşiktaş 26 puanla 7’nci, Fenerbahçe ise 16 puanla 17’nci sırada) ligin ikinci kısmında diğer takımların motivasyonunu artıran bir unsur olacaktır.

Bu kulüplerin ceza korkusuyla mali disiplin uygulamak ve dolayısıyla geçmiş sezonlara göre çok daha düşük miktarda harcama yapmak zorunda kalmasıyla oluşan görece eşitliğin mevcut tabloda payı var mıdır dersiniz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa