23 Aralık 2018 00:15

‘Bir gece ansızın gelebilirim’ meselesi (1)

‘Bir gece ansızın gelebilirim’ meselesi (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Şu sıralar devlet-i alimizin  yüksek tepelerinden buyurulan fermanlara bakılırsa, anlaşılan o ki,  yerine göre kadim dostumuz ya da stratejik ortağımız diye nitelediğimiz Sam Amca’mızla, bu aralar yine nanemolla havalarındayız!

Nanemolla havalarındayız, çünkü “tarih tekerrürden ibarettir” misali  bir zamanlar “ebedi düşman”ımız Yunan kefereleriyle papaz olup Kıbrıs’a çıkarma yapmaya kalkıştığımızda alelacele özel ulak postaladığı “nazik” mektubuyla bunu engellemeye çalışan kıdemli amcamız, bugün bu saat yine aynı yolun yolculuğuna soyunmakla meşgul!

Mesela, örneğin koskoca dünya sanki bakır bir kazan, kendisi de sanki bir kepçe gibi her tarafı keyfince karıştırıp dururken, şimdi de şu kadar bin kilometre uzaktan gele gele nihayetinde misakı millimizin hemen dibinde illa da bizimle komşuluğa soyunurken, aklı fikri nedense hep cinlikten yana!

Nitekim bir taraftan bileğinin gücüyle, diğer yandan da “Tavşana kaç, tazıya tut” yaklaşımıyla siyaset kulvarında “esas oğlan” rolünü oynarken, arada bir tökezleyip burnu yere sürtmesine rağmen, yine de kendi bildiğini okuyup bir bakıma dünya ahvalinde jandarma başçavuşluğunu kimselere kaptırmamak için şimdilerde de özellikle Şam, Irak, İran derken aynı zamanda dolaylı yollarla bizim de başımıza çorap örmeye kalkışırken, evdeki hesaplarının sınırlarımıza toslayınca balon gibi söndüğünü, üstelik bu “zoraki komşuluk” konusunda daha fazla inat ederse “Bir Gece Ansızın Gelebiliriz” şarkısı eşliğinde tepesine “yerli ve milli” silahlarımızla ineceğimizi geç de olsa anlamış olacak ki, yavaş yavaş sıvışıp dolayısıyla geldiği gibi gitmek için tam da şu günlerde hazırlıklarına başladı...

Ancak...madalyonun bu yüzünü bir tarafa dehleyip, hemen akabinde diğer yüzüne dönersek, bu bapta amcamızın beklenmedik bu “U” dönüşünün, bu “tornistan”ın ardından yeni hinlikler, yeni “nahoş” senaryo-ların her an kapımızı çalıp başımızı giderek daha da fazla ağrıtıp ağrıtmayacağı da şimdilik meçhul...

Meçhul, çünkü tasını tarağını topladıktan sonra kendi cennet mekanına dönmeyi planlayan amcamızın, buraları “sözde” terk ederken, yerine kimleri “taşeron” veya “maşa” tayin edeceğini de Ortadoğu denen bu sinemada her zamanki gibi otuz iki kısım tekmili birden hep beraber izlemeye devam edeceğiz!

Öyle ya da böyle, her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış bu cennet vatanımızda, yıllardan beri “yurtta sulh, cihanda sulh” şiarıyla yaşadığımız halde yine de her ne hikmetse sağımızda solumuzda, önümüzde ardımızda ilk fırsatta ellerinden gelen her türlü kötülüğü başımızdan aşağı kaynar su misali boca etmekten yana aportta bekleyen dahili ve harici düşmanlarımızın hepsinin hevesleri, eninde sonunda dönüp dolaşıp nihayetinde kursaklarında ister istemez düğümlenip kalıyorsa, o zaman bu işin sırrını belki de Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Bir gece ansızın gelebilirim” dizelerinde aramamız mı gerekir, bunu da istersen haftaya konuşalım Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...