23 Aralık 2018 00:50

Uslu durursanız Başkan size kart verecek

Uslu durursanız Başkan size kart verecek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Beklenmedik bir durum değildi. İktidar ne zamandır gazetecilerin bir kısmının taşıdığı “sarı basın kartı”nı bir sopa olarak kullanıyordu. Yeni düzenlemeyle artık “uslu durana” verilecek bir ödül. Geçen hafta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni Basın Kartları Yönetmeliği, en son 2015’te değiştirilen eskisinin tüm sorunlarını barındırmaya devam ediyor, ağırlaştırıcı kısım yeni dönemde her şeyin İletişim Başkanına bağlanması. Önümüzdeki yılarda eğer içeride bir sadakat sorunu yaşamazsa kimin gazeteci olacağına Fahrettin Altun karar verecek.

Basın kartları ile ilgili ilk büyük kriz 2015’te yaşanmıştı. Aralık 2014’te toplanan Basın Kartı Komisyonunun almış olduğu aralarında Cüneyt Özdemir, Murat Yetkin, Ekrem Dumanlı gibi isimlerin bulunduğu 94 gazeteci için sürekli basın kartı kararı, ilan edilmiş olmasına rağmen, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürü Cemalettin Haşimi tarafından gerekçe gösterilmeden onaylanmamıştı. Ardından yönetmelik değişti kamu kurumlarında çalışanlar için basın kartı kontenjanı artırıldı. Hemen ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası Komisyondan çekildiklerini ve yönetmeliğin iptali için dava açacaklarını duyurdu. Sonuç alınamadı bir yıl sonra darbe girişiminin ardından binden fazla gazetecinin basın kartı iptal edildi. Cezaevindeki gazetecilerin sayısı 100’ü aştı Erdoğan 2017’de BBC’ye verdiği mülakatta “Tutuklu olan gazetecilerin yalnızca ikisinin sarı basın kartı var, dünyayı bu yalanlarla kandırmayın” dedi. O sırada cezaevinde yalnızca Cumhuriyet davasından dokuz gazetecinin sarı basın kartı vardı. Duruşmaları izlemek için içeri girmeye çalışan gazetecilere özel güvenlik görevlileri, hangi hakla bilinmez, basın kartı soruyor, neye benzediğini bilmedikleri için her sarı kartı kabul ediyorlardı.

Değişiklik bu kadarla sınırlı mı? Değil. Yönetmeliğin “Basın kartı verilecek kişilerde aranan şartlar” başlıklı altıncı maddesine iki yeni hüküm eklenmiş: Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki terör suçları ile terör amacı ile işlenen suçlardan hüküm giyilmemiş olması ve Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu Barışına Karşı İşlenen Suçlar” başlığını taşıyan hükümlerinin yanı sıra milli savunmaya karşı suçlar ile devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından hüküm giyilmemiş olması. Tamamı cezaevindeki gazetecilere atfedilen ya da soruşturma ve kovuşturmaya gerekçe olan suçlar. Bu maddelerden hüküm giyenlerin sarı basın kartları iptal edildiği gibi bir daha asla basın kartı alamayacaklar. Böylece iktidara göre Türkiye’de cezaevlerinde tutuklu gazeteci kalmamış olacak. Yine karşı hamlemizi yaptık ve işi bitirdik.

Her şey kısa sürede altüst olmuş görünse de cehenneme giden taşların yolunu maalesef yine gazeteciler döşedi. Basın kartlarının dağıtımının, bir başka deyişle kimin gazeteci sayılacağına dair kararın, Cumhurbaşkanlığına bağlı bir birim tarafından verilmesi ne kadar sorunluysa geçmişte başbakanlığa bağlı bir müdürlük tarafından verilmesi de o kadar sıkıntılıydı. Basın örgütleri karar mekanizmasında oldukları için bu sakıncayı çok önemsemediler ancak devletin eline gazetecileri kontrol edebileceği bir sopa verirseniz ne zaman kullanacağını kestiremezsiniz. Basın örgütleri yeni yönetmelikle karar mekanizmasından dışlandılar, artık komisyonda kimlerin olacağına doğrudan Başkan karar verecek.

Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde basın kartı devlet tarafından dağıtılmaz, basın örgütleri tarafından dağıtılır. Hatta sendikalar tarafından dağıtılması dahi kimi durumlarda sakıncalı bulunur. İdeal olan birden fazla örgütün, belirlenen ortak kriterler doğrultusunda, basın kartı vermesidir. Böylece tek bir kurumun gücünü kötüye kullanmasının önüne geçilmiş olur.

Peki şimdi ne olacak? İktidar yine iletişim açısından yanlış bir hamle yaparak varolan basın kartının değerini düşürdü. Bir süre sonra o kart yalnızca iktidar medyasını deşifre eden bir kimliğe dönecek, belki bazı durumlarda gizleme ihtiyacı doğuracak. Devletin verdiği basın kartını alamayacaklar ya da almayacaklar için yerini dolduracak bir kart lazım, gazetecilerin kimin gazeteci olduğuna kendilerinin karar verdiğini gösteren yeni ve prestijli bir basın kartı. Tek elden dağıtılmaması çok önemli. Bu kartın yalnızca daha önceden belirlenen kurumlarda sürekli çalışan gazetecileri değil, serbest çalışan gazetecileri, internet medyasında çalışan gazetecileri de kapsaması gerekiyor. Sarı basın kartının sunduğu indirimler, şehir içi ücretsiz ulaşım imkanları düşük ücretlerle çalışan gazeteciler için, yerel medya için cazip olabilir ama bu sorun da kurulacak sandıklar ve dayanışma ağlarıyla çözülebilir. Akreditasyon mu dediniz? Devlet zaten basın kartından dışladığını basın toplantısına da sokmuyor, sokmayacak. Birlikte hareket ederek bu sorun da aşılabilir. Netice itibariyle Gülnur Aybet yalancı çıkmasın diye yapılan bu düzenleme belki de beklenmedik bir sonuç doğurur. Yeter ki bunu sağlayacak bir irade ortaya çıksın, bu fırsat gazeteciler ve basın örgütleri arası çekişmelere feda edilmesin.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...